Günümüzde ruhsal konular çok geniş bir “üne” kavuştu. Ancak “üne kavuşan” diğer her konu gibi bu da sonuna kadar kullanılıyor. Ne yazık ki bunu çok yakın çevremizde yaşanan zorlu deneyimleri gözleyerek öğreniyoruz.
Ruhsallığın ne büyük boyutlarda kullanıldığını, ne kadar profesyonel kişilerce (dışarıdan bakınca bilgisi ve görgüsüyle kendine hayran bıraktıracak derecede usta sanatkâr, filozof gibi kişilerce…) kullanıldığını bizzat gördüm. Ama ruhsal konulara kapılmış birinin bu yazıyı hiç önemsemeyeceğini ve yaşaması gerektiğine inandığı her şeyi sonuna kadar yaşayıp dersini kendi başına alacağını da çok iyi biliyorum. Yine de belki en azından bir kişi birazcık uyanır, içinde bulunduğu durumu inceler diye yazmak istedim.
İnsan doğası gereği arayış içinde… 2000’li yıllarda ise insanların bu manevi ve ruhsal arayışları çok fazla arttı.
Bu artışın bir sebebi, yakın zamanlarda ve günümüzde de Dünyayı olumsuz anlamda etkileyen, insanlara korku salan birçok olayların meydana gelmesi. İçi korku ile dolan kişi ise kendini güvende hissedeceği bir sığınak arayışına giriyor.
Ruhsal Aldatmacalar
Ruhsal arayışların bir diğer kaynağı, insanlığın içinde sürüklendiği materyalist, mekanik, çarpık ve ruhsuz düzensizlikler. Bu rahatsız edici sistemde mutsuz olan birey kendini mutlu ve huzurlu hissedeceği, tutunabileceği yeni arayışlara giriyor. Kimi zaman da haklı olarak kendi iç dünyasını bulmak ve ona sığınmak istiyor.
İnsanlar güven içinde olmak ister; huzur, mutluluk ve sevgi ister. Bu değerler ve bunları aramak insanoğlunun en doğal hakkıdır. Ama insanlığın içine girdiği bu arayış döneminde, ruhsal aldatmacalar da büyük bir hızla artıyor. Özellikle hassas ve arayış içinde olan insanları ele geçirip kullanmaya neden olan, ruhsal bilgi odaklı bu tuzaklar her an sizin de karşınıza çıkabilir.
İnsanları ruhsal konularla aldatan ve kullanan kişiler engin bilgi taşıyor ve bu nedenle kendilerini çok ustaca kamufle edebiliyorlar; aynı ustalıkla insanları da manipüle edebiliyorlar. Kendini “ruhsal”, “sevgi dolu” veya “toplumun hayrına çalışan hizmetkâr” olarak ilan eden bu kişiler, söylediklerinin tam tersi kişilikler olarak karşımıza çıkabiliyor ve etrafında topladığı saf insanları maddi, manevi ve her anlamda kendi çıkarı için kullanabiliyor.
Böylece kendileri ve tüm toplum için iyilik, güzellik ve sevgi dileği olan, bir başkasına yardım edebilmek en büyük sevinci olan saf insanlar çok sık kullanılıyor, üzülüyor!
Etrafta yaşandığına tanık olduğumuz tüm tecrübelere göre (bunlar toplandığında yüzlerce senelik tecrübeler oluyor) arayış içinde olup dünyadan yalıtılmış halde yaşayan, iç dünyalara dalıp kendi bedeninden bile çok uzaklaşmış olan kişi, sonunda yaşama dönüyor. Mesela her şeye rağmen onu asla terk etmemiş olan çok sevdiği gerçek arkadaşlarına kavuşuyor. Yaşamın tadını düşünüp konuşarak değil, canlı canlı sevgi yaşayarak bulacağını görüyor. Arayışın sonu yine Birliğe, Birleştirmeye, yaşamı kucaklamaya çıkıyor: her şeyle, içiyle, dışıyla, bedeniyle, doğayla barışık, canlı canlı yaşamak arayışın sonu oluyor. Evet arayış kimi zaman yaşamdan koparıyor ama sonunda yine yaşama getiriyor ve ne acıdır ki, eğer o kişi inandığı insan tarafından kullanılmışsa, hırpalanıp iyice yorulmuş bir can kalabiliyor kişiye toparlanması gereken.
Arayış insanoğlunun doğasında vardır. Yine kendi doğamızda olan tüm güzellikleri arayışlarımızda dışlayıp kaybetmemek, aksine yalın güzelliklerimizi keşfedip onlarla bütünleşmek dileğiyle!
Ve kimsenin bilincini asla hiç kimsenin ellerine teslim etmemesi dileğiyle!
Indigo Dergisi : Aralık 2009