[quote]Benden neden bir şey saklanıyor diye düşünüyorum ve dökülen ilk cevaplarım; “Benim kötülüğüm içindir belki, belki de hayrımadır onu bilmemek, görmemek”…[/quote]
Mantıklı değil mi? Hatta o kadar mantıklı ki uygun gitmeyen bir şeyler var. Ne olabilir?
Soruyorum ve buluyorum; Mantık.
Okuduk, düşündük, varsaydık, gördük, inandık, imgeledik, uydurduk, “biliyorum” dedik… Onca uygulamadan (prosesten) geçmişken, neden hala bir şeyler havada kalıyor?
Acaba bilgiyi tuttuğumuz atmosfer buna izin vermiyor olabilir mi? Yani zihnimiz.
Bazı insanlar duydum, gördüm terapilerde. Mesela bir bey vardı ki gayet kaba kuvvet kullanan biriydi; ancak aslında incecik, narin bir çiçek dalı.
Konuşurken ya da trans hali terapi sırasında bir yerde çıkıyor şöyle cümleler; “Bu ben değilim!”
Durumu kontrol ediyor ve soruyorsunuz; onun yerine ne gelecek diye.
Gün oluyor “Uzak dur bundan (benden)!” cümleleriyle karşılaşıyorsunuz, gün oluyor “Bilmiyorum” cevapları, genelde ise cevapsız saniyeler.
Ancak oraya, istenen cevabın geldiğini ilk sorularda pek görmedim. (Olanlar da var tabi çok şükür, kolay seans.)
Neden bu “asıl istek” köşesi bilinmiyor ya da istenmeyenlerle dolduruluyor? Ya da neden saklanıyor?
Bir şeyin neden saklandığını bulmanın yollarından biri de saklama eyleminin psikolojisini çözmek değil midir?
O zaman geçici odağım saklanmak.
Benden neden bir şey saklanıyor diye düşünüyorum ve dökülen ilk cevaplarım; “Benim kötülüğüm içindir belki, belki de hayrımadır onu bilmemek, görmemek”…
Mantıklı değil mi? Hatta o kadar mantıklı ki uygun gitmeyen bir şeyler var. Ne olabilir?
Soruyorum ve buluyorum; Mantık. Mantık egonun silahıdır. Bir şey eskiden anlaşılırken benlik tarafından, geliştirilen mantık sayesinde, sadece ve sadece mantık dili ile anlamaya başladık. O halde bu durumun mimarı kim? Ego.
Pekala, bu “benim iyiliğime/ kötülüğüme” şeklindeki sahte cevapları bir kenara bırakıp tekrar bakarsam, neden saklanır bir şeyler?
Sanırım az önce bilmeden aradığımız cevabı verdik. Bu olayın azmettiricisi Ego, aynı zamanda faili de. Haliyle cevap da “Ego Oyunları” oluyor.
Acaba neden ego benden asıl istediğimi saklıyor olabilir?
Düşünüyorum ve manüpülasyon politikalarından başka cevap bulamıyorum.
Bu sırada gözüme Facebook’ta bir paylaşımdaki söz takılıyor; “Amacınızı belirlemek, istasyon gişesindeki görevliye bilet almadan önce nereye gideceğinizi söylemek gibidir. Eğer gideceğiniz yere karar veremediyseniz, bilet alamazsınız. (Katsuyoshi Ishihara)”
Bilgi İçselleşmemişse Bir Hiçtir
Tıpkı bizdeki “Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez” atasözü gibi.
İncelediğim konunun bana has olmaması, Türk, Japon, İtalyan gibi halk ayrımı yapmaması biraz rahatlattı. Çünkü bir sorun çok kişinin başına geliyorsa, çözümüne de birçok gidiş vardır.
Bu aklımda kalarak odağımıza dönelim: hedefimden neden uzaklaşıyorum? Neden rotam buğulu sayfalar arasında saklanıyor?
Saklanmak etken bir fiil olabilir, ama edilgen de olamaz mı?
Belki amacım saklı değildir, biri ya da bir şey tarafından saklanmıştır.
Pekiyi, bu sorguda duracak olsam, elimde şüpheli var mı? Az önceki mantık kullanıcısı; Ego.
Ben asıl arzumun peşinde olmazsam, gerçek bir hedefim olmayacak ve ya bir yere gitmeyip olduğum yerde kalacağım ya da yanlış deryalarda yol alacağım. Bunun neye ya da kime ne faydası olacak ki?
Burada aklıma şu geldi birden; az önce ağzımdan dökülen manüplasyon politikaları. Bu tür politikalar ya iktidarı ele geçirmek içindir ya da iktidarı güçlendirmek.
“Ben kendime hakim miyim?” diye soruyorum burada. Olsaydım zaten bilge ve mutlu bir kişi olurdum. Demek ki burada iktidar başkasının elinde olabilir mi? Bu aklımda olsun, ancak daha vahimi var; ya elimde değilse ve biri ya da bir şey kendi iktidarını güçlendiriyorsa?
Ne hissediyorum şu an?
Korku! Korkuyorum! Çok korkuyorum!
Pekala Mustafa, sakin ol ve bir nefes al. Gözlerini kapat. Ve şimdi tekrar aç.
Ne görüyorsun?
Korku. Evet. Belki de egonun bu politikasında amacı beni mutsuz kılmak ve bunu da korku ile başarıyordur. Bildiklerim havada kalıyor, çünkü onların içselleşmesi, oturması için gereken yerde korku oturmuş, kök salmış durumda.
Çünkü ya hedefime ulaştığımda oluşacak yeniliklere dair korkutacak ya da zaten bugün korku ile önümü kesip beni o hedeften koruyacak.
Ben bu noktada ne yapacağım?
Olduğum yerde durursam çözümsüz kalırım ve benim bir çözüme ihtiyacım var. Biliyorum ki asıl istediğimi tespit etmek ve o yolda yürümek, beni aslıma taşıyacak.
Şimdi bir adım geri duralım. Biz hangi sorgulamayı yapıyorduk: Mutlu olamıyorduk, çünkü mutluluğu bilmiyorduk; mutluluğu bilmiyorduk, çünkü bildiklerimizi işleyemiyorduk; Bildiklerimizi işleyemiyorduk, çünkü bildiklerimizi istediklerimize yönlendiremiyorduk; yönlendiremiyorduk, çünkü asıl istediklerimizi bilmiyorduk; asıl istediğimizi bilmiyorduk, çünkü ortam bulandırılmıştı; ortam bulanık, çünkü korkuyorduk.
Güzel.
O zaman tam burada küçük bir revizyon yapalım mı?
Hedefimiz mutluluk (veya başka bir ilahi erdem diyebiliriz)
Bilmediğimizi sandığımız isteklerimiz ve korku üzerine odaklanalım biraz.
Ve bizi mutluluğa götürecek bilgiyi içselleştirme yolunda birkaç ödevim olsun.
Öncelikle biraz daha dikkatli bakayım evrenime, sözlerime, düşündüklerime ve gördüklerime.
Arada kalan, küçücük noktalardı bana aradığım cevaplarda yardımı olan ve kim bilir daha nice şeyler vardır.
Ardından bir ödevim olsun ki kendime; kulağa saçma gelse bile ne gibi şeyler isteyebileceğimi bir düşüneyim. Ardından bunları yazayım, hatta yazarak düşüneyim.
Neler istediğimi yazayım.
Bir revizyon da korku konusunda tabi ki.
Biraz buna kafa yorup değerlendirelim ve önümüzdeki sayıda da korku üzerine bir yazı dizisi kurgulayalım.
Mutlu günler dilerim.