Tevfik Koçak ile Rap Albümü Üzerine

“Pes etmeyi düşündüğümde kendime şunu söyleyebiliyorum artık: Hangi gece ertesinde güneş görmedik ki?”

Jonathan
Tevfik Koçak

Tevfik Koçak kendisine “indigo” olarak seslenmemi istiyor. Geçmişte annesinin hediye ettiği Lee Carroll ve Jan Tober’e ait “İndigo Çocuklar” adlı kitaptan etkilenmiş ve giderek öyle olduğuna dair inancı kuvvetlenmiş. Kendi rap müziğini yaparken de bunu kullanmaya karar vermiş. Süreç içinde yine hayatına önemli bir kitap daha girmiş: Martı Jonathan Livingston.

Bilmeyenler için söyleyeyim Richard Bach tarafından yazılmış bu kitap, hayatını sürüyle geçirmek yerine kendi başına uçuş denemeleri yapan bir martının hikayesini fabl olarak anlatıyor. Tevfik’in hikâyesi de işte böyle başlıyor…


Röportaj

İndigo, nasıl bir ruh halidir sizinki?

Tamamen yabancılaşma hali diyebilirim, müzik dışında yaptığım hemen hemen her şeyde bir nedensizlik ve anlamsızlık hissetme hali.

Martı Jonathan Livingston

Albümünüzü dinledim. Albümünüze benim de çok sevdiğim bir kitap ismini koymuşsunuz, neden?

Albüm ismini koyarken ilgi çekici, akılda kalıcı, merak uyandırıcı olmasını istedim ve kaydettiklerim içinde hayata bakışımı en iyi yansıtan parçanın Jonathan olduğuna karar verdim ki bütün albümü her sözcüğe odaklanarak dinleyip geçmişte kitabı okumuş olanlar, benim hikâyemin Jonathan’la benzerlikler taşıdığını göreceklerdir.

JonathanKendinizle onu özdeşleştirdikten sonra hayatınıza nasıl bir yol çizdiniz?

Jonathan bana herkesin aynı anda yanılıyor olabileceğini, hatta eğer herkes bir şeyin yanlış olduğunu söylüyorsa bunun kesinlikle onların yanılgısı olduğunu öğretti. Kitaptan sonra kabul görmeyen bir şeyler yaptığımda tereddütte kalmak yerine kararıma daha sıkı sarılmaya başladım.

İndigo, bazen insan kendini “yok” muş gibi hisseder, hissettirilir. Albümünüz ve yazdıklarınız sizin var olma çabanız mı?

Kesinlikle öyle, çünkü ben yaptığım işin dışında gayet içinde var olmaktan pek keyif almadığım ve istediklerimi başaramadığım bir hayata sahibim. En iyi yaptığım şey rap ve onu yapmasaydım kelimenin tam manasıyla YOK olurdum.

Şarkılarınızda yalnızlık var, hüzün var. Sadece “siz” var. Ailenizle iletişiminiz nasıldır? Onlar yaşadıklarınızı, sizi, albümünüzü nasıl değerlendiriyorlar?

Aileyle işi birbirine karıştırmamak gerektiğine inanırım bu yüzden istediğin kadar net bir cevap olmayacak bu vereceğim ama şunu söyleyebilirim, başarısızlık benim, başarı ise bizim olacaktır.

İçerisinde güzel mesajlar da var ama geçmişinizde, ortalamanın dışında şeyler mevcut. Bir dönem madde kullanmanız gibi. Neydi bu, niyeydi?

Neydi? Bir alışkanlıktı, sürekli keyif alma zorunluluğuydu, sık tekrardan dolayı iradem dışına çıkmıştı ama yaşadığım hayat böyleydi ve bu bana sıra dışı gelmiyordu. Niyeydi? Kesin bir cevabım yok, birçok teorim var ve içlerinden kafama en çok yatan, algımı değiştirmesi, var olan sıkıcı ve içinde kendimi ait hissetmediğim rutinden beni çıkarmasıydı.


Şu anda nerede ne okuyorsunuz?

Yerini söylemek istemiyorum ama bölümüm Almanca Öğretmenliği.

Bir şarkınızda Tanrı’dan da bahsetmişsin. Demişsiniz ki, iyi olmak için, “Tanrı’ya inanmak gerekmez”. Vermek istediğiniz mesaj nedir?

Bir gün iki cemaatçi arkadaşımla otururken bir tanesi beni daha az tanıyana “Indigo inanmıyor, ama iyi biri”, dedi. Bu cümledeki “ama” çok önemli. Ben bu algıyı kırmak istedim. İyi bir insan olmak için de kurallarına uymadığınız takdirde cezalandırılacağınız bir sisteme inanmanız gerekmiyor.

Karşıt olmak çok yorucudur indigo. Karşı olduğumuz taraf aslında bazen yanlış da bir taraftır. Benim geçmişimde de hep karşı tarafta olmam gibi. Bazen huzur, tüm bunları kabullenmede ve kendinle sistem arasında bir uyum yaratmaktan geçer. Gerçi neye karşı olduğumuza göre cevap da değişebilir ama, sizce?

Yanılmıyorsam Zeitgeist Addendum’ un başında şöyle bir söz vardı, sözcükler tam bunlar olmasa da anlamı aynen şuydu: “Bu kokuşmuş dünyaya adapte olmuş olmak, sağlıklı olmanın bir göstergesi olamaz.” Burada amaçladığımız şey de önemli. Sen mutlak huzuru istediğin için yolunu kabullenmekte ve bir uyum yaratmakta bulmuşsun, benim amaçladığım en temelinde huzur bulmak olsa da öncelikle henüz üstünde yürünmemiş yollardaki taşları arkamdan gelenler için temizlemek gibi bir içgüdüm var ve bunun bedeli tamamen huzursuzluk olsa da hayatıma bir anlam kattığımı hissettiriyor.

Şarkılarınızı nasıl yazıyorsunuz? Nasıl bir ortam hazırlayarak yazıyorsunuz?

Kesin bir formülü yok her şartta olabilir ama yalnız olmayı tercih ederim.

JonathanŞimdi bu albüm net üzerinden indirebileceğimiz bir çalışma. İlerde imkanlar da genişledikçe elle dokunulur bir albüm çıkarmayı planlıyor musunuz ya da daha farklı bir şeyi?

Şu an yeraltında müzik yapıyorum ki ben yeraltını bir rapçinin kesinlikle geçmesinin gerektiği bir aşama olarak görüyorum çünkü televizyonda klibiniz dönmez ve radyoda parçalarınız çalınmazken bir kitle yaratabiliyorsanız, piyasada siviller (rap dinleyicisi olmayanlar) tarafından beğenilmeseniz bile bu size ayakta kalacak ticari gücü verecektir ve evet yeraltında istediğim hacmi kazandığımda amacım bandrollü bir albüm yayınlamaktır.

Şarkılarınızın mutlaka bir hikayesi vardır. Bize sevdiğiniz bir şarkının sizdeki hikayesini anlatsanıza?

Sanırım hikayesi diğerlerinden en çok ayrılan parçam “satılık buzdolabı”dır. Bu parçayı yazdığım zamanlarda evden çıkmam gerekiyordu 10 gün kadar sürem kalmıştı, parasızlıktan buzdolabımı satıyordum ve bu arada elime mahkeme celbim gelmişti. Onun gerginliği vardı. Hayatımda hiç unutmayacağım günler yaşadım. Elektriği olmayan bir evde günlerce üç minder üstünde aç yattım ve bunun gibi bir ton fakir detay… Ama acı eşiğimi yükseltti bu tecrübe. Pes etmeyi düşündüğümde kendime şunu söyleyebiliyorum artık: Hangi gece ertesinde güneş görmedik ki?

Kaç albümünüz var? Bize bunları indirebileceğimiz linklerini verebilir misiniz?


İki solo albümüm var Madde Bağımlısı (2008) ve Jonathan Livingston (2010) bir de Karşıyakalı mc arkadaşım Nomad ile yaptığımız HipHop Aşkı (2009) var. Hepsine myspace ve facebook grup sayfamdan ulaşabilirsiniz.