Önce etkileyici özgeçmişi ile başlayalım. Sonra da ekonomik kriz üzerine Mahfi Eğilmez’in değerli fikirleri ile devam edelim. Birçok insana sıkıcı gelebilecek bir konu olduğunu biliyorum ama hayatımızın önemli faktörleri arasında ekonominin de hatırı sayılır bir yeri olduğunu biliyoruz.
Ekonominin sıkıcı doğasına karşın insan kimliği ile Mahfi Eğilmez, insanları sıkıntılarından kurtaran bir yapıya sahip. Onun yanında rahat olduğunuzu fark edersiniz. Zaten rahatsanız eğer, daha da rahatlarsınız. İçindeki derin sükûnet ve dinginlik sizleri de kucaklar ve huzura doyarsınız. Bilgide kendini bu derece geliştirmiş, kişilik ve karakterde ise olağanüstü bir şekilde kendini eğitmiş ender insanlardan birisi olan Mahfi Beyi tanımak ve bilmek bir şanstır.
Röportaj | Mahfi Eğilmez
Öncelikle bizlere küresel finansal krizi diye anlatılan ve aslında halkın bir türlü tam olarak anlayamadığı ve mortgage çöküşüyle ortaya çıktığı öğretilen durum bir resesyon mudur yoksa gerçekten kriz midir?
Mahfi Eğilmez: Bugün içinden geçtiğimiz küresel kriz artık bir finansal kriz olmaktan çıkmış ve tam anlamıyla bir ekonomik kriz haline gelmiştir. Başlangıçta finans sektöründe konut işlemleriyle başlayan ve fiyatların şişirilmesi yoluyla talebin artmasına ve böylece de ciroların katlanmasına yol açan kriz zaman içinde ekonominin bütün kesimlerine yayılmış ve bir ekonomik kriz haline gelmiş bulunuyor. Yani reel sektör dediğimiz mal üretimiyle uğraşan sektörler de krizin içine girmiştir. Malının değeri düşen, borsada kaybeden, faiz geliri azalan ve bütün bunların sonucunda kendisini önceki döneme göre fakirleşmiş hisseden kişiler tüketimlerini kısmışlar bu da satışların düşmesine yol açmış bulunuyor. Satışı düşen reel sektör küçülmeye ve dolayısıyla işçilerini çıkarmaya yönelmiştir. Günümüzde krizler çıktığı sektörle sınırlı kalmıyor. Finans sektöründe çıkmış olsa da reel sektöre sıçrayıveriyor.
FED’in (Federal Reserve Bank) krizin ilk günlerinden bugüne uyguladığı politikaların kriz yönetiminde ne kadar başarılı olduğu ya da olamadığı konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Mahfi Eğilmez: FED’in krizin başlangıcından itibaren uyguladığı politika aslında piyasadaki para miktarını ve likiditeyi artırarak daralmayı önleme politikasıdır. Bu tür durumlarda Büyük Bunalım sonrasında ortaya atılan Keynes teorisinden bu yana bilinen tek para politikası da budur. Bu çerçevede bakınca FED’in uyguladığı politika başarılı görünüyor. Çünkü en azından piyasaların daha fazla daralmasını önlemiştir. Buna karşılık ortalığa dökülen bu kadar büyük miktarlı paranın gelecekte nasıl bir enflasyonist ortam yaratacağı tam olarak bilinmemektedir.
FED‘in karşılığı olmadan para basabilmesinin krizde bir payı var mıdır? Eğer yoksa bile bu durum olası daha büyük bir krizin habercisi olabilir mi?
Mahfi Eğilmez: Piyasalardaki likidite bolluğunun krizin ateşleyicisi olduğu öne sürülen iddialar arasındadır ve bence ciddiye alınması gereken bir iddiadır. Çünkü para bolluğu insanları riskleri geçmişe göre daha kolaylıkla göz ardı etmeye itmiştir. Bunun sonucunda finans piyasalarını yönetenler çok daha riskli işlemleri paketleyerek insanlara sunmaya yönelmişler ve artan riskler sonunda bombanın patlamasına neden olmuştur. Bence henüz kriz tam olarak sonuçlanmadı. Eğer bundan sonraki adımlar geçmişteki gibi risk yaratıcı biçimde atılırsa daha büyük krizlere yol açabilir.
Ekonomik enstrümanların siyasi alanla da sıkı bir şekilde ilişkisi olduğu düşünüldüğünde yeniden ve daha sağlam bir şekilde oluşturulmaya çalışılan dünya güç dengelerini de göz önünde bulundurarak yakın ve orta vadede ekonomik anlamda nasıl bir dünya ile karşı karşıya kalabiliriz?
Mahfi Eğilmez: Küresel sistem yeni bir finansal yapı arayışı içinde görünüyor. Bu yeni yapı son on yıla tepki yönünde olacak. 1980’lerin modası deregülasyon ve daha az denetimdi. Bu moda bizi bugünkü krize getirdi. Çünkü kurallar ve denetimler fazla esnetilirse ahlâk dışı yaklaşımlara kadar gidilebiliyor. Yani para kazanmanın her biçimi geçerli olmaya başlıyor. Krizden sonraki dünyada kuralların ve denetimlerin sıkılaştığı bir ortam göreceğiz. Ne var ki burada hassas bir denge var. Eğer kurallar ve denetim fazlaca gevşetilirse ahlâk dışı yolların kapısı açılıyor ama aşırı sıkı hale getirilirse bu kez yaratıcılığı öldürüyor. O nedenle kriz sonrasında siyaset ve ekonominin el ele vererek hem yaratıcılığı öldürmeyecek hem de ahlâk dışına çıkışı özendirmeyecek bir dengeli yapı arayışında olmaları gerekiyor.
Reel piyasa ile finansal sistem arasındaki ilişki göz önüne alınıp, hem reel hem de sanal piyasanın dinamiklerini ayakta tutan temel faktörlere göre düşünüldüğünde piyasalara canlılığın tekrar hakim olması için faiz ve kur yapılanması sizce nasıl olmalıdır?
Mahfi Eğilmez: Bence faizlerin bir süre daha düşük düzeyde kalması ekonominin canlandırılabilmesi açısından önemli bir nokta. Kur meselesi zaten bütün dünyada artık denetim dışına itilmiş bulunuyor. Çin dışında hiçbir ekonomi kur politikası izlemiyor. Aslında Çin’in bütün dünyadan daha hızlı büyümesinin altında da biraz bu farklı kur sistemi uygulaması yatıyor. Piyasa canlandıktan sonra bu kez enflasyonist baskıları önlemek için faizlerin yavaş yavaş yükseltilmesi gerekecek. Ben henüz o noktaya ulaştığımızı düşünmüyorum.
Ekonomik kaosun dünya çapında yeni bir finansal sistemin kuruluşunun ve ülkeler arası tam entegrasyonun sağlanmasının “küre genelinde tek bir para birimi gibi” ilk basamağı olduğu düşünülebilir mi?
Mahfi Eğilmez: Henüz o aşamada olmadığımızı düşünüyorum. Genellikle bu tür kriz ortamlarında bu tür görüşler gündeme gelir ve oldukça da taraftar bulur ama kriz sonrasında çoğu unutulur.
Kriz ortamlarında likitte kalmak anlayışına gönülden bağlı insanların bu düşünceleri sizce ne kadar doğrudur ve kriz ortamları girişimcilere ne gibi fırsatlar sunabilir?
Mahfi Eğilmez: Her türlü kriz ortamında likit olmak kazanç getirir. Örneğin 2009 yılının ortalarında gayrimenkul fiyatları ciddi biçimde gerilemişti. O sırada gayrimenkul alanlar kârlı çıktı. Ama krize likiditesi olmadan girenler likidite elde etmek için örneğin gayrimenkullerini sattılar ve zarar ettiler. Ben 2008 yılının ortalarında bir toplantıda kriz beklediğimi söylemiş ve gayrimenkulü olanların bunları satmalarını iki yıl sonra yarı fiyatına geri alabileceklerini söylemiştim. Gerçi yarı fiyatına değil ama üçte iki fiyatına geri alım mümkün oldu. Likitte olmak, likidite ihtiyacı olup da mallarını elden çıkaranların mallarına talip olabilmek gibi bir imkân sunar.
Yaşanılan kriz ortamında, faiz ve kur düzeylerinin ülkemizdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve reel piyasanın kriz sürecinde finansal enstrümanları nasıl kullanmasını önerirsiniz?
Mahfi Eğilmez: Ben krize gelinceye kadar faiz politikasının yanlış, maliye politikasının doğru uygulandığını, krize girildikten sonra ise faiz politikasının doğru maliye politikasının yanlış uygulandığını düşünüyorum. Faizler gereksiz yere yüksek tutulmuştu krizden önce. Krize girince hızla indirilerek doğru bir düzeye getirildi. Buna karşılık kamu maliyesini disipline edici maliye politikası doğru uygulanıyordu. Krizden sonra ise bütçe açığından korkularak sıkı politikalara geri dönüldü. Oysa gevşek maliye politikası yoluyla ekonominin biraz daha canlandırılması sağlanabilirdi.
Dünya ekonomik sistemi içerisinde finansal piyasalar ile reel piyasalar nasıl bir eşgüdüm içerisi içinde olmalıdır ki olası krizler başlamadan yok edilebilsin?
Mahfi Eğilmez: Aslında en zor soru bu soru. Çünkü artık devletlerin, kamu otoritelerinin piyasa sistemi üzerinde fazlaca bir etkisi yok. Dolayısıyla bu iki piyasa arasındaki eşgüdümü yaratabilecek bir güç de bulunmuyor. Bununla birlikte yeni küresel sistemde hem finans sektörü hem de reel sektör için çok daha bağlayıcı kuralların yer alması bekleniyor. Krizlerin başlamadan yok edilmesi pek de mümkün değil sanıyorum. Çünkü krizler de tıpkı virüsler gibi hem yapı değiştiriyor hem de önlemlere karşı bağışıklıklarını artırıyorlar.
Mahfi Eğilmez’e İndigo Dergisi okuyucularıyla paylaştığı bilgi-fikirlerinden dolayı çok teşekkür ederiz.
Röportaj & Haber: Pervin Cülcüloğlu
Biyografi: Dr. A. Mahfi Eğilmez
1950 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Atatürk Lisesini, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini (İktisat ve Maliye Bölümü) bitirdi. Gazi Üniversitesi’nde Kamu Maliyesi dalında doktora yaptı. Yeminli Mali Müşavir ünvanına sahiptir.
1972 yılında Maliye Müfettiş Muavini olarak başladığı kamu hizmetinde Maliye Müfettişi, Gelirler Genel Müdür Yardımcısı (tedvir), Hazine Kamu Kurumları ve İştirakleri Daire Başkanı, Hazine Kamu Finansmanı Genel Müdür Yardımcısı, Washington Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Müşaviri, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürü, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı, Washington Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Başmüşaviri, Hazine Müsteşarlığı Müşaviri olarak görev yaptı. 1997 yılında Hazine Müsteşarlığı’na atandı. 1997 yılı sonunda kamu hizmetinden ayrıldı.
Halen Garanti Bankası yönetim kurulu murahhas üyeliğinin yanı sıra Garanti Leasing ve Doğuş İnsan gücü Kaynakları A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanlığını yapıyor, Radikal Gazetesinde köşe yazısı yazıyor ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Ekonomi Politikası dersleri veriyor.
Katma Değer Vergisi (Teori – Uygulama) (1983); Hazine (1996); IMF, Dünya Bankası ve Türkiye (1996); Light Günlük (2000); Krizleri Nasıl Çıkardık? (Ercan Kumcu ile ortak 2001); Anitta’nın Laneti (2001) ve Ekonomi Politikası (Ercan Kumcu ile ortak 2002) adlı yedi kitabı ve çeşitli ekonomik ve mali konularda yayınlanmış makaleleri vardır.