Zaman içerisinde bir itiyat haline getirdiğim külliyat okumalarımdan birini Milli Eğitim Eski Bakanımız Rahmetli Hasan Ali Yücel için de gerekli gördüm ve okuyorum.
Kültür Bakanlığının Milas Kütüphane Otomasyonundan Hasan Ali Yücel Kitaplarına ulaşmayı denedim. Bolu Halk Kütüphanesi’nden 19 kitaba ulaşabildim. Oradan ödünç olarak aldım ilk kez İngiltere Mektupları’nı ve ardından Pazartesi Konuşmalarını okudum. Şimdilerde üç koca ciltte toplanmış olan Hürriyet gene Hürriyet’i okuyorum.
Ben masada değil de rahat bir ortamda, uzun oturarak, bağdaş kurarak, bir ayağımın üstüne oturup, bir ayağımı dizden bükerek okumayı severim. İtiraf etmeliyim ki Hasan Ali Yücel’i okurken ve O’nunla karşılıklı konuşurken, adeta, elimi ayağımı topladığım çok oluyor. Kişi büyük bir kültür adamının karşısında olduğunun ayırdına varıyor çoğu kez. Yargıları, bakış açısı, olayları inceden inceye ele alıp tahlil, tefsir etmesi ne kadar “nevi şahsına münhasır”. Eski kültürümüze olan vukufu, batı kültürü ve edebiyatı bilgisi ve de zamanını çok iyi takip etmesi ne kadar anlamlı…
Sonra o kadar proje, icraat ve o kadar kitap… Müthiş bir çalışma azmi ve çaba…
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel 1897 İstanbul doğumlu. 1922’de İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun. Aynı yıl İzmir Öğretmen Okulu’nda başladığı öğretmenlik hayatını, 1930’da Fransa Öğrenci müfettişliği,1932’de Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, 1933’te Orta Öğretim Genel Müdürlüğü, 1935’te İzmir Milletvekilliği, 1938’de Maarif Vekilliği (Milli Eğitim Bakanlığı) izler.
Hasan Ali Yücel’in 1938-1946 yılları arasında bakanlığı sırasında yaptığı işler o kadar kayda değer ve hızlı işlerdir ki şaşmamak elde değildir. 1939’da ilk Neşriyat Kongresi’ni toplar ve Tercüme Bürosu’nu kurar. Çeviri seferberliği başlatır ve ilk kez doğu ve batı klasikleri Türkçe’ye kazandırılır.
Ansiklopediler hazırlanır. Yine 1939’da ilk Maarif Şurası toplanır ve ilk kez bir Milli Eğitim planı yapılır. Eğitimin köylere ulaşması amaçlanır.1940’ta Köy Enstitüleri Yasası’nı çıkarır. Bir yılda 14 Köy Enstitüsü kurulur. 1943 yılında sayıları 20’ye tamamlanır. Mühendis Mektebi, Teknik Üniversite olur. Erkek Sanat Enstitülerinin sayısı 9’dan 75’e, Kız Enstitülerinin sayısı da 2’den 37’ye ulaşır. 14 lise 40 ortaokul açar. 1943’te Ankara Fen Fakültesi 1945’te Ankara Tıp Fakültesi kurulur. Devlet Konservatuarı Yasası çıkarılır.
Devlet Konservatuarı kurulur. Devlet Opera ve Tiyatrosu’nun ilk temsilleri gerçekleşir. Müzeciliğe önem verilerek, devlet resim ve heykel sergileri açılır. 1943’te İstanbul Fen ve Edebiyat Fakültelerinin temeli atar. 1946’da Üniversite Yasasını çıkarılır, üniversiteler özerkliğe kavuşur. Bilim dili, Anayasa dili Türkçeleşir. Dilin gramer kuralları saptanarak, sözlükler hazırlanır. Ülkemiz O’nun döneminde 1945’te UNESCO’nun kuruluşunda yerini alır ve imza koyan onuncu ülkedir. UNESCO Sözleşmesi, ülkemizde 20 Mayıs 1946 tarihli ve 4895 sayılı kanunla onanır. Hasan Ali Yücel,26 Şubat 1961’de ölür. UNESCO bir değerbilirlik örneği göstererek, doğumunun 100.yılı olan 1997’yi dünyada Hasan Ali Yücel Yılı olarak ilan eder. (Pazartesi Konuşmaları)
Hasan Ali Yücel’den geriye yukarıdaki çalışmalardan başka içlerinde okul ders kitapları da olmak üzere 36 ciltte toplanmış çok değerli çalışmalar kalmıştır. Hakkında ve icraatları ile ilgili yazılanları da göz önünde bulundurursak küçük çaplı bir ev kitaplığını dolduracak sayıda yayın demek bu…
Ben size bu ay sadece birinden, İngiltere Mektupları’ndan söz etmek istiyorum. Kitap, İş Bankası Kültür Yayınlarının 8.cep kitabı olarak çıkmış. Türk Tarih Kurumu Basımevinde 1958’de Ankara’da basılmış. 160 sayfalık küçük bir kitap. Bildik seyahatname kitaplarından farklı olarak, belgesel nitelikler de taşıyor. Yazar “Mektupları Bitirirken” bölümünde İngiliz Devletler Topluluğu üyeleriyle ilgili, istatistik niteliğinde bilgiler de veriyor bize. Şunu da belirteyim ki, özellikle birine yazılmış klasik mektuplar değil bunlar. “Mektuplara Başlarken” ve “Mektupları Bitirirken” bölümlerini özellikle okumanızı tavsiye ederim. İngiliz-Türk ilişkilerinin tarih içindeki yeri, birbirimize bakışlarımız, farklılıklarımız hakkında size yeni görüşler kazandırabilir.
Yazar Hasan Ali Yücel, İngiltere’ye üç kez gitmiş
“Galiba bu sene leyleği ayakta gördüm; dostum Doğan duymasın, belki de uçarken… Kıbrıs, sonra Israel. Hemen iki ay memleketten uzağım derken bir ay daha ayrılma. Şimdi İngiltere. Osmanlı edebiyatının benzersiz bir anıtı olan Seyahatnamesiyle Evliya Çelebi, artık pîrim ve üstadım oldu. Yeni intisap ettiğim bu tarikatın virdi. “Seyahat ya Resulallah”dır. Biz gene üslûbu bozmayıp “Şefaat ya Resulallah!” demeye devam edelim.”
“Üçüncü seyahatim hayli fakirane olmuştur. Londra’da okuyan oğlum Can’ı görmeye gitmiştim. Bir ay kadar onun arkadaşlarıyla beraber kaldık, Lingfield’de oturdum. Böyle küçük bir İngiliz kasabasında oturmak, İngiliz topluluğunu anlama yönünde beni çok aydınlattı. Orada hasretini dindirdiğim oğlumla buluşmak ve arkadaşlarını tanımak, bu istifadenin cabasıdır. Sene: 1948
Şu halde birincide memur, ikincide bakan, üçüncüde baba, şimdi de gazeteci. İngiliz hükümeti bu sefer dört arkadaşımla beni bu sıfatla davet etmek nezaketinde bulunmuştur. (s.5)
Hasan Ali Yücel’in İngiltere gözlemleri
İngiltere Mektupları, Hasan Ali Yücel’in İngiltere ve İngilizlerle ilgili gözlemlerine dayanan tespitlerle doludur:
“İngiliz, gezmesini seven insandır. Evinden ve yurdundan (Home, her iki kavramı beraberce ifade eden bir kelimedir) uzakta, evini ve yurdunu kurmak için uğraşır. Daha doğrusu evinin dışında iken vatanındadır. Gezmeyi o kadar sever ki, hayatında dünyayı dolaşmakla kalmaz; öldükten sonra da, tıpkı bu defa Ankara’da olduğu gibi, hayaliyle ve ruhiyle âlemin dört köşe ve dört bucağında kulaç atmaktan kendini alamaz…” (s.8)
“İngiliz, büyük fedakârlıklar pahasına kazandığı İkinci Dünya Harbinden sonra memleketini kalkındırmak için kendisi eski elbiselerle gezip güzel kumaşlarını dışarıya satarak, en nadide mallarını kendi kullanmayıp ihracat konusu yaparak harp içindeymiş gibi, hemen 10 yıl, sıkı bir mahrumiyet devresi geçirdi.” (s.13)
“İngiliz’i böyle her tarafta dolaştıran, onun ampirik yaradılışıdır. Yaşamasını, yaşamak için lüzumlu şeyleri arayıp bulmasını amaç edinmiştir. Bu sebeple tüccardır, bu sebeple ilimcidir. İngiliz, yapmaya, yapacağı nelerse onların ham maddelerini bulmağa, bulduktan da işe yarar halde cihan pazarlarında satmağa bayılır. Alış veriş işinde asla doktrinci değildir. Yeter ki, satılacak malı, karşısında da satın alanın satın alacak parası olsun. Müşterisinin dinine, imanına, mezhebine, rejimine ve siyasi sistemine bakmaz; kesesine ve alma kudretine dikkat eder. Alış verişte Kara-Çin veya Kızıl-Çin, gözlerine aynı renkte görünür. Her İngiliz tüccarı, Bentham’ın okulundan diplomalıdır. Ve bir miktar onun çırağıdır.” (s.9)
İngiliz, hür fikirli ve hür hareketlidir. XIII. asırdan başlayan ve biz Osmanlı Monarşisini kurmaya henüz girişmemiş bulunduğumuz devirden beri gelişe gelişe var olan demokratik rejim, İngiliz insanını her gün biraz daha serbestleyerek hür düşünmeye alıştırmıştır… Doğduğu günden itibaren kundaklanmayan, elini, kolunu istediği gibi oynatan bu insanlar, beyinlerine de aynı hareket hürriyetini, bu bağımsız işleme alışkanlığını verebilmiştir.(s.35)
Yazar, Kraliçe II. Elizabeth ile görüşebilmiş midir? Bunu bilmiyoruz, ama Kraliçenin zarafetini, güzelliğini olanca sadeliği içinde yansıtan bir fotoğrafını da kitaba eklemiş.
Yazımın sonuna gelirken Kültür Eski Bakanlarımızdan İstemihan Talay’ın büyük bir kadirşinaslık göstererek Hasan Ali Yücel’in bütün külliyatını bakanlığı döneminde yayınlaması ne kadar isabetli olmuş. Bu tereke bütün milletindir. Bunu bize ulaştıranlara, emeği geçenlere buradan teşekkür ediyorum.