Son yıllarda klişe haline gelen bir cümle var. Değişen siyaset ve dünya! Sanki dünyanın değişmesi çok anormal bir durummuş gibi buna verilen tepkiler de tuhaflaşıyor.
Evet, tabi ki siyaset de bu değişimden ülkemizde payını almalı. Hep şu ön yargı vardır siyaset alanı etik olmayan ya da kötü algılanan alandır, buna karşı şu tezi hep savundum sürekli kötülerin yöneldiği bir yerden siz iyi bir hasat alamazsınız. Gerçekten kaliteli siyaset istiyorsak bu ancak cesur ve kaliteli insanların bu alanı zorlamasıyla gerçekleşecektir.
Siyaset değişim, dönüşüm bunlar aslında birbiriyle çok bağlantılı kavramlar. Zamanı yakalayan başarıyı elde etmiş birçok kişi ve kurumu tetkik ettiğinizde karşınıza kesin bir sonuç çıkıyor o da şu öngörü başarısı. Hangi işle uğraşırsanız uğraşın yaptığınız işlere başlarken bir öngörü olmalı. Bunu sağlayabilmiş her insan rekabet ettiklerinin bir kaç kaldırım önünde yürüyor.
Hafızalarımızı biraz yoklayalım. Seksenli yılların başlarında biri size gelse ve iş yerinizde ürün geliştirme, insan kaynakları ya da risk yönetiminden bahsetse ne olurdu? Hemen söyleyeyim ciddi bir sağlık problemi olduğu düşünülebilirdi. Şimdi durum nedir bunların hepsi gerçeğin adıdır.
Değişen siyaset dili olarak adlandırdığım bu değişim de, bu öngörüyü keşfedenlerin oyun sahasını oluşturmaktadır. Ekonominin kriterleri artık politikaya da yön veriyor. Dünya genelinde egemen olan Tam Rekabet Piyasası anlayışı seçmeni bir gelen olmaktan ziyade hedef olmaya, gidilen olmaya doğru evrimleşiyor. Yerinden yönetim algısı kendisini, yerini yerinden dinleme gerçeğine teslim etmek üzeredir.
Peki böyle bir oluşumun başarı şansı nedir? Bunun kısa vadede meyvelerini vermesini beklemek biraz saflık olacaktır. Zamana yayılan fakat sağlam adımlarla atılan tohumlar uzun vadede kalıcı hasatlar verecektir. Sözün özü daha çok empati daha çok sempati getirecektir.