Bu ay, mahşerin dört atlısı; doğal felaket, terör, ekonomi, insan hakları hız kesmeden kritik dönemece doğru ilerliyor. Avrupa Birliği ülkeleri arasında, ticaret ve finansal ayrılıklar büyüyebilir. İrlanda, İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan yeni krizlere gebe ülkeler. İngiltere’de büyümekte olan ekonomik sıkıntılar, kraliyet düğünüyle gölgelenebilir.
Vitrinden işportaya seçim çağrıları, “Büyük İndirim”, “ Gel vatandaş gel”, “En ucuzu bizde”, “ En kalitelisi burada”, “En güzeli bende”. Evden pazara, okuldan işe yaşamın tüm alanlarında, ihtiyaca göre belirlenen alımlar kişinindir. Ödenen bedel karşılığında doğal olarak, hak görülenin en iyisi, en güzeli istenir. Ebeveynin izni, öğretmenin notu, işverenin ücreti veya sahip olunacak meta, ödenen bedellere ve hak edilene göre belirlenir. Ancak kıldan ince kılıçtan keskin, adalet terazisinin dengesini bulmak kolay değildir. Genellikle, istenenle verilenin eşleşmediği durumlar sıkıntı yaratır.
Din adamları, felsefecileri, hukukçuları, kutsal kitapları, fıkıhları ve kanunlarıyla insanlık, eski çağlardan beri adaletin gerçekleşmesi için uğraşmakta. Hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi için adalet mekanizmaları geliştirdi. Bireyler arası eşitliği konu edinen “Denkleştirici Adalet” ve hükümlülüklere göre orantısal “Dağıtıcı Adalet” sistemleri oluşturdu. Sosyal ve aile hukuklarını adil olmaya ve eşitliğe dayandırdı. Ancak hukuk düzenleri her zaman adil olamadı. Her durumda aynı biçimde uygulanması gereken yasalar; uygulayıcılar durumun özellikleri, nitelik ve niceliklerini göz önüne alarak karar verdiklerinde, kimi zaman eşitsiz, kimi zamansa eksik yanların giderilebilir ve adalete yaklaşılabilir şekilde uygulanır oldu.
İÖ.540 civarında Efes’te doğduğu söylenen filozof Herakleitos’a göre, “İyiliğin var olması için kötülüğün, ışığın var olması için karanlığın olması gereklidir”. Adaletsizlik olmasaydı adalet bilinemezdi der ve hastalık sağlığı, açlık tokluğu, adaletsizlik adaleti hoş kılar diye ilave eder. Bu evrensel görelilik kavramı, ondan sonra Goethe, Hegel ve Nietzsche gibi birçok sofistlere de örnek ve dayanak olmuştur. Adalet, her alanda sahip olunan hakların, herkes tarafından kullanılmasının sağlanmasıdır. Hak, hukuken korunan menfaat ve özgürlüklerin tümüyken, hakkaniyet hem akla hem vicdana hitap eden bir kavramdır. Anayasalarda yer alan eşitlik ilkesi, insan hakları ve insanlık değeri açısından dil, din, cins, ırk gibi hiçbir gerekçe ile ayrımcılık yapılmamasını gerektiren, istisnasız “Eşitlik Adaleti” boyutunu vurgular.
Diğer taraftan adaletin kinetik boyutunda; somut adaletin, hakkaniyetin sağlanmasında, potansiyel eşitlik ilkesinde uzlaşanların, kişisel öz çıkarlar söz konusu olduğunda adalete&hakkaniyete uygun karar vermediği görülür. “Somut olay adaleti” de denen kavram, herkese özelliğe göre, emeğinin karşılığını, liyakatine uygun görevi ve suça uygun cezayı verebilme adaletidir. Günümüzde aile hukuku kararlarında çokça kullanılan “Denkleştirici Adalet” türü, bireyler arasındaki eşitliğin, eşya ve hizmet alışverişlerini aritmetik eşitliğe dayandıran adalettir ki, buradaki hakkaniyet görelidir. S. Adams hakkaniyet teorisinde, kişilerin kendi çabaları ve bu çabalar sonucu elde ettikleri, benzer durumdaki diğerlerinin kazanımlarından eksikse kızgınlık, yüksekse suçluluk duyguları açığa çıkar der. Eşitlik durumunda adillik algılanır diye vurgular.
Tarihten bir örnekle düşünce fırtınasını bitirelim. Soyluluk, zenginlik, akrabalık ve makam gibi unsurların adaletini engellemesine kesinlikle izin vermemiş olan Hz. Ömer(Ra), herkese eşit davranışıyla örnek olmuş ve “Hz. Ömer’in Adaleti” tanımıyla tarihte yerini almıştır. Hz. Ömer gibi, “Fırat kıyısında bir deve helak olsa, bundan kendimi sorumlu tutarım” diyecek kadar büyük sorumluluk duygusuyla hareket ettirecek nice bilinç ve hakkaniyetli adaletlere.