Yeni Yıl Hedefim: Ezber Bozmak

Her şey tersine döndü Güney Afrika’da. Mevsimler bile demiştim ya. Olsun, Ocak gene de yılın ilk ayı sayılıyor burada da. Kar yerine kızgın güneş var.  Kayısılar, karpuzlar, şeftaliler çoktan tezgâhta ki yerlerini aldı. Ayva kavanozda… Portakalın suyu çıkmış, şişede… Ama aylardan Ocak, yıllardan 2011. Herkeste eskiyi geride bırakıp, yeniyi planlamanın telaşı var.

ezber

Geçen yıl neleri başardık kimbilir? Hayatımıza anlam katan kimler geldi, neler oldu şöyle bir bakıp geriye, şükranla kucaklayın ki çoğalsınlar yeni gelenler.

Ben en çok ezber bozma yeteneğimin hala var olduğuna sevindim. Böylece başka ezberlerimi de bozma gücü buldum kendimde. Hodri meydan yeni yıl…


Ezber Bozmak

Nerden çıktı bu ezber takıntısı demeyin. Anlatacağım bir solukta…

Beden tarlamıza birileri bir zamanlar, aydınlanma tohumları ekmiş. Belki de kendimiz ekmişizdir kimbilir. Tohumlar tam filize durmuşken, bir fırtına gelmiş sökmüş atmış ne varsa, tarlaya başka şeyler ekmişiz aydınlanmayı hatırlatacak, bir sel almış götürmüş ne varsa… Tekrar ekmişiz, tekrar, tekrar hiç usanmadan. Modernleşmişiz şimdilerde… Soruyoruz bilgisayara şimdi ne ekelim? Falan tohum şimdilerde aydınlanma modası… Ondan ek diyor ekran. Basıyoruz ‘indir’ düğmesine.  Ekranda bir yazı çıkıyor, “Aydınlanma programı zaten yüklü bilgisayarınızda, yeni versiyonuyla değiştirmek istiyor musunuz?”. Atlıyoruz hemen, ne dediğini düşünmeden, ‘Evet!’… Bir hormonlu, GDO’lu tohum daha atıyoruz tarlamıza… Suluyoruz, çapalıyoruz…

Ve bakıyoruz şimdilerde. Tohumlar oradan buradan filiz vermiş alaca bulaca, büyüyen büyümüş, gelişmiş aralarda bir yerlerde. Şimdi etrafta gördüklerimiz o tohumlardan kalan, sulardan nasibini alan, verdiğimiz gübrelerle beslenmiş olan…  Amma tadı gene de o özlediğimiz tat değil, kokusu da, hay Allah gene tutturamadık.  Gene acıyor canımız, gene aydınlanamadık…  Amma velâkin umudumuzu kaybetmeden,  o tadı, o kokuyu arıyoruz. Bir yerlerde, birileri o tohumlardan saklamış olmalı. Bir teknik, bir enerji, bir program, bir gübre ille de olmalı. O tohumu hissediyoruz… Var ama nerde?


Mevsime uyup, iklime, toprağa adapte olmuş o kadar çok hibrid tohum gelişmiş ki, adına ego dediğimiz.  Yetmemiş bir de çeşitlendirmişiz egoları. Hibridin de hibridi olmuş ürünlerimiz.  Ne olacak şimdi? Nasıl ayıklanacak egolar ki, kendimizi bulalım?

Halimiz şu tek alınıp da konuşma öğretilen muhabbet kuşlarına benziyor;  çift alırsak, birbirlerine düşer bizi takmazlar diye.  Ayol bizim kendi dilimiz vardı. İyi kötü şakıyorduk, birbirimizi anlıyorduk. Bizi önce birbirimizden ayırdılar, kendi sesimizi duymaz olduk, sonra da kendi dillerini öğrettiler.  İlle de böyle konuşacaksın yoksa sana mama yok dediler… Ezberledik, ezberledik, ezberledik… Ezberi dilledikçe, karnımızı doyurdular, biz de yeni ezberler geliştirdik… Kendi özümüzü, bilgimizi, dilimizi, özgürlüğümüzü unuttuk.

Bütün ezberleri silmek istiyorum yeni yılda… Tüm programları temizlemek… Tüm ayrık otlarını parmaklarım parçalanıncaya kadar yolmak tarlamdan… Tüm GDO’lu tohumları sökmek beynimden. Asıl sesimi duymak özgürce… Ve güneşe çıkarmak içimde asırlardır bekleyen o tohumu, tüm yüreğiyle…

Biliyorum bitkiler rehberim olacak bu yolda. Hindibanın, ısırgan otunun, delicenin, radikanın, civanperçeminin ve daha nicesinin gülümsediğini görür gibiyim dağlarında memleketimin. Bekleyin geliyorum.


Şifa olsun!