Köyden Mektup Var!

Şehirdeki masasında oturmuş köy hayali kuran kadınlara merhaba. Bende sizlerden biri idim birkaç sene öncesine kadar. Yumurtanın sarısı, yoğurdun kaymağı, ekmeğin esmeri diye düştüm yollara. Beş yıldır buralardayım. Ve o kadar az gördüm ki aradığım sarıyı, kaymağı, ekmeğin hasını. Bir sancı düştü yüreğime. Anlatmam lazım sizlere bu derdi ki, dermanı olasınız.

köyden

Köylerin hepsinde gençler çoktan gitmiş. Kalanlar ya yaşlılar, ya da başka çaresi olmayanlar. Eskisi gibi kızlar, kızanlar, gelinler, bacılar yok el verecek evin kadınına. Her bir iş onlara bakıyor. Hayvan gütmekten, yemek yapmaya…  Yorgun ve bezgin bu kadınlar. Fazladan bir tavuk bakmak bile yük. Bakkaldan almak çok daha ucuza geliyor. Onlar da unutmuş yumurtanın gerçek sarısını. Bir alan çıksa satacak tarlasını ve ilçe de ev alıverecek ama kim alır ki?

köydenYoğurdunu da bakkaldan alıyor. Kaymağı kağıttanmış ne umurunda ki. Yeter ki ekstra iş çıkmasın başına.


Kaz Dağının bir yanı zeytinci zaten. Zeytin zamanı işten başlarını kaldıramıyorlar ki. O da para etmiyor zaten. Gübre, ilaç, işçi dünya para. Sonra da üç kuruşa satıyorlar. Kurtarmıyor. Dalında kalsa daha iyi sanki zeytin. Geri kalan zamanda bağı bahçesi varsa, ekti kazdı geçiyor gidiyor zaman.

Diğer tarafında meyve bahçeleri var. Arazi alan şehirliler ağaca yatırım yapıyor. Biraz yukarda suya hasret köylerde hayvancılık var. Sütleri sağıyor ve firmalara veriyorlar. Kendilerine kadar peynir ya yapıyorlar ya yapmıyorlar. Halı kilim dokuma tarihin sayfaları arasında kalmış. Koyun, keçi kırpılıyor dağda çobanlar tarafından ve yakılıyor yünleri. Gelmiyor geri. Kimse istemiyor. Kim kaldı ki, yıkasın, tarasın, eğirsin ipleri. Kaynasın kazanlar da boyansın… Eskilerde, babalar kızlarını, kocalar karılarını döve döve halı dokutmuş, keçe yaptırmış buralarda. Yün dedin mi dayak geliyor akıllarına ve kaçıyorlar fersah fersah sizden.

köydenÇok dürteledim canlandırsınlar eski yaratıcılıklarını, sanatlarını diye ama olmuyor. İnanmıyorlar. Bunları birilerinin alabileceğine inanmıyorlar. Önce kendileri almıyor ki başkaları alsın diye düşünüyorlar. Dokuduğu kilimleri şehirde yaşayan gelinine hediye etmiş bir ana, ağlayarak anlattı;  “Gelin geri getirdi bunları. Silkelenmiyormuş, ağırmış yerinden kaldıramıyormuş. Bunları verip makine halısı alacakmış.” Gelin de haklı. Kalkmıyor yerlerinden düğüm düğüm dokunmuş kilimler.

Şimdi sorarım size, bazılarının masa başında hazırladığını projelerle, bu kadınlara girişimcilik, bilgisayar öğretmek, şirket kurdurmak filan ne kadar akılcı?

Varsanız eğer yumurtanın sarısını, yoğurdun kaymağını yemeye yeniden, sıvayın kolları, siz kurun şirketi, derneği, kooperatifi adı ne ise…

Köyden Mektup Var

Gelin köylerimize;

köydenKadına tavuğu alıp verin, yemini destekleyin. Çimen gezmiş, salyangoz yemiş, horoz düdüklemiş tavuğun yeşil kokan yumurtasını satın alın ondan. Hem de bakkaldaki yumurtadan daha fazla para ödeyin yumurtalarına ki inansınlar.

Yün tarakları getirin köylere. Tezgahları kurun. Şu kadar metrekare halıya şu kadar para ödeyeceğiz hadi tezgah başına deyin.


Zeytinlerini toplar toplamaz sıktırın yağlarını, gerekirse onlarla taşıyın sepetleri. Sahip çıkın yağınıza daha dalda iken.

Baharda toplayın çiçekleri, bastırın zeytinyağına, güzellik kremleriniz en doğal haliyle yer alsın banyo dolabınızda.

Siz kurun kentlerdeki dağıtım organizasyonlarını, dükkanları onlar adına, onlarla birlikte.

Biz öğretelim, onlar yapsınla olmuyor maalesef. Hepimiz birlikte sahip çıkalım tohumumuza, keçimize, yumurtamıza, soframıza, kadınlarımıza…

köydenBiz ters göç etmeyi becermiş bir karı koca olarak girdik aralarına. Kepek ekmeği olarak pişirdikleri ekmeğin has undan olduğunu, su değirmeninde çekildiğini, o yüzden içinde kara şeyler var diye yemediklerini öğrenince, aklımız durdu. Bu ekmeğin kıymetini anlatmaya çalıştık. Hamurunu cevizle, biberle, sarımsakla kardırıp tadını onlarla paylaştım. Şimdi her hafta yakıyoruz fırını birlikte.

Sütlerini mandıraya veriyorlardı. Şimdi bir kısım ayırıyorlar ben peynir istiyorum diye. İçine bulabildiğimiz otlardan koyuyoruz. Sofralarımız şenlendi bakalım bugün nasıl bir tad çıkacak diye…

Sizlerde sahip çıkın köylerimize… Omuzları dikilsin yorgun kadınlarımızın, kendilerine güvenleri gelsin. Bir ümitle adam olacak diye şehirlere okumaya gönderdikleri çocuklarına gönderecek harçlıkları olsun ama ondan da önemlisi köyde kendine yeterli bir toplum ekonomisi olabildiğini görüp, köylerine ilk elden sahip çıksın bu çocuklar.

Hangi şehirde iseniz, yakınlarda bir köy bulun sofranıza doğal ürünler gönderebilecek. Böylece yerel üretimi yerel tüketimle destekleyerek, karbon ayak izimizi olabildiğince indirgemiş oluruz.

Yediklerimiz şifamız olsun!


Yazar: Ayla Seyhun  | Gezi Seyahat Doga | Sayı 70 | Temmuz 2011