UFO dosyası: Dünya bir laboratuvar mı?

Kuzey Atacan, çektiği UFO fotoğrafları ile dünya çapında adından söz ettirmiş genç bir UFO araştırmacısı. Kurucusu olduğu Orion UFO ve Dünya dışı Varlıkları Araştırma grubunda ortağı Semra Şalvan ile birlikte paylaşımlarda bulunmaktadır. Ekibiyle birçok olay yerine gidip incelemelerde bulunmaktadır.

ufo

Benim UFO’lar konusunda araştırmacı olduğumu, hem yeni hem eski bilgileri didiklediğimi okurlarım bilir. Geçmiş tarih belgelerindeki ve kutsal kitaplardaki UFO olaylarını ve yeni gelişmeleri tekrar tekrar inceleyip yazdım birkaç kez. Dünya üzerindeki insan yaşamına etkileri olduğu konusunda şahsi olarak neredeyse şüphem kalmadı. DNA’mızda payları olduğu konusundaki araştırmalar ile ilgili sıra dışı çalışmaları daha önce uzun bir araştırma dosyası olarak da ele aldım. (Bknz: Kader DNA’nın Neresinde) Dünya dışı varlıkların bize etki ve müdahale ettiğine inanmak, benim düşüncem elbette ama bu düşüncemde yalnız olmadığımı da gayet iyi biliyorum. Sadece bize müdahaleleri hangi seviyede ve niyettedir, anlatılanların ne kadarı tam doğrudur, benim için ayrı bir bilinmezlik konusudur…

Bu konuya bilim ayrı bir gözle, din âlimleri ayrı bir gözle bakıyor hala.

Bazı kişiler İslam’daki Cin olgusunun içinde tavır alıyor. Bütün UFO olaylarının Cinler tarafından yapıldığını iddia edenler, hatta bu konuda ayrıntılı kitap yazanlar var. Bir taraftan Uzaydan gelen varlıklardan aldıkları mesajlara kanallık ettiğini söyleyenler ve kitap yazanların da sayısı epeyce fazla. Kimilerine göre gökyüzündeki iki ayrı konsey arasında bir savaş var ve dünya her iki tarafın da etkisi altında kalarak dünya üzerindeki savaşları yaratıyor. Bu konuda hazırlanmış çok etkili video filmleri seyredilme rekoru kırıyor.


Eski Toltek uygarlığı bilgilerini aktaran Antropolog Carlos Castaneda, onlara yani gökten gelenlere; UÇUCULAR diyor. Ona göre; kozmosun çok uzaklarından gelen bazı varlıklar bizi etki altında bırakmışlar ve hala onların gözetimi altındayız. Duygularımızın onlar için bir enerji kaynağı olduğunu, duygularımızı yönetmekle onların yemi olmaktan kurtulacağımızı belirtiyor.

Eski tarihteki gizemli bazı eserler onlar tarafından yeryüzünde inşa edilmiş.

Bizim atalarımız ile Uçucular arasında antlaşma yapıldığını, zihnimizin onlar tarafından bize verildiğini, birtakım eylemsel uygulamalar ile ölümden, inorganiklerden ve uçuculardan özgürleşip asıl varoluşumuza ulaşabileceğimizi söylüyor.

Yapmamız gereken tek şeyin, uçucular ile atalarımızın yaptığı eski anlaşmayı tanımadığımızı söyleyerek, tek taraflı fesih yetkimizi kullanmak olduğunu belirtiyor. Castaneda, Uçuculardan başka, İnorganik Varlıklar adını verdiği diğer başka varlıkların gerçekliğini de kabul ediyor. Castaneda, her iki varlık türünden özgürleşmenin yolları için bir takım yöntemler öneren kitaplar yazmış.

Bu yolda gitmeye karar verenlere de “Savaşçı” adını veriyor. Carlos Castaneda, eski bir mitin içinde bazı şifreler olduğunu, eğer bu şifreleri bulmayı başarırsak, insanın bilinmeyen tüm bu varlıklardan kurtulmak için önemli bir yol kat edeceğini iddia ediyor.

Sümer’den Tevrat’a UFO’lar adlı yazımda ele aldığım, Tevrat’taki bazı bölümler, özellikle Ezeikel ile ilgili olanlar benim için ciddi kanıt niteliğindedir. Kimilerine göre rüya olduğu varsayılan ve anlatılan bu bölümler, bugün bazı insanların uzaylılar tarafından kaçırılma hikâyelerine çok benzer yapıdadır.

ufo

UFO Konferansları

Katıldığım Uluslararası UFO Konferansında dünya çapında UFO uzmanı olan Jaime Maussan, Tevrat’taki Ezekiel’i kaçıran aracın ve götürüldüğü tapınağın kitaptaki anlatımlarına dayanan üç boyutlu animasyon görüntülerinin yapıldığını ve ortaya resimde görüldüğü gibi bir araç çıktığını söyledi.

Onun anlatımına göre; aya inen aracın tekerlekleri için uzun süre çalışılmış ama bir türlü çözüm bulunamamıştı ve NASA’ daki Bilim adamına Tevrat’taki bu bilgiler verildikten sonra ay aracının tekerlekleri yapılabilmişti. NASA Bilim adamı önce bu bilgiyi önemsememiş, ama Tevrat’taki tekerleğin tanımının ay aracının teknik sorununu çözmesi ile bu duruma çok şaşırmış.

UFO ve Tevrat

İncil içindeki bazı bölümler ise Tevrat’taki kadar kesin olmamakla birlikte şüphe uyandırıcıdır benim için.

 Bundan sonra göğün açılmış olduğunu ve orada beyaz bir atın durduğunu gördüm. Ata binmiş olanın adı Sadık ve Gerçek’tir. Adaletle yargılar… Gözleri alev alev yanan ateşe benzer. Başında çok sayıda taç vardır ve üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir ad yazılmıştır…’Tanrı’nın Sözü’ adıyla anılır… Kaftanı ve kalçası üzerinde, ‘Kralların Kralı ve rablerin Rabbi’ diye yazılmış bir adı vardı.  (Esinleme 19:11-16).

Sept gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab ‘bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı.  (Matta 28:1-3)

Yine Tevrat’taki bazı bölümler şüphe uyandırıcıdır:

Ve Musa ile Harun, Nadab ve Abihu, ve İsrail’in ihtiyarlarından yetmiş kişi çıktılar; ve İsrail’in Allah’ını gördüler; ve onun ayakları altında, gök yakuttan tuğla döşeme gibi, aydınlıkça asıl göke benzer bir şey vardı. Ve İsrail oğullarının asilzadelerine dokunmadı ve Allah’ı gördüler ve yiyip içtiler.  (Çıkış 24:9-11)

Üçüncü günün sabahı, gök gürledi, şimşekler çaktı. Dağın üzerinde koyu bir bulut vardı. Derken, çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugâhta herkes titremeye başladı. Musa, halkın Allah’la görüşmek üzere ordugâhtan çıkmasına öncülük etti. Dağın eteğinde durdular. Sina Dağı’nın her yanından duman tütüyordu. Çünkü Rab, dağın üstüne ateş içinde inmişti. Dağdan ocak dumanı gibi duman çıkıyor, bütün dağ şiddetle sarsılıyordu. Boru sesi gitgide yükselince, Musa konuştu ve Allah, gök gürlemeleriyle onu yanıtladı. Rab, Sina Dağı’nın üzerine indi, Musa’yı dağın tepesine çağırdı. Musa tepeye çıktı. Rab, “Aşağı inip halkı uyar” dedi. “Sakın beni görmek için sınırı geçmesinler, yoksa birçoğu ölür.   (Çıkış, Bap: 19; 1-21)

Ben, durdurulamaz merakım yüzünden tüm kaynakları ve bilgileri mümkün olduğunca tarafsız ele almayı hedefleyen bir niyetle yol almaya devam ediyorum hala. Araştırmacı- Yazar kimliğim içinde tarafsız kalma konusunda sonuna kadar çaba harcamaya da kararlıyım. Şu anda ulaşabildiğim tüm kaynaklar arasında çoklu bir prizmanın ortasında duruyor ve hepsini seyrediyorum. Bu çoklu prizmanın yansımalarından birisi ile devam edeceğiz şimdi.

ufo

Kuzey Atacan ile tanışma

Son zamanlardaki UFO gözlemlerinin yoğunluğu ile adını duyduğum, yazmış olduğum makalelerimi okuyup bana ulaşan sıra dışı bir kişiyi konuk etmek istiyorum. Kendisiyle yaptığımız sohbeti ilginç bulacağınıza eminim. Adı, Kuzey Atacan…

Kuzey Atacan, Almanya’nın Hannover şehrinde doğdu. Marmara Güzel Sanatlar Akademisini bitirdi. SİRİUS UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi’nin ilk üyelerindendir. Daha sonra ortağı Semra Şalvan ile çalışma ve araştırmalarına devam etti. Kurduğu ekip ile birçok olay yerine gidip incelemelerde bulundu.

Araştırmalar alanında önemli araştırmacı olan Farah Yurdözü ile de çalışmalarını sürdürdü. Dünyanın en büyük UFO araştırma merkezlerinden biri olan MUFON’dan (Mutual UFO Network) çalışma ortağı olan Semra Şalvan ile birlikte MUFON’un Türkiye ayağını oluşturmaları yolunda teklif almıştır.

ufo

Şuan ORİON UFO ve Dünya dışı Varlıkları Araştırma Grubunu kurarak paylaşımlarda bulunmaktadır. Kuzey Atacan, gerek tek başına gerekse ortağı Semra hanımla birçok TV kanalına konuk olmuş birçok yerel gazetede haber olmuş, birçok interaktif ortamda yer almıştır.  Şuan yurtdışındaki birçok web sitesinde çektiği UFO fotoğrafları ile adından söz ettirmiş, gelecek vadeden genç bir UFO araştırmacısı.

Röportaj: Kuzey Atacan

Sayın Kuzey Atacan, siz birçok UFO gözlemi fotoğraflamakla ünlüsünüz. Bu fotoğraflarda görünen cisimler sizin için dünya dışı yaşamın ispatı mıdır?

Nesrin hanım kâinattaki hiçbir şey tek başına bir şeyin kanıtı olamaz. Benim ve dünyadaki tüm UFO fotoğrafı, videosu çeken insanların görüntülediği UFO’lar, (Dünya dışı zekâya ait uzay araçları) büyük bir yapbozun sadece ufak birer parçası. Tabi ki bir açıdan çektiğim UFO fotoğraflarının bilinen dünyasal hiçbir göksel uçan araca da benzememesi ve bunların bizlerin bildiği sıradan manevraların dışında üstü düzey hareket kabiliyetlerine sahip olmaları ve bizim bildiğimiz (Uçak, Helikopter, Uydu, Zeplin, Meteoroloji bolunu vb) görsel özelliklere uymaması, bunların bizlerden çok daha öte bir teknoloji ile idare edilip, bir yerden bir başka yere sevk edilmeleri atmosferimiz ve atmosferimiz dışında da gözlemlenmeleri, bunların çok üstün gelişmiş bir zekânın ürünü olduklarını göstermektedir.  Ama dediğim gibi bunlar sadece bütüne varışımızı sağlayan birer kanıt niteliğindedir.

UFO Fotoğrafları

Siz fotoğrafladığınız uçan cisimler dışında varlıklar ile bire bir temas ya da gözlem yaşadınız mı?

Bunu şöyle ifade edeyim bazılarını çok net direk temas diyemesem de evet birçok defalar yakın deneyimler yaşadım. Telepatik mesajlar almak, aldığım mesajlarla bir yere çağırılıp araçlarını görüntülemek, rüyalar sayesinde yaşadığım bazı olaylar, birkaç defa gecenin bir yarısı uyanık haldeyken yatağımın ayakucunda gözlemlediğim insanımsı varlıklar…

Plansız programsız hiç aklımda yokken bir yerlere gidip, orada birkaç kare fotoğraf çektiğim ve içinde insanımsı varlıkları andıran bazı görüntülerin çıkması ve çocukluğumdan beri uyanıkken benimle konuşan ve bana evren, evrim ve yaşam hakkında bilgiler verip bana bir şeyler aktarmaya çalışan, mekanik ortamdan konuşan bir ses, bunların sadece bazıları. Tabi ki bunlar içine daha eklemediğim birçok farklı olayı da sayabilirim.

ufo

Yakın bir zamanda yine UFO çekiminiz olmuş, onların geldiğini nasıl anlıyorsunuz? Sezgisel bir iletişim var mı onlarla aranızda?

Evet, onlarla çok özel bir bağım var. Bu nasıl bir bağ diye soracak olursanız; Ben çocukluk yıllarımdan beri kendimi buraya bu dünyaya ait hissetmedim. Bunu beni yakından tanıyan ailem dostlarım hatta ilkokul öğretmenlerim bile bilirler.  İlkokul çağlarında okulun bahçesinde çocuklar oyunlar oynarken ben çoğu zaman yalnız takılır ve gökyüzüne bakıp sanki orada bir ailem varmışçasına düşünür, ağlar, onlarla temas kurmanın yolunu arardım.

Daha ülkemizde henüz daha UFO kavramı ve şuan basında adı sıkça duyulan UFO araştırmacısı dostlarımız yokken, ben çizdiğim resimlerde uçan araçları disk biçimli nesneleri resmederdim. Hatta bir keresinde Balıkesir’de okurken lise zamanı kimsesiz çocuklar yararına yapılan bir yağlı boya tablo satışına herkes manzara resmi ile katılırken ben gökyüzünde ışıklar saçan ve içinden birçok insanımsının bulunduğu bir yağlıboya tablo ile katılmıştım.

Resim öğretmenimiz yaptığım resmi gördüğünde o gün benimle “aramızda bir Picasso varmışta bizim haberimiz yokmuş” diye dalga geçmişti benimle… Ve İnanın bana o gün o resim herkesten çok ilgi görüp polis okulları kolejinden bir kişi tarafından satın alınmıştı…  Lafın kısası evet, sezgisel ve bazen direk telepatik bir bağlantım var. Onlar bana gözükmek istediklerinde bunu bana bir şekilde ya söylüyor ya da hissettiriyorlar.

Biz buradayız, der gibi…  UFO’ların fotoğraflarını çekerken gözle görünmeseler de ben onların orada olduğunu biliyor, görüyor, hissediyorum. Onlar da sağ olsunlar ailemden birisi gibiler, nereye gidersem gideyim beni yalnız bırakmıyorlar…  NATO bünyesinde Afganistan da askerlik görevimi yaparken bile benim etrafımda olmaları bunları hem benim, hem de o an benimle olan dostlarımın görüntülemesi bunun en güzel işareti diyebilirim.

Bizim dünya üzerinde yaşamımıza UFO’lar tarafından müdahale edildiğini düşünüyor musunuz, bunun için kanıt var mıdır sizce?

Dünyamızın üzerinde ilk ilkel insan yaşam formu ortaya çıkmaya başladığından bu yana evet, dünyamız sayısız defalar dünya dışı zeki varlıklarca açık müdahalelere maruz kaldı. Gezegenimizdeki dünya dışı yaşamla ilgili ilk kayıtlar M.Ö.45.000’lere dayanmaktadır. Çin’in Hunan eyaletinde granit üzerine oyulmuş bazı figürlerde, silindir biçimli objelerin üzerinde büyük insan gövdeleri (kolsuz ve bacaksız olarak)  görülmektedir.

Çin de bulunan bu ilginç çizimlerden çok daha ilginçleri Kro-Magnon atalarımız tarafından, Fransa ve İspanya’daki mağara duvarlarına çizilmiş olanlarıdır. 15.000 yıl öncesinin gözlemlerini yansıtan hayvan şemaları mağaranın duvarlarını kaplarken normalde hiç de alışık olmadığımız bir takım çizimlerde bu kayalar üzerine işlenmiş vaziyette karşımıza çıkmaktadır. Bu çizimlerin neyi tasvir ettiği şuan bile günümüz arkeologları tarafından halen açıklanabilmiş değildir. Yalnızca hem fikir olunan bir konu varsa bu da duvarlara kazınmış bu çizimlerin bir gözlem sonrası oralara resmedildikleri olgusudur.

Bu kanıtların dışında dünyamız üzerinde kurulan en büyük medeniyetlerin en üst teknolojik bilgilerle bir takım varlıklarca donatılmış olmaları, onlara matematik, astronomi, tarım, bilim teknik konularında yardım edilmiş olması, yazılı ve sözlü kayıtlarda bunların gökten gelen varlıklarca yapıldığı hatta dünya dışı varlıklar ile (o zamanların deyimi Tanrılar) dünyalı insanoğullarının çiftleşmeleri hamile kalmaları ya da bırakılmaları buradan yarı tanrı denilen melez varlıkların doğuşu söz konusudur.

Bunların dışında doğal felaketlerde ortaya çıkmaları, teknolojik ya da bir savaş gibi felaketlerin yaşandığı noktalarda sıkça gözlemlenip, oralara müdahale ettikleri çokça rapor edilmiştir. 1947 de ve sonrasında yaşanan UFO gözlemlerindeki sıklık 1945 deki Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atılan Atom bombasının gerek dünyamıza gerekse evrene uzanan zararlarının bir karşılığı olarak ortaya çıkmıştır. Patlamanın ardından dünyaya yayılan radyasyonu etkisizleştirmek için bir takım çalışmalarda bulunan bu varlıklar doğal felaketler sırasında da gözlemlenmiş ve görüntülenmişlerdir. Daha bu gibi direk etkilere birçoklarını ekleyebiliriz.

UFO Gizemi

Felaketler sırasında gözlemlerin artması benim için de çok ilginçtir. Peki, sizin yaşadığınız bazı şeyleri açıklama konusunda tedbirli olduğunuz şüphesiz. Bize şimdiye kadar paylaşmadığınız özel şeylerden az da olsa bahsetmenizi isteyebilir miyim?

Bir keresinde yaşadığım özel deneyimi samimiyetimize ve dostluğumuza güvenerek ilk defa sizinle paylaşmak istiyorum, çok fazla detaya inmeden…

2001 yılında bir gece yarısı saat 03.00 sularında uyurken yatağımın başucunda bir takım varlıkların olduğunu hissettim. Gözümü açıp daha yakından bakmak için yatağımdan doğrulduğumda bunların iki insanımsı varlık olduğunu gördüm. Hiçbir tepki vermeden bana bakıyorlardı. O an nasıl olduğunu tam anlayamadığım bir bağ ile onlarla telepatik olarak bağ kurdum ve soru cevap şeklinde bir ufak görüşme yaşadım. Varlıklara siz kimsiniz diye sorduğumda; “korkma sana zarar vermeyeceğiz. Uzun zamandır seni izliyoruz. Şimdi seninle ufak kısa süreli bir yolculuğa çıkacağız” şeklinde bir cevap aldım. Ben sakin bir tavırla onları izlerken, hemen yanı başımda üçüncü bir varlığın olduğunu fark ettim.


Bu varlık bizim griler dediğimiz varlık türüne benziyordu. Ama daha insanımsı bir görünüşü vardı. Ne tamamen gri, ne tam bir insandı. O an korku falan duymuyordum. Telepatik bir ses bana, “ben geminin kaptanıyım rahatla ve sana dokunmama izin ver” dedi. Ben de sakin bir tavır içinde ne olacağını bekliyordum. Dört parmağı olan bu insanımsı, sol elinde bir prizma biçimli yeşil ışıklar saçan bir aleti tutuyor bir yandan da sağ elinde bulunan iki uzun parmağı ile alnıma dokunuyordu. O an tekrar bayılmış ya da narkoz etkisindeymişçesine bayılır gibi olduğumu hissettim.

“Bu andan kısa bir süre sonra kendimi bir aracın içinde buldum.”

İki varlık bana eşlik ederken pencere benzeri bir yapıdan dışarıyı ve aşağıyı izliyordum. O arada neler yaşadım neler konuştuk pek anımsamıyorum. Sonunda tek hatırladığım şey sabaha karşı olduğunda geri gitmeleri gerektiği ve daha sonra tekrar gelecekleri yönündeki sözleriydi.  Burada ilginç olan şey ise benim onları tanıyor hissine kapılmam ve hiç korkmamamdı. Sabaha karşı gördüklerim içinde ise beni şaşırtan şey, vücudumun kısmi bir uyuşma içinde olduğu ve havada araç içinde dolaşırken Kadıköy ve o civardaki binaların çatılarını oradaki antenleri, bacaları ve benzeri yapıları çok net olarak görüp anımsayışım oldu.

Sizlere aktardığım olaya inanıp inanmamak size kalmış, ancak ben yaşadığımı biliyorum. O yüzden hakkımda söylenebilecek tüm iyi ya da kötü sözlere ya da eleştirilere de açığım. Ve şunu da biliyorum ki birçok insan belki farkında olarak ya da olmayarak değişik birçok deneyimler yaşıyorlar kimi fiziksel, kimi Astral kimi telepatik, kimi rüya yoluyla… Yorumu bu yazıyı okuyan dostlarıma bırakıyorum…

Akıl sağlığınızla ilgili tenkitler aldınız mı, sıra dışı bir konumda olmanız hayatınıza olumlu olumsuz neler getirdi, ya da neler getirebilir? Olumsuz etkilerden korkmuyor musunuz? Örneğin arkadaş çevreniz ne diyor, sizden uzak duran var mı bu yüzden?

Bu tarz konularla ilgilenip araştıran ben ya da her hangi bir kimse mutlaka akıl sağlığımız ile ilgili tenkitler almışızdır. Hakkımızda neler söylenmedi ki? Bana; “uçmuşsun, kafayı yemişsin, dünya dururken UFO’lar niye, deli misin sen” ve daha nice yakıştırmalar yapıldı. Ama olsun ben bunlara şu an gülüp geçiyorum inanın. Hiçbir zaman da bunu sorun edip kafaya takmadım. Çünkü herkes ne yaşadığını yalnız kendisi bilir. Olayın farkında olmayan etrafında olup bitene göz atmamış, düşünüp kafa yormamış, ön yargılı, bir şeyler yaşayıp gözlemlememiş, bir kimseye bilmediğinden dolayı ya da farkında olmadığı bir şeyden dolayı yargıda bulunamayız.

Hz İsa’nın çok güzel bir sözü var, aklıma gelmişken arada onu da paylaşayım. Çarmıha gerildiği gün tüm bu işkence ve acıları çekerken Hz İsa peygamber Allah’a söyle dua ediyordu. “Baba onları bağışla bilmiyorlardı”

Bugün bize gülüp dalga geçen ya da küçümseyen insanlar buna en yakınımdaki insanlar da dâhil, gerek bilimsel gelişmeler, gerekse dinsel kaynaklardaki bazı tam anlaşılamamış sözlerin daha iyi kavranması, İnternet ve yazılı görsel basında yaşanan olayların paylaşımı, ele geçen tarihi kanıtlar, materyaller ve açıklanmayan fenomenler ve üst düzey yetkililerin açıklama ve raporları, bizlerin boş bir hayal ve sanrı içinde olmadığımızı zaten göstermiş durumda.

Şunu da eklemeliyim ki ben her zaman dünyaya dönük yaşayan,  bulunduğum ortamda saygı gören, lafı sözü dinlenen, fikren ve ilmen gayet bilgi ile donanmış, okul hayatını iyi derecelerle geçirmiş biriyim. Gerek erkek, gerekse bayan arkadaşlarımla da aram hep iyi olmuştur. Şu ana kadar yanımdan korkup giden pek kimse olmamıştır. Sürekli sohbetlerim de yaşamım da UFO’lar ve uzaydan gelen canlılar üzerinde değildir…

“Budist rahipleri ya da kendini medyada ben evrensel bir insanım, tüm dünyasal zevklerden çalışma hayatından arındırmış biriyim. Nirvana ya ulaşacağım” cinsinden tanıtan biri olmadım, olamam da. “Ben UFO’larla görüşüyorum, temasçıyım, sırlarım var bir sürü, ama açıklayamam” diyen, kendine özel bir insanmış gibi hava katan, medyatik kimselerden de nefret ediyorum.  Bu tarz sözler söyleyen kimselerin ne kadar boş olduğunu, dünya için ne yaptıklarına bakarak görmemiz zaten mümkün.

UFO Gerçeği

Kendinize ait bir gelecek amacı ve programı yaptınız mı? UFO gerçeği ile ilgili neler yapmak istiyorsunuz? Ne kadarını gerçekleştireceksiniz sizce? Kendinize seçtiğiniz misyon nedir UFO konusunda?

ufoEvet, her zaman gelecek ile ilgili alternatif planlarım var.  Bunların başında inandığım bir değer ve kendime misyon olarak edindiğim UFO’loji ve dünya dışı varlıklar bilimi alanında güzel, sağlam ve güvenilir bir kariyer edinmek istiyorum. Çok şöhretli olmak, bu konuda tek uzmanmışım gibi ahkâm kesmek, zengin, varlıklı olmak hiç umurumda değil. Sadece kendimi, bilgiyi paylaşan ve belki çok ilerde dünya dışı bazı zeki yaşam formları ile ilgili bir temas yaşanacağı zaman ilk saflarda koşan bir kişi olarak görmeyi istiyorum.

İlerleyen zamanlarda en az kendim kadar sevdiğim ortağım ve bu konuya tüm varlığıyla gönül vermiş olan Semra Şalvan Cezlan ile bir UFO Araştırma merkezi, bir müze, TV de bir program, bir kitap projesi ve şu an planladığımız ama açıklamak istemediğimiz birçok fikrimiz planımız var. Kendime seçtiğim misyon; evrende yalnız olmadığımız gerçeğini her yönüyle tüm insanlıkla paylaşmak… İlerde yaşanacak büyük bir temas için öncülük etmek en büyük idealim. Sıfırdan başladığımız bu yolda ben ve ekibimdeki tüm dostlarım, bizi takip eden herkes, ağır adımlarla ilerleyerek zaten istediğimiz birçok şeye ulaştık. En başta bizi dinleyen, saygı duyan, anlayan, sahip çıkan güzel insanlardan oluşan, düşünen, merak eden, sorgulayan dostlar kazandık.

Sonrasında medya dediğimiz alanda birçok programa katılarak sesimizi ve arkasında durduğumuz değerleri halkımıza duyurduk.  Etrafımızda olup biten ve kimseye yaşadıklarını anlatamamış insanlara sadece evrende değil dünyada da yalnız olmadıklarını hissettirdik. Gücümüzün ve imkânlarımızın dâhilinde başladığımız bu gizemli yolculukta bazılarının hayal edemediği yerlere bizim sesimiz ulaştı. Ve dünya çapında çok kendi alanında uzman olmuş ve UFO’loji ye gönül vermiş sağlam bağlantılar kurduk. Ve UFOloji’nin kimsenin tekelinde olmadığını bazılarına göstermiş olduk.

Bunların devamını bekleyip yaşayalım görelim demek şuan için yeterli sanırım… Ben ve Semra, azimli ve kararlıyız bu yolda, kısmetse daha çok yapacağımız ve başaracağımız şeyler var. Buna inanıyoruz…

Tevrat’taki Ezekiel bölümünü biliyor musunuz? Bu konuda bize neler söyleyebilirsiniz?

Tabi ki biliyorum. Tevrat’taki Hezekiel (Ezekiel) bölümü, Hezekiel peygamberin dünya dışı varlıklarla yaşadığı yakın temasların sadece kısacık bir bölümünü kapsamaktadır. Hezekiel 20 yıllık bir süre içerisinde dünya dışı varlıklar ve onların uzay araçlarıyla tam olarak 4 kez karşılaşmıştı. Bunlardan ilki M.Ö. 592’de 8000 kişiyle birlikte Babil’e sürüldüğü zaman meydana gelmiştir. Hezekiel, yüksek aileler sınıfından gelme büyük bir din adamıydı. Tüm bilgin kişiliğine ve engin bilgisine karşılık bu garip uzay aracıyla olan ilk yakın temasında büyük bir şok yaşamıştır. İlk temasında daha çok aracın dış yapısından ve işlevlerinden söz etmiştir. Daha sonra Tel-Aviv yakınlarında araca alındığından ve ufak bir gezintiden sonra tekrar alındığı yere bırakıldığından bahseder. Bu olay bile onu hayretler içinde bırakmaya yetmiştir. (Bölüm: 3, Ayet: 14) yaşanılan bu olay ve detaylı de bu bilgi aktarılmıştır.

İkinci deneyimiyle de bundan birkaç ay sonra karşılaşır. Bu olayı çok kısa bir biçimde anlatmıştır. (Bölüm: 3, Ayet: 22-4)

Üçüncü gözlemi, ilkinden bir yıl kadar sonra olmuştur.  (Bölümler: 8-11). Hezekiel bu kısımda görmüş olduğu aracın onarımıyla ilgili bir şeyler anlatmaktadır. Anlatılan bu bölümlerde, helikopter takımlarından birisinin mekanik kollarından biri, ana gövdenin alt kısmındaki kızgın yerden bir şey alarak aracın mürettebatından birine uzatır. (Bölüm: 10, Ayet : 8)

Dördüncü gözlem birinciden yaklaşık 20 yıl kadar sonra gerçekleşmiştir. (Bölüm: 40)

Bu olayda Hezekiel Peygamber uzaylılar tarafından bir tapınak içerisinde gezdirilir. Yaşanmış olan bu olaylar serisinde hiçbir gerçek dışılık olmayıp hepsi mantığa ve bilime uygun referanslardır.

Bu satırları okuyanların bizi daha iyi anlamaları ve olayı kavramaları açısından Hezekiel peygamberin yaşadığı ve Tevrat’ta geçen bazı ayetlerle aktardığı bu deneyimlere şöyle kısaca bir göz atalım isterseniz…

“Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.  Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm. Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi. Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu. Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre gözlerle doluydu. Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu.

Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı. Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına doğru açılmıştı.

Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı. Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, her Şeye Gücü yeten ‘in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı. Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu. Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert taşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.

Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı. Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık. RAB’bin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. Görünce, yüzüstü yere yığıldım, birinin konuştuğunu duydum.”

“Sonra Keruvlar’dan biri aralarındaki ateşe elini uzattı, biraz ateş alıp keten giysili adamın avuçlarına koydu. Adam ateşi alıp oradan ayrıldı. Keruvlar’ın kanatları altında insan eline benzer bir şekil göründü. Baktım, her Keruv’un yanında birer tane olmak üzere dört tekerlek gördüm. Tekerlekler sarı yakut gibi parıldıyordu. Dördü de birbirine benziyor, iç içe girmiş bir tekerleği andırıyordu. Hareket edince Keruvlar’ın baktıkları dört yönden birine doğru, sağa sola dönmeden ilerliyordu.

Ön tekerlek nereye yönelirse, öbür tekerlekler de onun ardınca gidiyordu. Keruvlar’ın bedenleri -sırtları, elleri, kanatları- ve dördünün de tekerlekleri çepeçevre gözlerle doluydu. Tekerleklere “Dönen tekerlekler” dendiğini duydum. Her Keruv’un dört yüzü vardı: Birinci yüz öküz yüzüne, ikincisi insan yüzüne, üçüncüsü aslan yüzüne, dördüncüsü kartal yüzüne benziyordu.

Keruvlar yukarıya doğru yükseldi. Bunlar daha önce Kevar Irmağı kıyısında gördüğüm canlı yaratıklardı. Keruvlar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyor, Keruvlar yerden yükselmek için kanatlarını açınca, tekerlekler de yanlarından ayrılmıyordu. Keruvlar durduğunda onlar da duruyor, Keruvlar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu.”  (Hezeikel Tevrat)

ufoJosep F. Blumrich

Yukarıda vermiş olduğum bu örnekler tamamen Tevrat’tan alınmış, Hezekiel peygamberin yaşadığı yakın temasların sadece kısacık bir bölümünü kapsamaktadır. Tüm örneklere yer verecek olursak emin olun bir kitabı sadece bu konuya ayırmam gerekecektir. Diğer yaşanılanları merak edenlerin bir Tevrat alıp okumaları çok daha yararlı olacaktır. Burada aktarmaya çalıştığım düşünceler tamamen bana ait olup okuyucunun yorumuna göre değerlendirilecek örneklerdir. Kimsenin inancına saygısızlık etmeyi istemeyiz. Yorum yine sizlere ait…

Hezekiel peygamberin anlattığı bu sıra dışı deneyimleri inceleyen en önemli bilim adamlarından birisi de aslen Avustralyalı bir araştırmacı olan Mühendis Josep F. Blumrich, çeşitli icatlarla ilgili birçok patentin sahibi bir kişi. Çalışma hayatının bir kısmını NASA’da Marshall Uzay Uçuşu Merkezinde geçirmiştir. Skylab Uzay İstasyonuyla ilgili olarak, Satürn-5 planlarının gerçekleştirilmesinde görev almıştır. Emekliliğinden sonra ki tüm zamanını ise Eski çağlarda yaşamış dünya dışı etkileri araştırmaya adamış çok önemli bir bilim adamıdır. Bu konuyla ilgili çalışmalarının bütününü Almanca ve İngilizce olarak yayınlanmış olan “Hezekiel’in Uzay Araçları”  adı altındaki kitabında yer vermiştir. Joseph F. Blumrich’in uzun yıllar süren araştırmaları sonucunda Hezekiel peygamberin gözlemlediği uçan araçlarla ilgili şu sonuçları çıkarmıştır:

“… Çağlayan su gürültüsü, Tanrı’nın sesi, Ordu velvelesi ” Benzeri benzetmeler itme gücü en az 70.000 beygir gücü olan bir aracı tarif etmektedir.

Özgül İtiş : I = 2080 (Saniyede)
Aracın Ağırlığı : Wsp = 63300 Kg
Dönüş İtme Gücü : W = 36700 Kg
Gövde Çapı : D = 18 Metre
Motor Çapı : Dr = 18 Metre
Motor Gücü : N = 70000 Beygir gücü

UFO ve dünya dışı varlıklar

Dünya dışı varlıkların bizimle ilgili amaçları nedir? Biz laboratuvar denekleri olabilir miyiz sizce? Bazı eski uygarlıklardan gelen bilgiler onlarla aramızda anlaşma yapmış olduğumuzu ve şimdi artık o anlaşmaları tanımayıp özgürleşebileceğimizi söylüyor, bu konuda söyleyecekleriniz var mı?

Dünya dışı varlıkların bizim ile ilgilenmeleri ile ilgili birçok sebepleri var. Evet, bir bakıma bizler bir tür deneyin parçalarıyız istesek de istemesek de. Çünkü gerek dünya dışı varlıklar, gerekse onlardan teknoloji ve bilgi alan gizli birimler arasında özel bir anlaşmanın kobaylarıyız. Kaçırılmalarda yaşanan deneyler ve insanlarla kurulan yakın temasları sonucunda şöyle ana sebepler çıkarabiliyoruz:

1- Geçmiş çağlarda yaşanan temaslar ve cinsel ilişkiler sonrası yarı melez ırkların oluşması ve kendilerini bizlerin ataları gibi görmeleri.

2- Teknolojileri yüzünden kendilerini yok etmenin sınırlarına varan birkaç varlık grubunun yarı bizlerden yarı onlardan bir ırk yaratma çabaları.

3- Bizlerin yapmış olduğu tahribatların deneylerin çalışmaların evreni ve yakın galaksileri tehdit eder hale gelmesi.

4- Kendilerinin duygularını kaybetmeleri ve bizlerin DNA’ları içerisinde yer alan duygu kodlarımızı çözmeye çalışmaları.

5- Gelecekte oluşacak bir galaksiler arası medeniyetler topluluğunda bizleri de aralarında görmek istemeleri.

Tüm bu çabaların gözlemlemelerin deneylerin ana başlıkları bunlar diyebiliriz. Tabi bunlar içerisine bilmediğimiz kötü maksatlı varlıkların amaçlarını da ekleyebiliriz. Çünkü bilindiği üzere gezegenimize çokça varlık grubu ziyaretler yapmaktalar. Ve her birinin farklı amaçları söz konusu. Her şeyi tozpembe ya da çok güzelmiş gibi de göstermek yanlış olacaktır kanaatimce. Ama şunu da eklemeliyim ki; istila ya da toplu bir kıyım veya bir tür yok oluş için burada değiller. Böyle bir amaçları olsa zaten bunu en ilkel zamanlarımızda çoktan yaparlardı diye düşünüyorum.

Bizler gerek evrensel yasalar gereği, gerekse yaratılış gereği zaten özgür iradeli canlılarız.  Bazen bu varlıklarca iyi ya da kötü maksatlı özgür irademize müdahaleler olsa bile.

♦♦♦

ufoUzaylılar ya da bilinmeyen varlıklardan hem eskide hem şimdide etki ve bilgi aldığımız kesin görünüyor. Bana göre bilgi bir sürü kanaldan alınabilir, yolu belirleyen şey onu kullanan niyetin yönüdür… Yani bilgi nereden gelirse gelsin “Özne” insanın bilincidir, fiiliyatı insan bilinci yönlendirir. Öz bilinci koruyarak yürünen yol ve verilen mücadele, insanı mutlaka emin bir sona ulaştıracaktır.

Dünyaya gelişimiz nedendir, varılmak istenilen yer neresidir, hangi amaç için hangi yolda nefes almaya devam ediyoruz, cevapları evrende duruyor bence… Bu yolda; birileri var ki, sıradanlıktan çıkıyor, farklı işler ve farklı mücadeleler yapıyorlar. Unutmamak gerek ki, dünyayı sırada yürüyenler değil, sıranın dışına çıkanlar değiştiriyor genellikle. Hitler de sıra dışıydı, Nicola Tesla da… Her ikisinin de dünyayı hangi farklı yönlerde değiştirdikleri ortada… (İlk yayın tarihi: 01 Ekim 2011)

UFO’lara inanıp inanmayı, elbette herkesin kendi özgür ve özgün iradesine bırakarak sözü Pablo Neruda’nın şiiriyle bitiriyorum.


Yavaş yavaş ölürler,
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler…
(Pablo Neruda)

Stephen Hawking ilk kez tarih verdi: Dünya’yı terk etmeliyiz!


Nesrin Dabağlar
İstanbul’da doğdu. İşletme ihtisası yaptı. 12 yıl bir devlet kuruluşunda muhasebe alanında çalıştı ve 1995-2008 yılları arasında özel sektöre ait çeşitli sağlık kuruluşlarında yöneticilik, danışmanlık ve halkla ilişkiler görevlerinde bulundu. 2008’den itibaren çalışma alanlarına eğitim sektörünü de ekleyerek özel bir üniversitede halkla ilişkiler ve organizasyon uzmanı olarak çalıştı. Bilimsel konuların insan ile ilişkileri, inanışlar ve inançlar konusunda araştırmalar yaptı. Özellikle kutsal metinler, tarih, psikoloji, fizik ve bilimdeki yenilikleri konu alan makaleler yazdı. 2006 yılında İndigo Dergisi'nin yazar ve muhabirliğini yapmaya başladı.