Artan iklim sıcaklıklarının gezegenimize etkisi kendi içinde önem arz ederken küresel ısınmanın da buna ilave bir katkısı olacaktır. Havanın gittikçe ısınması yağış şekillerini değişikliğe iter, sahil kesimlerindeki aşınmayı artırır, bazı bölgelerde bazı mevsimleri uzatır, kutup buzlarını ve buzulları eritir ve bazı bulaşıcı hastalıklarda ve yayılmalarında değişikliğe neden olur. Bu değişikliklerin bazılarına hali hazırda şahit olmaktayız.
Küresel ısınma iklimi büyük ölçüde değiştirecek, muhtemelen Amerika Birleşik Devletlerinin Güney Batısında halen sürmekte olan kuraklığı daha da yoğunlaştıracak ve süresini uzatacaktır. Powell Gölünü çevreleyen bir zamanlar kızıl renkli ama şimdi ağaran kayaların üzerinde şekillenen beyaz renkli halka geçen on yıl içinde üst üste az kar yağışı olan kışlar nedeniyle su seviyesindeki düşüşü göstermektedir. Küresel ısınma, çoğu yerde olduğu gibi kara parçalarında artan sıcak günler ve azalan soğuk günlere yol açacaktır. Daha uzun ve daha yoğun sıcak dalgaları normal kabul edilmeye başlanacak, genellikle yağış durumunda değişiklik oldukça fırtınalar, seller ve kuraklıklar daha da şiddetlenecektir.
Okyanus yüzeyi hararetinde artış nedeniyle kasırgaların sıklığı artacaktır. Pek çok yerde küresel ısınmanın bir sonucu olarak sıcak günler daha fazla, soğuk günler daha az olacak ve en fazla ısınma karasal bölgelerde görülecektir. Daha uzun süreli ve daha yoğun ısı dalgaları daha yaygın hale gelirken fırtınalar, seller ve kuraklıklar ise yağış durumundaki değişikliklerle orantılı olarak daha da şiddetlenecektir. Daha da ısınan okyanus yüzeyinin harareti nedeniyle kasırgaların yoğunluğunda da artış olabilir. Hararetin yükselmesi dışında, küresel ısınma muhtemelen düşen yağışın bütününde artışa yol açan daha büyük, daha yıkıcı fırtınalara neden olur. Bazı istisnalar dışında gezegen ısındıkça tropik bölgeler daha az yağmur alırken kutup bölgeleri daha fazla yağış alacaktır. Küresel ısınmada herhangi bir alışılmadık hava olayını tespit etmek imkânsız olsa da ortaya çıkan kanıtlar küresel ısınmanın hali hazırda hava koşullarını etkilediğini göstermektedir. Sıcaklık dalgaları, kuraklık ve yoğun yağan yağmur olaylarının sıklığında son 50 yıldan bu yana artış görülmekte ve insan kaynaklı küresel ısınmaya katkısı daha fazla olasılık kazanmaktadır. Küresel ısınmanın tek etkileyeceği şey hava koşulları değildir: yükselen deniz seviyesi sahil kesimleri aşındırarak selleri daha da sıklaştıracaktır. Bazı ada ülkeler yok olacaktır. Sorun ciddi boyuttadır çünkü dünya nüfusunun yüzde 10’a kadarı deniz seviyesinden 10 metreden az yükseklikteki savunmasız bölgelerde yaşamaktadır.
1870 ve 2000 arasında deniz seviyesi yılda ortalama 1.7 milimetre artarak deniz seviyesinde toplam 221 milimetre artış olmuştur. Deniz seviyesindeki artış oranı gittikçe hız kazanmaktadır. 1993’ten bu yana NASA uyduları deniz seviyesinin artışının daha da hız kazanarak 1993 ile 2009 arasında yılda yaklaşık 3 milimetre artarak toplam 48 milimetre arttığını göstermiştir. Deniz seviyesi, yirminci yüzyılda yaklaşık 20 santimetre yükseldi, önümüzdeki yüzyılda ise yaklaşık 18-59 cm arasında bir artış beklenmesine rağmen Grönland ve Güney Kutbu buz tabakaları beklenenden çabuk erirse bu seviye daha da yükselir. Daha da yükselen deniz seviyesi sahil şeridini aşındırarak sellere daha sık yol açılır.
İklim Değişikliği üzerine Hükümetler arası Panel (IPCC), ısınan deniz suyu genleşeceğinden ve dağ ve kutup buzulları eriyeceğinden deniz seviyesinin 2009 itibariyle 0.18 ile 0.59 metre arasında yükseleceğini tahmin etmektedir. Deniz seviyesindeki bu artış tahminleri belki göze küçük görünebilir çünkü dünyanın büyük buzul tabakalarındaki erimenin hızındaki artışı dikkate almıyorlar. Hararet yükseldikçe buz tabakalarındaki erime daha da hız kazanacaktır. Uydu ölçümleri, Grönland ve Güney Kutbunun batı buz tabakalarının yılda yaklaşık 125 milyar ton eridiğini ortaya çıkarmış olup bu durum deniz seviyesinin yılda 0.35 milimetre yükselmesine yeterlidir. Erime hızlanırsa deniz seviyesi de önemli ölçüde yükselir. Küresel ısınmada belki de daha da önemli olan, hâlihazırda ekosistemler, hem karada hem de okyanusta özel bir iklim bölgesini paylaşmakta olan bitkiler ve hayvanlar üzerindeki baskısıdır.
Isınan hava hâlihazırda dünyanın pek çok yerinde yetişme mevsimini değişikliğe uğrattı. 20. yüzyılın ikinci yarısında kuzey yarımkürenin bazı kesimlerinde yetişme mevsimi iki hafta daha uzadı. Her iki yarımkürede ise ilkbahar daha erken gelmeye başladı. Büyüme mevsimindeki bu değişiklik daha da geniş bir ekosistemi etkiler. Göç eden hayvanlar yiyecek kaynaklarını daha erken aramaya çıkmak zorunda kalırlar. Mevsimlerdeki değişim hâlihazırda çiçeklenen bitki ve ağaçlarla eş zamanlı çalışan arılar gibi polen tozu taşıyanların yaşam döngüsü etkilenmektedir. Bu uyumsuzluk, besin zinciri boyunca yiyecek miktarını azaltacak şekilde hayatta kalmaya ve üremeye devam etmek zorunda olan hem polen taşıyıcılarının ve hem de bitkilerin yeteneklerini sınırlayabilir.
Isınan hava, büyüme mevsimini uzatabilir de. Bu da, bitkilerin büyüme mevsimi boyunca büyümeye devam etmek için daha fazla suya ihtiyaçları olduğu anlamına gelir aksi takdirde kururlar, kuruyan hububat ve yangın riskini de birlikte getirirler. Büyüme mevsimi sona erdiğinde, daha kısa ve daha yumuşak geçen bir kış, uykuya yatan böcekleri öldürmekte yetersiz kalarak takip eden mevsimlerde büyük, yıkıcı parazit istilasını artırır. Bazı ekosistemlerde, günlük en yüksek sıcaklık yerli bitki veya hayvanların dayanabilecekleri seviyenin üzerine çıkabilir. Hem deniz ve hem de kara bitki ve hayvanların böyle aşırı sıcaklıklarda hayatta kalabilmeleri için kutup noktalarına doğru göçe başladılar. Bu türler ve bazı hallerde, ekosistemin tamamı hemen göç edemez veya adapte olamaz ve yok olmayla karşı karşıya kalırlar. IPCC, eğer hava sıcaklığı 1.5°C – 2.5°C den fazla artarsa bitki ve hayvan türlerinin %20-%30′ unun yok olma riski altında olduğunu tahmin etmektedir.
Hava ve ekosistemler üzerindeki değişiklikler insanları daha da doğrudan etkileyecektir. Bu koşullar, sahil kesimlerinde alçak seviyelerde yaşayanları ve aşırı sıcaklıklar nedeniyle değişimlere adapte olacak kaynaklara ve su kaynaklarına ulaşamayan fakir ülke halkları çok daha fazla etkilenecektir. Tropik sıcaklık bölgeleri genişledikçe, sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların ulaşabileceği noktalarda da değişecektir. Çok daha yoğun yağmurlar ve kasırgalar ve yükselen deniz seviyesi daha ciddi sellere ve potansiyel mal ve can kaybına yol açacaktır. Küresel ısınmanın kaçınılmaz bir sonucu deniz seviyesinin yükselmesidir. Daha yükselen deniz seviyesi ve daha yoğun fırtınalar karşısında sahillerde yaşayan halk kitleleri hasara neden olan Nisan 2007’deki gibi yıkıcı fırtınalardan doğan süratli ve daha büyük plaj erozyonuyla karşı karşıya kalacaklardır. Yazlar daha sıcak ve yangınlar daha sık görülerek daha çok güneş çarpması ve ölümlere yol açacak ve hava kalitesinde daha fazla “kırmız alarm” a neden olacak olan yüzeye yakın ozon ve dumanın daha yüksek seviyelere ulaşmasına yol açacaktır. Yoğun kuraklıklar kötü beslenmeye yol açabilir, özellikle Asya ve Kuzey Amerika’ da dağ buzulları yok olacağından tatlı su özellikle yazın azalacaktır.
Madalyonun öteki yüzünde, bir kaç yerde bunun “faydasını” görenler de olacaktır. Örneğin; Küresel ortalama sıcaklık eksi 3 derecenin altında kaldığı sürece bazı örneklerde, yeterli su bulunması şartıyla, orta ve yüksek bölgelerde uzayan büyüme mevsimleri nedeniyle artabilir.
Ayrıca, sıcaklıktaki aynı küçük değişiklik, gıda konusunda hâlihazırda sıkıntıya düşmüş alçak kesimlerdeki pek çok ülkede gıda alçak kesimlerde gıda üretimini de azaltacaktır.
Araştırmaların çoğu, değişen iklimin olumsuz etkilerinin olumlu etkilerine ağır basacağını ileri sürmektedir. Günümüz medeniyeti—ziraat ve nüfus dağılımı—günümüz iklimine dayalı olarak gelişme göstermiştir. İklimde ne kadar çok değişiklik olursa ve bu değişiklikler ne kadar süratli olursa adaptasyon maliyeti de o denli büyük olur.
Sonuç itibariyle, küresel ısınma yeryüzündeki yaşamı pek çok yollardan etkileyecektir fakat değişimin kapsamı büyük ölçüde bize bağlıdır. Bilim adamları, sera gazlarının insan eliyle yayılmasının küresel ısı artışını desteklediğini göstermişlerdir ve iklim ısınmaya pek çok açıdan bilim adamlarının bekledikleri gibi karşılık vermektedir. Bu bir ümit vaat etmektedir. Madem küresel ısınmaya insanlar neden oluyor, insanlar vaktinde önlem alırlarsa küresel ısınmayı yavaşlatabilirler de. Sera gazları uzun ömürlüdür, gezegen de ısınmaya ve değişiklikler de oluşmaya devam edecektir fakat küresel ısınmanın yeryüzü üzerindeki yaşamın değişmesindeki etkinin derecesi şu an bizim vereceğimiz kararlara bağlıdır.
Yazar: Dr. Leyla Fetihi ‖ Sayı 75 | Kategori: Çevre, Dünya | 01 Aralık 2011 00:00 UTC+2