Barış için Dünya Marşı

Müzik ki an be an yaratılan her bir zerrenin varoluş ritmi. Oysa hiç bilmezken siz, göğün ve ayın sesini yakalarsınız bir yanınızla. Ve yer toprağında bir tomurcuğun kanatlarını açışını… Ve koşmaya hazır bir kısrağın gerginliğini… Ve teninizi örten geceyi… Uzak yanınız bir soluk olup getirir tümünü, karıştırarak kalbinizin ritmine.

Onlar da öyle yaptılar. Evrenin Ritmi grubunun genç müzisyenleri, her biri kendi köklerinden açıldı müziğin sonsuzluğuna. Barış için.

Boston’da yer alan Berklee Müzik Okulundaki bu genç müzisyenlerin sesini ilk kez Van için hazırladıkları ‘Bizim Eller Ne Güzel Eller’ çalışması ile duymuştum. 90 farklı ülke müzisyenlerinin sesiyle karışmıştı toprağımızın türküsü. Ve bir nebze olsun yatıştırdı Van Depremi hüznünü.


Ve onlar ki Dünya Marşı’nı da yazarak birliğe hayat vermişti. Onlara ulaşma isteğimin bir sonucudur bu röportaj. Elbette ekip kalabalık. O nedenle metnimiz içinde yer alan isimler de kalabalık.

Ekibin kurucusu Emir Cerman başta olmak üzere, Utar Artun, Bulut Gülen, Enoghene Ajueyitsi, Gabriel Peguero, Ayumi Ueda, Jasna Djuran’ı konuk ettiğimiz bu çalışmayı keyifle okumanız dileğimle.

[divider]

Emir Cerman

emir2010 yılında kurulan Evrenin Ritmi (ROTU) grubu ile seslerinizi barış adına birleştirdiniz. Emir Cerman, bu projenin kurucususunuz. Ve bize böyle bir çalışma ile neleri amaçladığınızdan bahseder misiniz?

Emir Cerman: Bu grubun lideri olmak çok özel bir şey ve bu anlatılacak bir şey değil. Dünyadaki 90’dan fazla kültürle bir arada yasayabilme fırsatına sahip olmak, onların kültürlerini öğrenip kendi kültürünüzü onlara doğru yansıtmak ve yazdığınız müzikleri onların seslerinden dinlemek dünyadaki en özel hediyedir bana.

ROTU’nun vizyonu müzik ile dünya barışıdır, ancak bunu elde etmenin ve başarmanın bazı özel sırları var. Evrenin kendine ait özel bir ritmi var. Ritmi sadece nasıl duyacağınız ve uygulayacağınız önemli. Ben tüm dünya kültürleri bir araya getirerek bir ses duyurmak ve onların diğerlerinin ritimlerini anlayabilmeleri için bir ses oluşturmak istedim.

Hani bazen filmlerin kurgusunda görürüz. Evrenin akışı gibi insanların serüvenleri de akışkandır ve bazı hayatlar çok boyutlu kesişir. Bu biraz mistik bir soru oldu fakat tıpkı bunun gibi, hepinizi aynı yerde toplayan ve en başlangıcıyla sizleri müziğin içine alan özel bir amacınızın olduğunu düşünüyor musunuz?

Emir Cerman: Tabi ki hepimizin bir amacı bir misyonu var. Evrenin bir ritmi var ve bu ritim içerisinde hayatlarımızda bazı çizgiler var. Ben kendi hayatımı kendi çizdiğime ve yapılandırdığıma inanıyorum. Ve kader dediğimiz ama pek anlam veremediğimiz tüm enerjilerin birbiri ile ilişkisi olan bir evrende yaşıyoruz. Tanıştığım her bir üyenin ve kişinin özel bir hikayesi var bende. Hayatıma getirdikleri anlamlar paha biçilmez.

Dünya müziğinde Türkiye’yi temsil etmek sizlere nasıl bir sorumluluk yüklüyor? Bizleri temsilen, kendinizi nerelere taşımayı amaçlıyorsunuz?

Emir Cerman: Türkiye’yi temsil etmek çok büyük bir sorumluluk, keşke her sanatçımız bunu anlayabilse. Her gün kendi kültürümle ilgili yeni bir şey öğreniyorum. Türkiye tüm dünya medeniyetlerini bir araya getirmiş, en eski medeniyetlerin tarihi olduğu özel bir ülkedir. Ne yazık ki hala bizi çölde yaşayan ya da İran gibi bilen insanlar var dışarıda… Ülkem deki hiç kimseye kızamıyorum çünkü ben de yurt dışına çıkana kadar bir Türk olmanın gururunu sadece annem babamdan duyuyordum ve okullarda da ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ diyordum anlamına kafa yormadan.

Sizce burada eksik bir şey var mı? Ben de bir Türk’üm ve biraz daha açarsanız daha iyi anlayabilirim.

Emir Cerman: Önce bir Türk genci eğer ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ diyebiliyorsa onun altında yatan amacı hissetmesi lazım. ‘Neden Türk olduğun için mutlusun?’ Bunları anlama ve temellendirme zorunluluğu yabancı arkadaşlarımın kendi ülkeleri hakkında konuşmaları ile başladı.

Peki dışarıda ‘Türk’ olmak nasıl bir etki yaratıyor diğerlerine?

Emir Cerman: Politika konuları açıldığında fark ediyorum. Yunanlı veya Ermeni bir kişinin ben Türk’üm dediğimde suratının değişmesi beni mahvediyor. Ama yine de politikadan, dinlerden, tarihten gelen olumsuz tutumları düzelterek, aramızda barışı sağlayabildik.

En azından kendi adıma 90 ayrı kültüre nasıl bir ülke olduğumuzu ya da nerden geldiğimi anlatabildiğim en iyi şekilde aktardığıma inanıyorum. Önümüzdeki süreçte farklı kültürlerdeki arkadaşlarımı ülkeme getirip onlara kendi gözleri ile ülkemi göstermek benim en büyük amacımdır!

[divider]

emir

Bulut Gülen

Berklee Müzik Okulundaki Türk öğrenci sayısı üzerine gözleminiz nedir? Bir artış söz konusu mu?

Bulut Gülen: Elbette Berklee’deki Türk öğrenci sayısı her geçen yıl daha da fazlalaştı. Şöyle bir örnek vereyim. Ben 2007 yılında gittiğimde sadece 2 Türk öğrenciydik mezun olduğum yaz döneminde ise yaklaşık 25 Türk öğrenci vardı. Bunda Emir Cerman’ın katkısı çok fazla. Ve elbette bizim orada başarılı olmamız da insanlara cesaret verdi. Mesela Berklee İstanbul seçmelerinde tam 5 tromboncu sınava girdi. Jürideki Amerikalı dostlarımız bu duruma çok şaşırdı. Benim dönemimde Berklee İstanbul’a gelmiyordu ve ben sınava Paris’te katıldım ve sadece 2 tromboncuyduk sınava katılan.

Türk müzisyenlerinin başarısı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bulut Gülen: Türkiye’de gerçekten iki taraflı bir genç müzik dünyası var, birinci kısım gerçekten iyi şeyler yapmak isteyen, araştırmacı, kendini geliştirmeye çalışan ve öğrenmeye açık bir genç potansiyeli, öbür taraftan sadece negatif düşünen, karamsar, bir şeyler yapmaya çalışan herkese muhalif, umutsuz bir gençlik. Onlara da hak veriyorum gerçi. Çünkü İstanbul gibi bir metropolde hala adam akıllı bir müzik okulu yok (klasik konservatuvarlar hariç). Ama yine de umutlanmak istiyoruz. İnşallah bizler bir şeyler yapabiliriz.

[divider]

emir

Ve şimdi Emir Cerman’a dönelim.

Ekibinizle birlikte bir ‘Dünya Marşı’ yarattınız. İsterseniz buradan devam edelim. Sözleri ve müziği nasıl oluşturdunuz?

Emir Cerman: Dünya Marşının müziğinin aranjesini Utar ve Simone ile yaptık. Daha sonra 82 ülkenin temsilcileri olarak 2010 Nisan ayı pazar günü Hilton Otel’de buluştuk. Benim planım 7 tane aynı yuvarlak masa oluşturup onları, politik olarak doğru olmayan bir biçimde yerleştirmekti

Politik olarak doğru olmayan derken?

Emir Cerman: Sanırım böyle bir masayı ROTU dışında dünyada hiçbir yerde göremezsiniz. Şöyle açıklayayım: İsrail, Filistin, Türkiye, Yunanistan, Ermenistan, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs, Japonya, Çin vb. Bu saydığım ülkelerin yurttaşlarının hepsi yan yana oturup güle oynaya beraber müzik yapıyorlardı. O anda bunun üzerine denilecek hiç bir söz yoktu! 7 masanın her birinde gözetici bir aranjör vardı, her bir masa bir kıtayı temsil ediyordu. Günün sonunda 7 ayrı aranjör 7 ayrı masadan yazılan sözleri topladı ve yazdıkları sözleri seslendirdiler. Biz de haftanın sonunda 7 masadan toplanılan sözlerin en güçlü bölümlerini bir araya getirdik. İşte Dünya Marşı!

[divider]

Utar Artun

emirAranjör demişken hem Van türküsünü hem de Dünya Marşı’nı aranje eden Utar Artun’a dönelim.

Sevgili Utar, bir de sizin ağzınızdan dinleyelim bu süreci?

Utar Artun: Dünya marşının yapılışı aşamasından bahsetmem gerekirse, Emir Cermen ile bir gece buluşmamız ile başlamıştı her şey. Bana aklındaki temalardan ve müzikal-görsel-kültürel çeşitliliklerden bahsediyordu. İlk duyduğumda kulağıma çok hoş bir fikir gibi geldi. Hemen kayıt programını açıp bütün fikirleri kaydetmeye başladık. Dünya marşının temeli ve büyük bir kısmı aslında o gece yaptığımız kayda dayanıyordu. Ben de kendimden bir şeyler ekliyordum. Taslak olarak ilk hali çok kısa bir zaman içerisinde bitmişti. Bir süre sonra parçaya rap ve rageton gibi değişik bölümler eklendi. Ana temaya söz yazmak içinse Emir Cerman’ın dediği gibi farklı ülkeden müzisyenler 7 farklı masa olarak toplandı ve yapılan beyin fırtınasının ardından masalardan çıkan sözleri oylamalar ile seçip en uygun biçimde melodiye oturttuk. Sözler gerçekten de anlamlı ve güzel oldu.

Elektronik kayıttan sonraki stüdyo çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?

Utar Artun: Evet. Emir ile yapmış olduğumuz kayıtlar elektronik idi ve büyük bir kısmının canlı olması gerekiyordu. Böylece Boston’daki Futura Productions isimli stüdyo ayarlandı ve canlı enstrüman ve vokal&koro kayıtları yapıldı. Ve parça çok daha keyifli ve anlamlı bir hal almaya başladı. Aralık’ın sonuna kadar müziğin mix&mastering’i ve videonun bütün editleri de bitmiş olacak. Bu arada eserin pek çok canlı performansı da yapıldı. Boston Senfoni salonu, Hatch Shell ve Boston Müzik Ödülleri gecesi gibi önemli yerlerde çalındı. Bildiğiniz üzere bir kaç gün önce internet üzerinden Dünya Marşının traileri yayınlandı. Şimdiden insanların ilgisini çekmeye başladık. Van için yapmış olduğumuz video da Türkiye’de çok derin bir etki bıraktı. Oradaki insanlar bizim yaptığımız müzik video ile sevindiler ve mutlu oldular. Onlardan gelen mesajları tarif etmek gerçekten mümkün değil… Dilerim yakın zamanda Dünya Marşının kendisini dinler ve izlersiniz.

[divider]

[quote]“Tüm dünyada müzik eğitimi almak isteyenler için bir hesap oluşturmayı planlıyoruz”[/quote]

Elbette. Zaten Dünya Marşı yayına girdiğinde bunu sitemizde de paylaşacağız. Hazır konu açılmışken Van Türküsüne de değinmek için Emir Cerman’a dönelim. İlk fikir kimden çıktı ve o süreçten bahseder misiniz?


Emir Cerman: Fikir benden çıktı. Dünya Marşının Galasına hazırlanırken, çok fazla yoğunluk içindeydik. Ve bir sabah bu deprem haberi ile uyandım. Annem ile konuştuktan ve durumun ciddiyetini internetten okuduktan sonra şok oldum! Üzüntümü anlatamam. Orada o kadar insan perişan olurken ülkemdeki birçok sanatçının seferber olup yârdim konserleri yaptığını görüp benim bir şey yapmamam doğru olmazdı. Ben de elimdeki gücü kullanıp grup takımını topladım ve onlar bu projeyi sundum. Bulunduğumuz yoğunluk içerisinde bir başka proje daha hazırlamak nerdeyse imkansız olacaktı. Ama sanırım çok kısa bir zaman içerisinde en iyi kişilerle çalışmanın ne kadar özel bir şey olduğunu gördük. Bu konuda Utar Artun ve Simone Scazzocchio’ya ne kadar teşekkür etsem yetmez.

Peki tanıtım konserleriniz ne zaman nerede başlayacak? Şuan hali hazırda bir konser programı var mı?

Emir Cerman: Şuan ciddi bir show hazırlığı üzerinde çalışıyoruz ama insanlık adına dünya turu planımız var ve bunu ilk olarak tabi ki İstanbul’da tüm kültürleri yeniden birleştirerek açmak istiyorum!

Konserlerden edinilen gelirler ile eğitimine katkı sağlanacağı yönünde bir şeyler duymuştum. Aslı nedir?

Emir Cerman: Sadece Berklee Müzik Okulu için değil tüm dünyada müzik eğitimi almak isteyenler için bir hesap oluşturmayı planlıyoruz.

Daha da ilerisi için başka projeleriniz var mı?

Emir Cerman: Önümüzdeki senelerde uzun metrajlı bir film planım var. Grup için ise çok özel bir haber açıklayacağım 2012’nin sonunda.

[divider]

emir

Ve şimdi ekipteki başka ülkelerin müzisyenlerine dönelim. Çünkü demiştik ekip kalabalık. Her birine yer veremesek de birkaçını röportaja konuk edebiliriz.

Eno, sizi tanıyabilir miyiz?

Enoghene Ajueyitsi: Adım Enoghene Ajueyitsi (Eno), Washington DC. doğumlu bir ABD’liyim ve 1988 yılında ABD’ye göç eden Nijerya asıllı ilk nesildenim. Berklee’ye başlamadan önce, hayalim duvarlarının etrafında dolaşmak, inanılmaz işler yapan müzisyenlerle tanışmak ve dünyanın bana sunduklarından en iyi şekilde bir şeyler öğrenmekti. Okula başladıktan bir ay sonra, iki orkestrada birden çalışmaya başladım, DJ. Oldum ve birkaç arkadaşımla birlikte radyo programı yapmaya başladım. Berkle, bir müzisyenin hayallerini hayata geçirebileceği olanaklar sunar, yolu açar. Okul, benim kendi kapasitemi fark etmemi sağladı. Hayallerimin üzerini örten yeteneklerimi fark etmeyişim Emir Cerman ile tanıştıktan sonra değişti. Kendime olan güvenimi kazanarak çalışmalara başlamama neden oldu ve beni şu an bulunduğum noktaya taşıdı.

ROTU’ya katılım sürecinizden de bahseder misiniz?

Enoghene Ajueyitsi: ROTU ‘ya başladığımda sadece üç kişi vardı; Jason Parks, Gabriel Perguero ve Emir. Projeye hayran kaldım ve elimden gelenin en iyisini yapmak için motive oldum. En başından bu yana, amacımız tüm dünyayı etkilemekti ve biz geçen iki yıl boyunca yolumuzda ilerledik. Bunun için çok mutluyum. Ve gruptaki görevim ise ROTU için projeler oluşturmak, yapılan çalışmaları sentezlemek ve sanatçılar arasındaki ilişkileri düzenlemek ve çalışmalarımızı çekirdek kadronun dışına aktarmak.

Bir DJ. olarak amacım, bir şarkı hangi dilde söylenirse söylensin, hangi ülkeye ait olursa olsun, gücü ile kitleleri harekete geçirebilmek. Dans sınır tanımaz ve müziğin duvarları yoktur.

[divider]

emir

Gabriel Peguero

Gabriel, bize kendinizi tanıtabilir misiniz? Ve müzik ile değişen yaşamınızdan bahseder misiniz?

Gabriel: Ben Dominik Cumhuriyetinden, Jarabacoa’danım. Berklee, yaşantımı pek çok yönden değiştirdi. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen müzisyenlerle bir arada bulunmak önceden hayal dahi edemeyeceğim olasılıkları fark etmemi sağladı. Bana hoşgörülü ve yeni fikirlere açık olmayı ve geldiğim yere (köklerime) saygı duymayı öğretti. Yaşantımdaki en önemli süreçti. Bu süreçte kim olduğumu ve ne yapmam gerektiğini buldum.

İçinde bulunduğunuz proje kendinizi nasıl hissettiriyor?

Gabriel: “Evrenin Ritmi” projesinde yer almak şimdiye kadar yaptığım en inanılmaz iş oldu. Beş yıl önce, bana böyle bir şeyden söz etseydiniz size güler geçerdim. Fakat şu an, kuşkusuz dünyayı değiştirmek adına bir oluşumun tam da ortasındayım ve bu mutluluğumu (neşemi) anlatmaya kelimeler yetmiyor.

Sevdiğiniz müzisyenler kimler?

Gabriel: Çocukluğumda müziği hissederek dinlerdim. Arjantinli şarkıcı Gustavo Ceratti ve yine Arjantinli olan Fito Paez, Şili’den La Ley orkestrası, bir İngiliz grubu olan Depeche Mode ya da Radiohead, Coldplay gibi toplulukları ufkumu genişletenler arasında sayabilirim. Şimdilerde ise Puerto Rico’dan Calle 13, her ne kadar reggaeton dansından hoşlanmasam da gerçekten takdir ettiğim özelliklere sahip. Bunlarla birlikte Miles Davis ve benim ülkemden Juan Luis Guerra ve Afro-Amerikan jaz kavramına sahip olan arkadaşım Yaser Tejeda (ki onu tavsiye ederim J) da ilginç bulduklarım arasında yer almakta.

[divider]

Ayumi

Ayumi, bize kendinizden bahseder misiniz? Berklee’nin sizde değiştirdiklerinden ve grup içi görevlerinizden?

Ayumi: Japonya, Tokyo’danım. Evet, Berklee hayatımı değiştirdi… Daha da ötesinde orada tanıştığım insanlar bunu yaptılar. Farklı kültürler ve ülkelerden gelen pek çok arkadaşım sayesinde dünyanın coğrafi olarak ne kadar büyük (uzak), insanların ise aynı şeylere gülebilecek kadar yakın olduklarını öğrendim.

Bu projede olmak beni onurlandıran bir olay. Görevim, toplantı tutanaklarını düzenlemek, çalışma odasını toplamak yani takımı arka plandan desteklemek. İşimi severek yapıyorum.

[divider]

Jasna Djuran

emirJasna, kendinizi bize tanıtır mısınız? Ve okulunuz size neler kattı?

Jasna: Sırp’ım. Berklee de bulunmak mükemmel; pozitif (olumlu) bir durum. Sadece çağdaş müziğin öncüsü olmakla kalmayan okul, aynı zamanda da dünyadaki tüm kültürleri de tanıyabileceğiniz nitelikte. Müzisyenler imgeleme yapabilen kişilerdir ve dinlediğimiz her şeyi çabucak zihnimizde canlandırabiliriz ve sesler bize ilham verir.

Müzisyenler burada her geçen gün biraz daha zenginleşirler.

“Rhythm of the Universe” projesinden nasıl bir ümidiniz var?

Jasna: Dünyada, iyileşmeye ihtiyacı olan ne varsa onunla bağlantılı olarak hepimizin görev alması ve bir olduğumuzu anlamama neden olan bu projenin yaşamımdaki yeri çok büyük. Aynı tutku ve görevle bir araya gelenler olarak dünyanın daha iyiye gitmesini sağlamak için büyük bir ümitle, seslerimiz yoluyla dünyayı birleştirmeye hazırız.

‘Müzik ve Birlik’ bu ikili hakkında neler söylemek istersiniz?

Jasna: Her genç gibi ben de ruhumun müziğini aramaktayım. Bunu hem köklerimin olduğu yerde, hem de yaşamdan öğrendiklerimi birbiriyle birleştirerek buldum. Dünya kültürleri ve yaşam tarzları birbirinden farklı görünse de kendimi bu farklılığın içinde daha rahat hissetmekteyim. Tüm farklılıklara karşın aslında hepimiz biriz.

***

Ve böylece bu röportajımızın da sonuna geldik. Sevgili Emir Cerman başta olmak üzere ekipteki tüm müzisyenlere sevgilerimizi ve başarı dileklerimizi gönderiyoruz.


Sayı 76 | 01 Ocak 2012 00:00 UTC+2 || Çeviri: Engin Yıldırım Doğalı