Mircan Kaya ile Müziğin Ruhuna Yolculuk

Ve sizler şimdi bu söyleşiyi okuyacakken, hiçbir giriş cümlesi yazmak istemem. Duru bir mavinin dili ile sizden sadece bir şey isterim: Kalbinizi şu an hep birlikteymişiz gibi açın lütfen. Çünkü biz geldik. Kalpten kalbe bir söz idik. Yazıldık. Size geldik…

mircan kaya  (6)

[quote]‘‘Her şeyden müzik süzebiliyorum. Arının çiçeklerden, ağaçlardan, doğadan bal yapması gibi. Benim müziğim bu anlamda kestane balına benzer. Buruk, keskin, sersemleten bir tat.’’  Mircan Kaya[/quote]

[divider]


Röportaj | Mircan Kaya

Ses. İlkin doğanın her bir zerresinin sesi. Dışınızda olup da kalbinizin ritmine karışan. Ve sonra Mircan. Onun sesi… İnsan, çoğu zaman bir amaç ile donatılarak doğar. Siz ve müzik.  Ve şimdi en baştan beri yazılan yazgınızda… Siz, kendinizin evrenle bir ışımayı yakaladığı o ses misiniz?

Mircan Kaya : Sizce öyle miyim? Evrenle bir ışımak, bir ışımayı yakalamak ve o sese dönüşmek? Bunu başarmış olabilir miyim? O ses olabilir miyim? Ah keşke…

Ben kendimle ilgili o kadar iddialı şeyler söyleyemem. Ama siz çok güzel tariflemişsiniz. Siz beni dinlerken böyle mi hissediyorsunuz?

Elbette. Tıpkı dinleyen herkes gibi.

Mircan Kaya : Eğer öyleyse benim bir şey söylememe gerek yok. Dinleyiciye aktardığım duygu daha gerçek ve daha önemli. Çok güzel söylersiniz, çok güçlü bir sesiniz vardır da, o ışımayı hissettiremezsiniz. Müzikle ışımak… Bu tarifi çok sevdim.

Bize kendinizden bahseder misiniz? Herkesin kalbinde sahibine ilham olan görüntüler olur. O gizlidir. Ve bakışlarınızı her çevirişinizde, onları hep ‘yaşar’ bulursunuz. Geçmişin bir parçası olsa bile. Bize zihninizin gizil bir köşesinde,  ruhunuzu etkileyen görüntülerden ve belki de denk gelişi o görüntülerden bahseder misiniz? Sanırım küçük bir aralıktan orayı görmek istedim.

Mircan Kaya : Tuhaf gelebilir belki… Ama bana en çok acılar, hüzün, yalnızlık, sessizlik, yollar ve yolculuklar ilham verir sonra aşk ve sevgi… Doğa… Bazen başka bir müzisyen, enstrümanını iyi çalan bir müzisyen, yanık bir türkü veya şarkı… Başkalarının acıları, evrenin içinde ne varsa… Bazen sessiz kalıyorum. Yüreğime dokunan bir ses duyana kadar. Geçmiş, kayıp zamanları ve benim için daha çok acıları temsil ediyor. Sarı mutfak dolabımız yok artık. Üzerinde annemin yaptığı kurabiyeler dururdu. Kocaman mutfak masamız da rüyalarda ortaya çıkıyor bazen. Artık içine girilemeyen sıcak mutfağın penceresinden içeriyi görüyorum. Bütün sevdiklerim o masanın etrafında oturmuşlar, muhabbet ediyorlar artık girilemeyecek zamanın koridorlarında kaybolmuş o mutfakta. Komşularımız da kayıp. Göç eden herkesin benzer duyguları vardır her halde. Proust gibi, yediğim veya kokladığım şeylerle zamanda düşsel yolculuklara çıkıyorum sık sık.  Sanki bütün hayatımı, yaşadıklarımın gerçek ve anlamlı olduğunu kanıtlamaya adadım ve yaptığım her şeyle geçmişle şimdiyi birbirine bağlamaya çalışıyorum. Her şey şimdi ve burada. Geçmiş, şimdi ve gelecek.

Tıpkı bahsettiğiniz bir mutfak ve onun dokusu gibi. Yaşanılan coğrafya da ruhumuza desenler çiziyor. Siz ve geçmişinizin toprağı. Geçmişinizden hangi izleri taşıyorsunuz üzerinizde?

Mircan Kaya : Ben çılgın bir coğrafyaya doğdum ve ilk çocukluk yıllarımı Artvin ve Artvin’in bir dağ köyünde geçirdim.  İçinden Çoruh nehri geçen yerlerde dolaştım. Yaşadığımız şehrin bütün ara sokaklarını bilirdim ama hafta sonlarını geçirmeye gittiğimiz dedemin köyünde ve evinde çok korkardım. Tabiatın büyüklüğü, karanlığın derinliği, cinli minli öykülerin anlatıldığı ateş başı muhabbetleri. Korku, ilk çocukluk ve genç kızlık yıllarımın en baskın duygusuydu belki. Belki ölümle vakitsiz ve erken tanışmamdan, ruhlar alemiyle fazla içli dışlı olamamdan, mistik olanla hep çok ilgili olmamdan, algılamaya çalıştığım doğanın ve dünyanın hatta evrenin çok büyük ve ürkütücü oluşu, belki, belki…

Peki geçmişinizin üzeri kalın ve karanlık örtülerle mi örtüldü?

Mircan Kaya : Çocukluğuma geri dönmek istemem. Ergenlik yıllarıma geri dönmek istemem. Genç kızlık yıllarıma da geri dönmek istemem. Tüm acılarla, hayatla, dünyayla, dünyanın her türlü çirkinliğiyle başa çıkabilecek güce eriştiğim kadınlık ve olgunluk yıllarımı hiçbir dönemle değişmek istemem. Şimdi, şu an ve burada olanlarla ilgiliyim. Kuantum modunda yaşıyorum. Geçmiş, şimdi ve gelecek hepsi “şimdi”nin içinde.

Müziğinizi  ‘şimdi’nin karnından mı çıkarıyorsunuz?

Mircan Kaya : Her şeyden müzik süzebiliyorum. Arının çiçeklerden, ağaçlardan, doğadan bal yapması gibi. Benim müziğim bu anlamda kestane balına benzer. Buruk, keskin, sersemleten bir tat. Herkesin hoşuna gitmeyen bir bal ama sevenler hiç vazgeçemezler. Her daim, yumuşak aşk şarkıları söyleyemem. Hayatın icinde keskin bir acı, isyan, her şey var. Yumuşaklık ta var elbette. Bu yüzden bazen yumuşak, bazen buruk olabilirim müzikte, şarkı söylerken… Ninniler söylerken mutlak şefkate bürünebilir sesim ama söz konusu aşk olunca, ölüm olunca, ayrılık olunca değişir işler. Sesimi her daim yumuşak tutabileceğim müzik ancak ve ancak çocuklara hitaben yapılmış olanlardır. Hiç ürkütülmemesi gereken varlıklardır çünkü onlar.

Bütün bunlar beni ben yapan bileşenler ama pek çoğu da geride kaldı. Artık acının üstesinden geldiğimi ve gülebildiğimi, hayattan neşe çıkarabildiğimi düşünüyorum.

mircan kaya  (2)

Mircan Kaya : Ölüme bakışım değişti. 

Neler değişti?

Mircan Kaya : Ölüme bakışım değişti. Ölümün yaşamın doğal bir sonucu olduğunu, kesinlikle bir son olmadığını düşünüyorum. Yaşam sonsuzdur. Bu dünyadan ayrılana kadar yüzleşmem gereken başka ölümler de olacağını biliyorum ama ne kendi ölümümden ne de başkalarınınkinden eskisi kadar korkmuyorum. Sıklıkla, “önce ben gitsem” dediğim oluyor. Örneğin, çocuklarımdan ( Setenay ve Oğuzhan) önce ölmek isterim. Başka türlüsü hakça gelmiyor ama bu işler ne yazık ki sıraya da bakmıyor. Umarım, şanslıyımdır ve çocuklarımdan önce terki diyar ederim. Beni böyle ölümden söz ederken duyanlar “aaaa ağzınıza almayın öyle şeyler” deyip biraz kınıyorlar ama onlar bilmiyorlar. Bugün hayatta olmamız mucize.  Sizin benimle bu söyleşiyi yapmanız da mucize. Her şey o kadar uçucu aslında.  Kendinizi zamanın biraz ötesine atın. Orada olmadığımızı göreceksiniz.

[quote]Kendinizi zamanın biraz ötesine atın. Orada olmadığımızı göreceksiniz.[/quote]

Bazen film müziği gibi projeler için bazı şairlerin şiirlerini de katıyorsunuz müziğinize. Kimler onlar? Hangi şairlerin hangi eserleri müziğiniz ile buluşuyor/buluştu zamanında?

mircan kaya  (3)Mircan Kaya : Şarkı söylemek için söz gerek biliyorsunuz. Müzik aşkıyla yanıp tutuşan bir kızsınız. Elinizde gitarınız… Elbette şairler ve onların şiir kitapları hep elinizin altında oluyor. Bazen düz yazı bir eseri bile şarkıya dönüştürürdüm. Çok okuduğum için bir kitap beni ötekine, bir yazar diğer bir yazara götürdü. Böylece, ben onların arasından en sevdiklerimi ve yüreğime dokunanları, doğallıkla bende müziğe dönüşebilenleri söyledim. Sheakspear, Edgar Allan Poe, Metin Eloğlu, Gülten Akın, Özdemir Asaf, Mevlana, Tennyson yakın bulduklarımdı.  Yazarlar, büyük yazarlar benim en büyük ilham kaynaklarım. Onlar beni, benim hayata bakışımı doğrulayan, dostlarım, gurularım.


Ve bilim kadınısınız da. Boğaziçi Üniversitesinde master yaptınız. Dünya çapındaki projelere dahil olarak kilit mühendislerden biri olarak çalıştınız. Ve uluslararası konferanslarda sunumlar gerçekleştirdiniz. Bilim ve müzik. İkisi birbirinden ne kadar ayrı duruyor görünüşte. Ya siz, bilimin ve müziğin kadını olarak, her ikisinin sentezindeki bir ‘oluş’sunuz. Nasıl bir ikili bunlar? İkisini ortak kılan, birbirine dönüştürücü kılan özellikleri var mı sizce?

Mircan Kaya : Bilgi ayrıştırılabilen bir şey midir sizce? Her şeyi kapsayan bir bilgi vardır ve ben hep o bilginin peşinde oldum hep. Öğrenebileceğim her şeyle ilgiliydim. Burun kıvırdığım, ilgilenmediğim hiçbir tür bilgi olmadı. Hep zor olanı anlamaya, üstesinden gelmeye çalıştım. Zaman içinde, bu dünyada, insan zekasının kavrayabileceği her şeyi anlayabileceğimi, kavrayabileceğimi ve hatta o bilgiyi kavradıktan sonra yoğurup başka bir şeye dönüştürebileceğimi de anladım. Bunu, en son eğitimim sırasında anladım.

[quote]Ben dönüşebilen bir şey olmak isterim. İçinde bulunduğu kabın şeklini alabilen bir akışkan olmak isterim. Ne yapıyorsam ona dönüşmek isterim. Enerjinizi muhafaza edebilmenin yegane yolu da budur.[/quote]

mircan kaya  (1)

Nasıldı?

Mircan Kaya : Padova Üniveristesi’nde tarihi eserlerin yapısal analizleri ile ilgili bir ileri master çalışması yürütüyordum ve dersler çok ağırdı. Matematiğini en ilerisi… Gerekli olan şey benim için yalnızca o bilginin peşine düşmektir. Müziğin bilimi ve matematiği olduğu gibi, bilimin de müziği vardır. Her şey birbiriyle ilgilidir. Yaşamda, bunları yüze göze bulaştırmadan yürütebilmek içinse denge çok önemlidir. Kendimi bu anlamda hep bir deniz yıldızına benzettim. Farklı kolları olan bir deniz hayvanı olan deniz yıldızı aslında bitki gibi algılanır. Rejenerasyon özelliği vardır. Basınca dayanıklıdır. Her bir kolum başka bir şeyi temsil eder. Ben dönüşebilen bir şey olmak isterim. İçinde bulunduğu kabın şeklini alabilen bir akışkan olmak isterim. Ne yapıyorsam ona dönüşmek isterim. Enerjinizi muhafaza edebilmenin yegane yolu da budur. Ancak bir akışkan, ideal koşullarda enerjisini muhafaza edebilir.

Son çalışmalarınız geleneksek müzik üzerine. Bunlar dünya halklarının ve yörelerinin kendi toprağından/yüreğinden yükselen sesler.  Anonim sözler. Niçin geleneksel müzik?

Mircan Kaya : Aslında yüreğime dokunan her müziğin peşine düşebilirim. Geleneksel müziği yoğurup oradan bir şeyler türetmek benim için çok doğal. İnsanın gerçek bir farkındalıkla aydınlanması ancak köklerinin, atalarının, geçmişinin farkında olmasıyla gerçekleşebilir. Jung buna Numinous bilinç diyor.  Asıl mesele, köklerden yola çıkıp dünya vatandaşlığı boyutuna geçebilmek ve öyle hissedip yaşayabilmektir. Kendi dilimle yaptığım bir albümü dünyanın her yerinden insanlara dinletebilmektir.

Ve bu amacınız da son albümünüzdeki başarı ile gerçekleşmiş gözüküyor.

mircan kaya elixir albümüMircan Kaya : Son albümüm Elixir Kaliforniya’da önemli bir Dünya Müziği programında Dünya Müziği janrında “Best of 2010” içinde gösterildi. Bu listede ise benim saygı duyduğum dünya çapında müzisyenlerin albümleri var. Kaliforniya’dan yayın yapan bir radyonda, Gülten Akın

sözleri ile bestelediğim bir parçanın bir Dünya Müziği programında çalması benim için çok gurur verici. Müzikte bir şeyler başarmak diyorsanız, ben bu tür başarıların peşindeyim.

Müzikteki düşlerizden biri de önceden aranje edilmemiş, her müzisyenin hissettiği gibi katıldığı kollektif çalışmalar çıkarabilmek.  Peşinde olduğunuz ve yakalamak istediğiniz o müzik anını tarif edebilir misiniz? Bu biraz riski değil mi ama?

Mircan Kaya : Bu düşümü İngiltere’de Bristollü post caz grubu Limbo ile kaydettiğim iki albümüm NUMINOSUM ve OUTIM ile kısmen gerçekleştirdim. Bu ilki albüm “structured improvisation” diyebileceğimiz bir yöntemle kaydedildi. Bir kaç günlük bir provadan sonra stüdyoda hep birlikte, hücum kayıt denen yöntemle. Ama tamamen emprovize, önceden hiç düşünüşmemiş, tasarlanmamış bir albüm kaydetmek güzel olabilirdi.

Aynı zamanda yapımcısınız da...

Mircan Kaya : İlk albümüm Kalan Müzik’ten çıktı ancak müzikte tamamen bağımsız, özgür ve sınırsız olabilmek için kendi yapım şirketim UCM UnCatalogued Music Production’ı kurdum. Bu da, her müzik çalışmasını finanse etmem anlamına geliyor ki kolay olmuyor. Birkaç usta müzisyenle belki o tamamen emprovize müzik albümünü yapabilirim ilerde ve bu hiç riskli bir iş değil. Sürprizlerle dolu, tekrarı mümkün olmayan, benzersiz bir çalışma olur. Doğaçlama yapmak her müzisyenin harcı değildir yalnız. Müziğine, enstrümanına hakim insanlar doğaçlamayı çok iyi yapabilirler. Bambaşka bir deneyimdir. Öğretilenlerden uzaklaşıp kendinize doğru yaptığınız bir yolculuk. Ancak yine de, şu sıralar, bu doğaçlama albüm öncelikli değil. Şu an üzerinde çalışmakta olduğum albüm daha öncelikli.

mircan kaya  (4)

Şu an tasarlanmakta olan albümleriniz var mı acaba? Onlar ‘Mircan’ın’ ve ‘müziğinin’ hangi düşünü/isteğini ortaya koymuş olacaklar? Kimlerin katkısı olacak bu albümlere?

Mircan Kaya : Son albümüm Elixir ile bir hayalimi daha gerçekleştirdim: Gülten Akın şiirlerini müziğe dönüştürmek.

Şu an üzerinde çalışmakta olduğum albümün adını ise açıklamayacağım. Sürpriz olsun. Önümüzdeki bir yıl içinde albüm tamamlanmış olur.

Peki ya dinlenmek?

Mircan Kaya : Biraz dinlenmek istiyorum. Hayat yavaşlasın ve gereksiz tüm şeylerden arınsın. Her şey kalp ritminde ve aheste aheste aksın. Yavaş, sakin ve acelesiz akan bir su olmak istiyorum. Doğaya dönmek, daha fazla yaprak hışırtısı dinlemek, daha uzun süre dağlara bakmak istiyorum. Okumak istediğim çok kitap var ve biraz yazmak istiyorum. Vaktimin büyük bir kısmı İtalya’da geçiyor. İtalyanca kitap okumak istiyorum. En çok sevdiğim üçlü: kitap-kırmızı şarap-peynir. Odun ateşi, odun ateşi kokusu ve bunlardan yayılan sıcaklıkla bir postun üzerine kıvrılıp kedi gibi uyumak istiyorum.  Kendimle fazla uğraşmak da istemiyorum. Vakti geldiğinde çekilmek gerek. Hayatımın üç önemli ayağı var şimdilik: Mühendislik işim, müziğim ve ailem. Hangisi daha çok ilgi gerektiriyorsa ona öncelik veriyorum. Bu üçüne adanmış bir hayatım var. Evet bir adanmışlık hali benimki. Öyle yaşıyorum. Kendime zaman kaldığında ise kimselerin beni bilmediği yollarda ve yerlerde özgürce ve yalnız vakit geçirmeyi seviyorum.

Mircan Kaya resmi web sitesi: mircan.net


Facebook’ta takip et: MIRCAN World Music