Cemre Düşüyor

Son yılların sert kışlarından birisini yaşadık, yaşıyoruz. Kendi adıma, ilk kar tanesi Kasım ayının 15’inde Konya’da düşmüştü omzuma. Bugün, yani şu harfleri işlerken gözlerimin ve ki sizin gözlerinizin huzuruna, kar henüz yerde. Yakın bir zamanda cemre düşüyor. Tam da bu konuya dair yazayım istemiştim fakat düşündükçe ve aradıkça başka yerlere çıktı yollarım. Haydi gelin bu güzergâhta beni yalnız bırakmayın. Bir süreliğine de olsa, hiç olmazsa şu yazı sonuna kadar benimle gelin.

cemreCemre. En genel ve bilinen tanımı ile kışın bitip baharın yaklaştığını haber veren; önce havaya, sonra suya ve en son toprağa düştüğü kanaatinde olunan. Tarihleri ise miladi 20 Şubat’ta ilki, yani hava, miladi 27 Şubat’ta ikincisi, yani su, üçüncü olarak da miladi 6 Mart’ta üçüncüsü, yani toprak.

Geleneksel bakışta önceki nesillerin kış günlerini Kasım, yaz günlerini ise Hızır olarak addettiği göze alındığında Kasım 105 (hava), Kasım 112 (su) ve Kasım 119 (toprak) cemre düşme tarihleri.


Cemre kelimesi için dil bilimi açısından farklı kaynaklar mevcut. Halk arasında ‘güzel kadın’ anlamında ‘Cemile Kadın’ olarak da çevrilmiş olan bu isim Arap ve Türk kültür ve dillerinde yer eden bir terim. Şöyle ki, “Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde İmre (İmere veya Emire) adı verilen cinin neden olduğuna inanılır. İlkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere girer. Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir. Emire baharın gelişini temsil eder. Bulgarlarda Zemire olarak yer alır. Anadolu Türkçesindeki Arapçadan gelme Cemre sözcüğünün aslında bu adın benzetme yoluyla değişmiş hali olduğu söylenebilir.”

Başka bir açıklama da; “Azerbaycan Türklerinin yaratılışla ilgili eski inançlarından kaynaklanan ve Nevruz Bayramından önce, yılın son Çarşamba gününde yapılan “boz ayın dört çarşambası”, uygulamasını ifade eden “Cemle” sözcüğü de Cemre ile aynı kelimedir. Buradaki “Cemle” de köken olarak “İmir, İmere, Emire” sözcükleriyle bağlantılıdır. Celal Beydili’ne göre; bazı sözlüklerde gösterildiği gibi, Arap dilinden geldiğini söylemek doğru değildir.”

“Meteorolojik olarak yeryüzü önce güneş ışınlarını emerek kendisini ısıtıyor, daha sonra alt katmanlardan başlayarak üstünü ısıtmaya başlıyor. Bu esnada ısınarak yoğunlaşan hava yukarıya ve soğuk hava ise aşağıya geçmek suretiyle yer değiştiriyorlar. Yükselen hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, hal değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını sağlar.”*

Bu bilgilere ulaştıkça cemre düştü yüreğime. Dünya dedim. Ne kadar da birlikteyiz ve benziyoruz. Nasıl da avaz avaz bağırıp da birbirimizin gürültüsünden birbirimizi duyamıyoruz. Dedim, senin de için kor, yanıyor. Yüzeyin eskiyor. Misafirlerin geliyor, gidiyor. Sen de Aşık’sın. Sen de önce içine çekiyorsun geleni, sonra dışa vuruyorsun. Senin de bir kışın var bir de yazın. Sen de diyorsun cemre düşünce tenine, “geldik yüze, çıktık düze.“ Ve yine beni şaşırtarak şaşırtmıyorsun. Zirâ ne kadar da benziyoruz birbirimize ve zerreliğimize.


Hücreler senfonisini kurmuşken, Yunus’un Sarı Çiçek’e sorduğu sualler geliyor şimdi aklıma. Duymayan kulaklarımın göz kesilince işittiği sesler gözlerimde yankılanıyor. Parmaklarımın coştuğu an’ların her birine bir cemre düşüyor ve ısınan hava yükseldikçe soğuyor. Soğudukça enerjisini dışarı vererek etrafını ısıtıyor.

Erbain günlerin (kışın en soğuk günlerinden 40 gün) oluyor senin de ve utanıyorum şimdi Erbain günlerime ettiğim sitemlere. Aşkına ortak ederken bizi Maşuk’unun peşinde, önceki kibirlerimden utanıp başımı gömüyorum. Gömüyorum ama gömdüğüm de senin kucağın diyorum sonra. Bir Hamsin (kışın en soğuk günlerinden 50 gün) zamanım geliyor hatrıma. Hamsin’inden şifa buluyorum. Teselli oluyor şimdi bu düşen cemre. Diyorum cemre düşünce gelir müjdesi baharın. Cemre gören, kıştan geçen soğuk duvarlara aşiyan çığlıklarım geliyor şimdi kulaklarıma. Çatlıyor ellerim.

Hatırlıyorum sonra. Fakat nereden hatırladığımı bilmeden yapıyorum bu işi ama biliyorum ateş suya aşık. Çünkü ateş suda söner. Su ateşi söndürür. Ateş, aşık suya.

Cemre diyorum sonra yine. Sarsılıyorum. Dünya! Selamımı aldın mı? Sana buradan sesleniyorum. Sen Aşık, yazan Aşık. Gözün aydın Dünya. Cemre düşüyor.


kaynak: gunesintamortasinda.com