Yaşanılası Anka-Ra

Sere serpe kendi özüyle ve özgürce olabildiğine! Özü kadar yerlere serilmiş ve özgürlüğü kadar göklere yükselebilmiş! Kaderimiz bu olsa gerekmiş ki külünden doğmadan yaşamak yok! Yaşamak adına da yalanlara dolanmak yok.

yaşanılası

Dosdoğru olmak var ve doğruca yola koyulmak. Her türlü zandan uzak durmak! Aldatanların bizleri aldattıklarıyla oyalanmamak. Sona gelindiği hissine kapılmamak. Sonu baş yapmak ve baştan başlamak gerek şimdi. Hem gelmişiyle hem de geçmişiyle bir şimdi var şimdi.

Yaşanılası Yer

Bir an var ve o anda tüm yaşanılanlar! Yaşadıklarının arkasına saklananlar tüm bu sözleri anlamayacaklar. Yaşanılası olan nedir ki? Yaşanılası olan ve yaşanılası olmayan mı var ki? Başa gelmişse bir kere o yaşanılası olandır ve insanoğlu ve insan kızı yaşanılası olanları yaşamaktadır. Niçin seçiyoruz? Deneyimlenecek olanları neden beğenmiyoruz? Bizlere neler oldu ki bizler hep ret içerisindeyiz. O kadar ret ediyoruz ki kabul ederek geldiğimizi bile görmezden geliyoruz. Yolda olan yolda kalır. Ya bizden gidenler nerede kalacak? Öyle bir şekilde reddetmeliyiz ki benliğimizi, geride bize her şey kalsın. Bizler benliksizken büyük birleşik insanlık ruhu topyekûn şahlansın ve ayağa kalksın!


Masanın üzerine çıkma vakti! Ayakkabıları dert etmeyiniz. Sadece masaya çıkıp her şeye farklı bir açıdan bakmayı deneyiniz! Aynı açılar ve aynı köşedeki yanılgılar. Açılar, oranlar, standart sapmalar ve hayatın modüler aritmetiği içerisinde yanlış taban almalar. Şu an dışarıda yağan kara sorsalar; nereden nereye yağıyorsun diye, diyecek ki bize: Açısız ve oransız her yerden her yere ve her şekilde! Yine dışarıda yağan kar deneyimleyeceklerini ne dert etmekte nede boş seçimlerle vakit kaybetmekte.


Alabildiğine geniş ve olabildiğine derin bir anlam peşinde misiniz? Niçin?

Hayatınızın oldukça sığ ve daralttıkça daralttığını mı düşünmektesiniz? Demek ki o halde siz ölmek üzeresiniz! İşte size büyük fırsat: Yanlış olan tüm düşünce kalıplarınızı acımasızca öldürün ve ardından kendi ruhunuzdan karnınıza yeni bir can düşürün ve doğurun o canı ayaklarınızın birleştiği o noktadan ve sıkılmadan ve utanmadan, canınızı doğurun ve kendinize yepyeni bir can bulun! Her kim cansızlaşmaya başladığını hissederse doğuma geçebilir, üstelik işin en rahat yanı da bu doğum için diğer cinse hiç gerek yok. Çünkü ruhun cinsiyeti yok.

Bazen düşünüyorum da! Mesaj çok güzel başlıyor öyle değil mi? Çünkü düşündüğünü söylüyor. Ama o kadarda güzel başlamıyor. Çünkü ‘bazen’ düşünüyor! Yani çoğu zaman düşünmüyor. Çoğu zaman düşünmeyi gereksiz buluyor. Bazen düşünüp yaşayıp gidiyor işte! Ama ‘bazen’! Önemli noktayı kaçırmayalım. Bazen düşünenler bilmiyorlar ki onlar ‘bazen’ yaşarlar! Bazen yaşamamak için daima düşünmek gerek!


Sonsuzluğun ve varlığın büyük deneyiminin ve her şeye güzellik katma saygın işinin ilk basamağıdır sezgi! Bir şeyler sezilmeli! Seziyor gibi yapılmamalı! Sezilmeli! En azından bir şeyler. Her şey değil sadece bir şeyler. Bir şey olmalı insanoğlunda ve insan kızında! O şey her şeyi tutan bir şey olmalı ve o şey her şey olmalı! Şeyler sezilmeli ve şeyler en azından sezgiyle bilinmeli ve sağlamca olmalı olması gereken her deneyim! Her deneyim sağlamca deneyimlenmeli ki o deneyim dersi bitsin ve yeni ufuklara yollar açılsın! Açılan o yollar ki tüm varlığını cömertçe ve büyük aşkıyla dört bir cihana saçsın!

Simurg: Kendi küllerinden yeniden doğmak


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.