Kesin bulgulara varılamaması gibi bir ihtimal olmasına rağmen, niçin bu kadar büyük bir bütçe bu deney için ayrılıyor? Bu deney niçin bu kadar önemli? Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nı yöneten en yetkin isimlerden biri olan CERN İletişim Direktörü James Gillies, İndigo Dergisi’ne konuştu.
İsviçre ve Fransa sınırında bulunan ve dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuarı olan CERN de, bugüne kadar yapılmış olan en kapsamlı fizik deneyi gerçekleştiriliyor. Maddenin yapısını ve maddeyi bir arada tutan kuvvetleri anlamak için temelde parçacık hızlandırıcıların ve dedektörlerin kullanıldığı bu büyük deneyin içeriğini ve olası endişelerin gerçeklik payını öğrenmek üzere CERN Sözcüsü Başkanı James Gillies’e ulaştık ve sorularımızı ilettik.
CERN deneylerimiz bizi Big Bang’e çok yaklaştırmıştır fakat evrenin yaradılışını açıklamak bizim girişimimiz olamaz. Bizim araştırmalarımız, evrenin evrim sürecini, bugünkü durumunu ve gelecekteki gelişimini anlamakla ilgilidir. – James Gillies
Röportaj || SAYI 80 || KAPAK
Çeviri: Engin Yıldırım Doğalı
Aslında bunu basın aracılığı ile de biliyoruz ancak yetkili ağızlardan duymak istiyoruz. Ve böylece bir giriş yapmış oluruz. Cern de kaç bilim adamı var? Hangi ülkelerin üyeliği söz konusu? Finansmanı nasıl sağlıyorsunuz?
James Gillies: CERN de çalışan yaklaşık olarak 2300 görevli bulunmaktadır ve çeşitli ülkelerden de 10.000 kadar bilim insanı çalışmalardan yararlanmaktadır. Şu sırada üye olan ülkelerimiz; Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Hollanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya, İsveç, İsviçre, ve İngiltere’dir. Romanya aday olarak sıradadır. İsrail, sınırlı haklara sahip üye olarak adaylığa adım atmıştır. Hindistan, Japonya, Rusya, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Komisyonu ve UNESCO gözlemci statüsünde olan ülkelerdir. Bütçemiz ise üyeliği olan ülkelerin ulusal net gelirlerinden ayırdıkları paylar ile düzenlenmektedir. Her yıl, katılım paylarının yüzdeleri yeniden hesaplanmaktadır.
Kesin bulgulara varılamaması gibi bir ihtimal olmasına rağmen, niçin bu kadar büyük bütçe bu deney için ayrılıyor? Bu deney niçin bu kadar önemli?
James Gillies: CERN in yıllık bütçesi tahmin edilenden daha ekonomiktir ve üye ülkelerimizden sağlanan payın toplamına denktir. Üye ülkelerimiz sırası ile değişerek, temel fizik araştırmalarını yönetirler, yeni gelişmeleri gerçekleştirirler, bilim insanları ve mühendisler için önemli eğitimler verirler ve birbirleri ile barışçıl bir şekilde işbirliği yaparak çalışırlar.
CERN deneyindeki verileri nasıl bir teknolojik sisteme yüklüyorsunuz/kayıt ediyorsunuz?
James Gillies:LHC’nin (Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın), parçacık demetlerini 40MHz. hızında çarpıştırması beklenmektedir. Bugün ise bu işlemin yarısı tamamlanmıştır. Her çarpışmada, pek çok bireysel proton-proton çarpışması olur ve açığa çıkan parçacıklar, parçacık dedektörlerine aktarılır. Bu bulgular 100 milyon kadar veri okuması açığa çıkarır, oluşan veri çokluğunu bir düşünün. Bunların hepsini depolamak tabii ki imkansızdır, bu durumda veri toplama işinin ilk adımı, çarpışma potansiyeli ilginç bulunanların gözlemlenerek kayıt edilmesidir. Saniyedeki yaklaşık 200 demet çarpışması, kayıt altına alınmaz. Bununla birlikte her yıl, yapılan deneyden elde edilen verilerin petabaytları kayıt edilir. Tüm veriler, farklı konumlardaki LHC Bilgisayar Ağı üzerinden altkümeleri ile birlikte CERN deki bir bantta toplanır. CERN de yaklaşık 10.000 işlemci bulunmaktadır ve bunun onlarca misli de Ağ üzerinden işlem yapmaktadır. LHC araştırmacılarına göre, bu verileri ve süreçleri ağ kendiliğinden bilgisayarda gerçekleştirmektedir.
Deney Türkçe’ye ‘Tanrı Parçacığı’ olarak çevriliyor. Bu da evreni Tanrı’nın yarattığı yönünde bir algı oluşturuyor. Siz evrenin ilk oluşumunu açıklamaya çalışan Big Bang teorisi ile ‘Yaratıcı’ arasında bir bağ kuruyor musunuz?
James Gillies: Bu isim, Leon Lederman’ın yazdığı kitaptan gelmektedir, parçacık gerçekte Higgs’e aittir ve Tanrı ile de bir ilişkisi yoktur. Kanımca, bu isim ona parçacık fiziğinde çok büyük bir öneme sahip olduğu için verilmiştir. Bu parçacık ya da aynı işlevi yapan bir başkası olmadan, evren çok farklı bir evrim süreci geçirirdi ve bizim varlığımızın temel yapıtaşı oluşamazdı. CERN deneylerimiz bizi Big Bang’e çok yaklaştırmıştır fakat evrenin yaradılışını açıklamak bizim girişimimiz olamaz. Bizim araştırmalarımız, evrenin evrim sürecini, bugünkü durumunu ve gelecekteki gelişimini anlamakla ilgilidir.
BigBang ve CERN deneyi arasında nasıl bir ilişki var? Big Bang, bir deney ortamında tekrar edilebilir mi? Bu noktadan hareketle, CERN deki deney, evren adına neleri bilmemizi amaçlıyor? Bunları sıralayabilir miyiz?
James Gillies: Deneylerimiz, Big Bang’den sonraki milyon saniyenin milyon katı içinde oluşan şartları yeniden oluşturmaya yöneliktir. Bu durum fazla bir şey ifade etmiyormuş gibi görünse de bir parçacık fizikçisi için, Evren’in tarihinin başlangıçta nasıl olduğu ilgi çekicidir. LHC deneyleri kütle hacminin doğası, evrenin yaklaşık dörtte birini oluşturan karanlık maddeyi, doğanın antimadde yerine neden madde formunu tercih ettiği gibi soruların cevaplarını araştırır ve Big Bang’in hemen sonrasındaki madde miktarının saptanması üzerinde çalışır.
Eğer Büyük Patlamadan sonra yokluktan maddeye geçiş için gerekli olan Higgs Parçacığı CERN deneyi ile keşfedilemez ise fizik dünyasındaki tüm teoriler çöpe atılacak diyebilir miyiz?
James Gillies: Eğer yapılan CERN deneyleri Higgs bozonunu bulur ya da formüle ederse bu çok büyük bir buluş olacaktır. 1960’larda Higgs ve diğer bilim insanlarının öne sürdükleri mekanizma, temel parçacıklardan sadece birisinin kütlesini açıklamaya yönelikti fakat başka parçacıklar da bulunuyordu. Bu veri, bir örnek verecek olursak, bizi sadece daha önceden üzerinde çalışılan temel parçacıkların davranışlarını da tanımlayan eksik standart modelin tamamlanmasına değil, onun da ötesindeki karanlık maddenin olası miktarının saptanmasına da yöneltmektedir.
LHC ile yapılan deneylerin sonuçlarını bir kenara bırakır isek, deneyler için geliştirilen teknolojiler bile bilime katkı sağlıyor. Şuanki mevcut teknoloji ile bilim hangi alanlarda nereye ulaşmış durumda?
James Gillies: Herhangi bir tahminde bulunamam fakat LHC deneylerinin açığa çıkardığı bulguların uygulamaları olacaktır. Söylemek istediğim, LHC tarafından geliştirilen teknolojilerin uygulanmasıdır. İki örnek verecek olursak, LHC tarafından geliştirilen ultra vakum teknikleri günümüzde termal güneş enerjisi kolektörlerinin verimliliğini arttırmada kullanılmakta ve (ayrıca) LHC deneylerinden geliştirilen aygıtlar; medikal tarama cihazları olan PET ve MRI için kullanılan teknikleri birleştiren çalışmalar yapılmaktadır.
Dinsel kurumlardan (Vatikan’dan örneğin) destek alıyor musunuz? Ve bir de internette araştırma yaparken, Maya Takviminin bitimine denk gelen 2012de Cern Deneyinin açacağı kozmik alan ile Hz. İsa’nın geleceğine dair bir takım iddiaların dolaştığını gördüm. Siz bu tarz senaryoları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tarz senaryolar sizleri rahatsız ediyor mu?
James Gillies: Herhangi bir dini vakıftan destek almıyoruz ve büyük döngüyü anlatan Maya takvimini de bu bilimsel çalışmaya katmıyoruz. Bilimin, felsefe ya da dinler ile kesiştiği alan benim ilgimi çekmekle birlikte bu CERN in daha sonraki yıllarda araştırma konusu olabilir.
“Melekler ve Şeytanlar filmi ile birlikte çalıştık”
Lost Dizisi’nin Dharma Girişimi adı verilen bir bilimsel araştırma projesinde, bazı deneyler yeraltında özel inşa edilmiş laboratuarlarda gerçekleştiriliyor. Lost Dizisi’nin kurgusunda CERN Deneyine göndermeler aramak ne derece doğrudur? Bilimsel bilgiler insanlığa, filmler ve kitaplar aracılığı ile de paralel olarak sunuluyor denebilir mi?
James Gillies: Benim Lost adlı dizi hakkında pek bir bilgim yok fakat genel olarak güncel yaşamın (popüler kültürün) içinde bilimsellik olması kabul görür. Bu anlamda CERN in Melekler ve Şeytanlar filminin perdeye aktarımında Sony Pictures ile ortak çalıştığını unutmamak gerekir. Artık bilimsel yöntemlerin kullanıldığı teknolojik bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle de bilimin toplum yaşamına olan katkıları önemlidir. Bilimin toplumsal yaşamda yer alması bunun başarıldığının bir göstergesidir.
Basından duyduğumuz kadarı ile tüm bilim adamlarının bu deneyi desteklediği söylenemez. İnsanların kıyamet senaryolarını sevdiği aşikar. Deneyinizdeki planınızın dışındaki olası bir sapma, dünyaya büyük felaketler/bir son, getirir mi? Sizlerin kontrol edemediği alanlarda bazı felaketlerin yaşanmasını tetikler mi? Örneğin deneyin bir karadelik yaratacağı ve dünyayı tehlikeye atacağı da söyleniyor. Bu senaryoları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ve bunun gibi felaket senaryolarına karşılık bize ‘her şey kontrol altında’ diyebilir misiniz?
James Gillies: LHC tamamıyla güvenlidir ve dünya için tehlikeli olabilecek bir şey olma olasılığı da yoktur. Tehlikenin olmadığını LHC’nin sadece laboratuar ortamı içinde oluşumlar meydana getirmesi ve doğada oluşanların dışında hiçbir farklı şey olmadığını gözlemlediğimiz için bilmekteyiz. Çarpışmaları, belirlenmiş laboratuar koşullarını oluşturarak yapıyoruz.
Bir gün geldi ve deneyinizde cevabını aradığınız her şeyi buldunuz. Bulduğunuz şey, dünyanın ve insanlığın kaderi adına neleri değiştirecek? Ve bu sayede bilim ve teknolojide nasıl ilerlemeler yaşanacak? Ve buna paralel olarak dünya nasıl bir hal alacak? Nelerin değişeceği yönünde öngörüleriniz nelerdir?
James Gillies: CERN düzenli olarak teknolojik gelişmeleri bilimsel olarak yaşamın her alanına taşımaktadır. Eminim ki dünya çapındaki bilgisayar ağ bağlantısının burada icat edildiğinin farkındalığı içindesiniz fakat bu buz dağının sadece görünen parçasıdır. 1960’lardan günümüze, CERN de geliştirilen parçacık araştırma teknikleri tıp ve güvenlik tasarımı gibi konularda devrim yaratmıştır ve yeniden yapılandırılan çalışmalarımız, bilgi teknolojilerinin kapasitesini daima yükseltmiştir. Temel fizik alanındaki buluşlarımızın dışında tahminlerde bulunamam. Sadece şunu söyleyebilirim; yirminci yüzyılda fizik alanında yapılan büyük çalışmalar olmasaydı telekominikasyon, GPS gibi modern elektronik aletler bu gün kullanımda olmazdı. Sonuçta insan dehası, daima temel bilimsel bulgulara ulaşacaktır.
[divider]
Click to read this interview in English