Kulaklarıma fısıldandığı anda, ‘ismim ne?’ düşünmüştüm. Acaba, neyi anlatıyordu bu isim bana, hangi eksikliğimi fark ettirecekti, yolculuğum nereye giderdi ve ben kimim sorusunun hangi şıkkını barındırıyordu içinde, Murat?

Büyüdükçe, bir adım olduğunu öğrenmeye başladım. Düşünsenize evde akşama kadar ‘oğlum, bebişim, abu, dıgıl, bebeğim’ vb. isimlerle çağrılıyorsun, anne ve baba yarış halinde önce anne diyecek yok baba diyecek çalışmaları ve bu hengamede halen adımı zikreden kimse yok ve biraz dillenince arkadaşlarım oluyor ve etrafa adımın Murat olduğu söyleniyor.
Sahi siz kimsiniz?
Sonrasında onunla çağrılmayı, onunla bilinmeyi, fark edilmeyi ve onunla sevilmeyi öğreniyorum. Ayrıca önüne ve arkasına aldığı tamlamalar ve ekler ile değerli hissedilmeyi, kötü olmayı ve yok olmayı da ekliyorum bildiklerim arasına.
Aldığı tamlamalar ile, bir an bilge oldum, başka bir an beş para etmez bir kişilik. An geldi kapıdaki adam oldum, an geldi toplum tarafından sevilen biri. Nihayetinde şunu öğrendim o isim ve ekleri olsa da olmasa da Ben vardım. Bunu görünce bir tercihte bulunmak gerekiyordu, işte o anda var olmayı seçip başkalarının yakıştırdığı sıfat ve tamlamalardan öteye geçip kendimi tanımlamaya ve tamamlamaya başladım.
İsimlerimiz veya lakaplarımız, hayatımız boyunca bizi tanımlayan bir kaç harften oluşan kelime ve o harflerin bileşkesinden anlam bulan kişiliğimiz. Acaba her canlı bir isimle çağrıldığında o ismin asaletini mi taşıyor, fark ediyor mu? İsmin -e hali, -i hali, -de hali, hepsinde aynı değil miyiz? Tüm Murat’lar aynı mıdır? Ya da tüm Leyla’lar, Mecnun’lar, Ferhat ile Şirin’ler… Herkes aynı kaderi veya sonucu mu yaşıyor şu hayatta?

Madem seçimlerimiz ile var oluyoruz o zaman ben de adım konusunda bir seçim yapıyorum ve isimsiz bir birey olmayı seçiyorum sana göre Sen, bana göre Ben, diğerine göre O ol’mak daha doğru değil midir? Yani adın; ‘Sevgi Tükenmez’ diye gerçekten sevgi verince tükenmiyor musun? Murat Tali olunca dileklerim ve isteklerim ikincil sıraya mı düşer her zaman. Birinci olamaz mıyım? Ya da ‘Mahmut Birinci’ olunca kaç tane birincilik var hayatında acaba? Ne kadar isimsiz o kadar ben bir hayatın içinde olmak gerekiyor.
‘Hey Sen!’ diye bağırdığında herkes dönüp bakmalı veya Hey Oradaki dendiğinde orada olan herkes koşarak yetişmeli. Böylece yolda karşılaştığında çok samimi davranan ve adını unuttuğun o kişiliğin adını hatırlamak zorunda kalmazsın. Kendisini görünce Sen başkasına anlatırken O dersin ve biter hikaye. Başkasına ne gerek zaten Ben‘im yaşadığım olaydan değil mi? O yaşamış böyle birşey işte O’nun kim olduğu çok önemli mi? Yaşamış ve bitmiş… Bize O’nu kabullenmek düşer…

Adımız ve doğum tarihimiz kendi tarihimize attığımız kutsal imza. İçinde tüm varlığımızı barındıran kutsal kase ve bir ömür boyu insanlığın aradığı cevabın anahtarı olan sihirli bileşke. Evet adımız ve doğum tarihimiz neden geldiğimizi anlamamız için bir yere dipnot düştüğümüz ve o meşhur sorunun “Ben Kimim’in” cevabı aslında.
Dünya dışı yaşam mümkün mü?


