Editör notu: Harun Kolçak maalesef aramızdan ayrıldı. 62 yaşında hayata gözlerini yuman sanatçı, prostat kanseri tedavisi görüyordu. Harun Kolçak’ın anısına…
İçten, mütevazı, samimi bir insan; başarılı bir besteci, iyi bir şarkıcı ve müzisyen… Harun Kolçak… Onun güzel sesi, romantik sözlerle birleşen melodileri; yüreğimize dokunuyor ve ruhumuza işliyor. “Yeniden Doğuyorum” isimli albümüyle; yaşanan zor bir sürecin ardından, altı yıl sonra bu hayatın içine yeniden doğmuş gibi adeta.
Yaşamı var eden ölüm, ölümü var eden hayattır. Biri olmadan diğeri yaşanmıyor. Biz, her gün yaşamı kendimizde ve kendimizle var edip, yaşama arzusuyla yeniden doğuyoruz hayata.
Harun Kolçak… İçten, mütevazı, samimi bir insan; başarılı bir besteci, iyi bir şarkıcı ve müzisyendi…
Dünyasal yaşamda hiçbir şeyin sonsuza kadar bizimle kalma garantisi yok ne yazık ki. Dünyadaki yaşam, bir salınım içerisinde. Biz de bu dünyada farklı olaylar ve durumlar içerisinde salınıyoruz. Tek bir durumda, duyguda kalmadan; değişen koşullar, duygular, düşünceler, insanlar ve hayatlar içinde yol alıyoruz.
Aslında “kötü” diye bir şey yok. Hayat her zaman ve her şeye rağmen devam ediyor. Hayatın içinde, insanlar için zorluklar ve sıkıntılar mevcut. Ama bunların hepsinden bir çıkış yolu da var. Eğer sabredersek ve görmek istersek; her zaman karanlık tünelin ucunda gözüken bir ışık vardır. Karanlık tünelde ilerlerken, tünelin ucundaki o ışığı hatırlamak bizim için faydalı olacaktır. Zihnimizdeki korkuların, kaygıların, endişelerin, umutsuzluğun hepsini ışığa tuttuğumuzda yaşamımız aydınlanacak ve olumlu yönde dönüşecektir.
Hayatın her halinin ters bir yansıması vardır, akan yaşam nehrinde. Yaşamı var eden ölüm, ölümü var eden hayattır. Biri olmadan diğeri yaşanmıyor. Biz, her gün yaşamı kendimizde ve kendimizle var edip, yaşama arzusuyla yeniden doğuyoruz hayata.
Harun Kolçak ile yaptığım bu röportajda müziği, hayatı ve yaşamın içinden birçok şeyi konuştuk.
Harun Kolçak… İçten, mütevazı, samimi bir insan; başarılı bir besteci, iyi bir şarkıcı ve müzisyen… Onun güzel sesi, romantik sözlerle birleşen melodileri; yüreğimize dokunuyor ve ruhumuza işliyor. “Yeniden Doğuyorum” isimli albümüyle; yaşanan zor bir sürecin ardından, altı yıl sonra bu hayatın içine yeniden doğmuş gibi adeta.
Röportaj | Harun Kolçak
Öncelikle biraz albümünüzden ve müzikten konuşalım… Beste yaparken ya da albüm hazırlarken, sizi ruhsal olarak besleyen şeyler nelerdir? Yaratıcılığınızı kullanırken nelerden beslenirsiniz?
Harun Kolçak: Tamamen yaşadığım olaylardan, yaşanmışlıklardan ortaya çıkıyor, kurgulamadan. Birikim oluyor. Uykudan fırlayarak beste yaptığım olmuştur. Geceleri, güneş battıktan sonra daha yaratıcı oluyorum.
Yeni albümünüzün ismi “Yeniden Doğuyorum” Bu süreç içerisinde gerçekten yeniden doğduğunuzu hissettiniz mi?
Harun Kolçak: Tabi ki hissettim. Özellikle 2010 yılında çok zor süreçler geçirdim. Annemin vefatı ve ardından ortaya çıkan rahatsızlık benim için zor oldu. Beni, düşünce ve hayata bakış olarak farklı bir yere getirdi. Albüme adını veren, albümün isim şarkısıyla; her biten aşkla bir anlamda ölüp, her yeni aşkla yeniden doğan bir adamı anlattım. Bu şarkı, yaşadığım süreçle de çok uygun olduğu için albüme de o şarkının ismi verildi.
Dünyada öleceğini bilerek yaşayan tek varlık insan…
Yaşadığınız bu süreçteki duygularınızı ve yaşadıklarınızı bizimle biraz paylaşır mısınız?
Harun Kolçak: Çok ani bir şekilde annemin ölüm haberini aldım. Orada büyük bir travma yaşadım. Alternatifi olamayacak birinin, hayatımdan çıkışını yaşadım. Sevgilinin ya da arkadaşın alternatifi vardır yaşamda. Ama benim annem gitti. Büyük bir acı yaşadım. İki ay kadar sonra prostat hastalığım ortaya çıktı. Benim için ikinci bir travma oldu bu.
Dünyada, öleceğini bilerek yaşayan tek varlık insan. Bunu ötelemeyi de beceriyor insan. Hastalıkla, bu gerçekle yüz yüze geliyorsunuz. Bazı şeylerle yüzleşmek durumunda kalıyorsunuz. İki seçeneğim vardı: Ya acıya katılıp, kendimi yok etmek; ya da yaşama dört elle sarılmaktı. Ben, içimdeki “Tanrısal” güce sarılıp, sonuna kadar yaşamayı seçtim. Hayata bağlanıp; olumsuz kişileri, olayları, mekânları hayatımdan yok etmeye başladım. Uzun süre televizyon seyretmedim. Sadece müzikaller ve komedi filmleri izledim. Beni mutsuz edecek her şeyi ayıkladım hayatımdan.
“Bencil” olmayı öğrendim. Ben olmazsam, benim hayatımda hiçbir şeyin olamayacağını gördüm. Daha aydınlık bir sürece girdim. Bu, bir yaşam tarzına dönüştü, bu şekilde kendime geldim. Her şeye rağmen yaşamam gerektiğini anladım.
Benim avantajım, bir müzik enstrümanı çalabilmemdi. En sıkıldığım anlarda enstrümanıma sarılıyordum. Bu büyük bir avantajdı benim için. Bazen sürekli çalıyordum. Bu her şeyi unutturuyordu. Müzik enstrümanı çalabildiğim için evrene teşekkür ettim. Bir süre sonra hastalığım, çevrem hatırlatmasa hatırlamayacağım bir hal aldı.
Annemi ve onsuzluğu unutamayacağımı, sadece onsuz yaşamaya alışmam gerektiğini idrak ettim. Elli yaşından sonra yepyeni, değişik, eskiye göre daha olumlu, daha aydınlık, daha sevgi dolu, yeni bir süreç başladı benim için.
Bu albümde, sizi diğerlerinden daha çok etkileyen; sizin için biraz daha özel bir şarkı var mı?
Harun Kolçak: Var tabi… ‘Kaybetmem’ şarkısı, tedavi gördüğüm süreçte bestelediğim bir şarkı. Her şeye rağmen ayakta durmayı, her şeye rağmen hayatta kalmayı işlediğim bir şarkı. Farklı bir yeri var bende. Yalnız başına, çaresiz kalan, gözyaşı döktüğü zamanları yaşayan birinin içindeki güce sarılıp; dimdik ayakta durmasını anlatıyor. Samimi bir şekilde, içimden gelerek yazdığım bir şarkı.
Yaz konserleri yapmayı düşünüyor musunuz?
Harun Kolçak: Düşünüyorum. Menajerim bunun üzerinde çalışıyor. Uzun zamandır konser vermedim ve konser vermeyi özledim.
Müzikle iletişim kurmayı seviyorum. Müziğin dili kuvvetli ve evrenseldir. Örneğin: Avustralya’da bir Aborjinle karşılaşsanız, anlaşabileceğiniz tek dil müzik olur. Müzik sayesinde; duygular, düşünceler, pencereler farklı olsa da, herkes aynı frekansı bir yerde yakalıyor ve bir bütünlük oluşuyor. Halkla birlikte kendi bestemi söylediğimde sanki “ibadet” edercesine bir duygu yaşıyorum. Benim ibadetim müzikle oluyor.
Şimdi biraz da hayata dair konuşalım…
Yaşanan her şeyin bir nedeni var.
Zor zamanlar yaşadığınız o dönemlerde “Neden ben?” diye hiç düşündünüz mü?
Harun Kolçak: Hayır, düşünmedim. Çünkü inanç sistemimden dolayı yaşanan her şeyin bir nedeni olduğunu bildiğim için bu tip travmalara hazırlıklıyım.
Bu tür şeylerle yüz yüze geldiğinizde elbette bu bilinçle olayı karşılayamıyorsunuz çünkü insansınız. İlk başlarda ego ve duygular devreye giriyor. Zamanla, daha evrensel bir düşünceyle yaşayan biri olarak daha iyi atlattım. Tablonun bütününü görerek üstesinden geldim. Hiçbir zaman “neden ben?” demedim. Dünya kurulduğundan beri benim yaşadıklarımı yaşayan insanlar var: Annesini kaybedenler ve amansız hastalığa yakalananlar var.
Harun Kolçak’ın yaşam felsefesi
Sizin şarkılarınızı dinlerken hissettiğim duygu genelde hüzün oluyor. Gündelik yaşamınızda da hüzünlü bir yapınız var mıdır? Yoksa hüzün, sanatsal açıdan size ilham veren bir duygu mudur yalnızca?
Harun Kolçak: Aslında şarkılarımda fazla hüzün yok. Sanırım, benim ses tınımdan kaynaklanıyor bu durum. Tiz seslere çıktığım zaman halk arasında “yanık” denilen bir ses oluyor. Tanıdıklarım, hüzün kadar neşeli biri olduğumu bilir. İkisini bir arada severim. Ben, ilkbaharı ve sonbaharı severim. Yazı ve kışı sevmem. İkisinde de bir aşırılık vardır çünkü. Yaz, vurdumduymazlığın son noktası; kış da çok melankoliktir. Arkadaşlarımla şakalaşmayı severim ve onları güldürürüm. Bir yanım ilkbahar, bir yanım sonbahardır benim.
Şifa konserleri vermek istiyorum.
Sanat hayatınızda, gerçekleştirmek istediğiniz büyük bir projeniz var mı?
Harun Kolçak: Yaşadığım rahatsızlıktan sonra doğayla ve müzikle bütünleşmenin insana ne kadar şifa getirdiğini deneyimledim. Konserlerime paralel; engelli kişilere, ciddi rahatsızlıkları olan insanlara şifa konserleri vermeyi istiyorum. Profesyonel değil, hizmet anlayışımdan kaynaklanıyor bu düşünce. Şu an bir proje olarak kafamda, bir süre sonra yapmayı planlıyorum.
Harun Kolçak’ın yaşam felsefesini nasıl özetleyebiliriz?
Harun Kolçak: Yapı olarak yalan söylemeyi beceremeyen, dinsel öğretilerde de vurgulandığı gibi kul hakkı yemeyen, elimden geldiğince bütün canlılara yardım etmeye çalışan biriyim. Bu, inancımdan değil, kendi yapımdan kaynaklanıyor. Bu şekilde yaşıyorum.
Kendimi, akışa bırakmış biri olarak tanımlayabilirim. Kendimi, nehrin üzerindeki bir yaprak gibi hissediyorum. Bazen durgun suda gidiyorum bazen daha hareketleniyor. Bazen bir dala takılıyorum, duraklıyorum… Hayata böyle bakıyorum. Nehirle birlikte akıp giden, sürüklenen bir yaprak gibiyim. Teslimiyeti yaşayan biriyim bir anlamda.
Kendi albümünüz ve şarkılarınız dışında, şu sıralar en çok dinlediğiniz albüm ya da şarkı nedir?
Harun Kolçak: Dinlediğim özel bir albüm yok. Üzülerek söylüyorum, belki de ben rastlamadım. Evime alıp dinleyebileceğim bir albüm bilmiyorum. Bunun için üzgünüm. Evde chill out, down müzikleri dinlerim.
Gönlümde yatan müzik rock’tır. Rock müzik, tabuları yıkar. İnsanların, özgür iradelerinin dışında yönetilmesi sistemine başkaldırır. Bir anlamda kozmik bir anarşist sayılabilirim.
Neden rock müzik yapmıyorsunuz?
Harun Kolçak: Son albümde var. İnsanlar, beni daha çok pop müzik kategorisine oturtuyor. Bizim toplumumuz ani değişikliklere hazır değil. Bütün albümlerimin altında rock soundu var ve bu albümde daha belirgin.
Pop müzikteki erozyon ve dejenerelik sebebiyle insanlar alternatif müziklere yöneldi. Konserlerimi seyredenler bilirler. Konserlerde rock tarafım öne çıkar. Bu tarafın en öne çıktığı şarkı 2006 yılındaki Karşıyım Her Şeye‘dir. O şarkıda:
“Karşıyım her şeye karşıyım. Rabbim adaletin bu kadar mı?”
Cümlesi bazı tutucu çevreler tarafından olumsuz değerlendirildi. Mesajım, Rabsal sistemin adaletini unutan insanlaraydı ama ne yazık ki yanlış anlaşıldı.
Harun Kolçak’ın ilgilendiği konular
Harun Kolçak’ın ilgilendiği konular ve hobileri nelerdir?
Harun Kolçak: Belli bir hobim yok. Kitap okumayı, bahçeyle ilgilenmeyi ya da sanatsal faaliyetleri hobi olarak görmüyorum, içimden geliyor. Hobi olarak bakılırsa, baykuş objeleri koleksiyonum var.
Baykuşun sizin için bir önemi var mıdır? Varsa nedir?
Harun Kolçak: Baykuş benim için önemli. Bilgeliği simgeliyor. Anneannemden öyle bir terbiye aldım. Baykuş öttüğü zaman, onlar için de dua ederdi. Anneannem Geliboluluydu. Diğer insanların aksine, orada evlerinin çatısında baykuş olmayan evler üzülürmüş.
Anneannem bana: “Sakın baykuşun uğursuz olduğuna inanma. Yaratılan hiçbir şey uğursuz değildir. Bunu insanlar uydurmuştur.” derdi. Baykuş dövmesi yaptırdım ve bunu bilen arkadaşlarım da bana baykuş getirmeye başladılar. Böylece koleksiyonum oldu.
Baykuş, ölümü haber verdiği için uğursuz derler. Mevlana’nın bakışıyla, ölüm bir düğün günüdür. Yaratana tekrar kavuşmak için bir şölendir.
Biz insanlar, ölüm denen olgudan çok korkuyoruz. Ölüm korkusuyla büyütülüyoruz. Filmlerde, hep kötü ve ölümcül taraf var. Aynı şekilde kitaplarda da… Ve böylece insan da ölüm korkusuyla büyüyor. Bunun başka bir canlıya yüklenmesi, benim inancıma çok ters.
Son olarak, hayranlarınıza İndigo Dergisi aracılığıyla bir mesaj iletmek ister misiniz?
Harun Kolçak: Seviniz, her şeye rağmen seviniz. Ya da en azından sevmeye ve kabullenmeye çalışınız.
İndigo Dergisi olarak, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.