Kitap, sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda ruhun ihtiyaç duyduğu duyguların üretimini sağlayan bir araç.
En çok hangi tip kitapları okursunuz diye sormuş, arkadaşlarımdan biri. “Benim için bu beğeni sürekli değişim gösteriyor” dedim. Bu konunun üzerinde biraz yazıştık. Arkadaşım, hayatı boyunca hep aynı tip kitaplar okuduğunu söylüyor. Ama ben onun gibi değilim. Çevremde gözlemlediğime göre de pek çok kişi benim gibi.
Bana göre; ruh halimize ve ihtiyacımıza göre okuyoruz. Çünkü kitap, sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda ruhun ihtiyaç duyduğu duyguların üretimini sağlayan bir araç. O nedenle genç kızlar en çok aşk romanı okur. Sevmeye, sevilmeye duyulan ihtiyacın belirtisidir bu. Okurken hissettiği yoğun duygusal tepkimeler ruhuna iyi gelir, aynı hisleri kendi içinde yaşar, açlığını giderir, gözleri satırları takip ederken, ruhu durgun suların üzerinde süzülür, bir havalanır bir yere iner, kalbi heyecanla atar. Genç kızlar, genç erkekler gibi değillerdir, cinselliği de sevgiyi de uluorta konuşamazlar. Kendi aralarında bile duygularını ortaya koymaktan, onların üzerinde konuşmaktan çekinirler, öyle yetiştiriliyoruz çünkü. Tabularla büyütülüyoruz.
Yaşımız ilerlediğinde eskisi gibi zevk vermez olur aşk romanları. Belki hayatın pembe yılları tükendiğinden, belki sevilmeye olan ihtiyacımız azaldığından, belki de gerçeklerle yüzleşip, kusursuz sevginin olmadığını anladığımızdandır, bilmiyorum! Bildiğim şu ki; kırk yaşında aşk romanı okuyan kadın pek az oluyor.
Çok acı çektiğimiz, kararsızlıklar yaşadığımız, hayatı sorguladığımız dönemlerde ise en iyi ilaç kişisel gelişim kitapları elbette. Ruhun yaralarını saran, onu, sıkıntıların yarattığı ağır enerjilerden arındıran, umut etmeyi, iyi düşünmeyi ve ilahi adalete güven duymayı sağlayan sihirli sözcükler bütünüdür bu tip kitaplar. Pek çok zorluğa göğüs germemi sağladıkları için benim favori kitap grubumu teşkil ederler ve kütüphanemdeki “kimseye verilemeyecek, arada sırada yeniden okunacaklar” bölümünü oluştururlar.
İlk okuduğum kişisel gelişim kitabı “5 Sevgi Dili” idi. Sanırım okumayan yoktur, eğer varsa da vakit kaybetmeden bir tane edinin derim. Ve internet sitelerinde araştırarak, çok okunan kişisel gelişim kitaplarından kendinize bir seri hazırlayın, onları her zaman yakınınızda tutun. Çünkü onlara ne zaman ihtiyaç duyacağımız hiç belli olmuyor.
Yuvaya Yolculuk
Otuz beşime geldiğimde ve varoluşun gizemi beni çekmeye başladığında iki yıl boyunca kutsal kitap tercümelerini, bu tercümelerin yorumlarını ve bununla bağlantılı yayınları okudum. Ama farkındalığımın gelişmesi Lee Carroll’un Yuvaya Yolculuk ’u ile başladı. Yuvaya Yolculuk gerçekten benim yaşamıma başka bir pencere açtı, benim için çok çok özel bir yeri vardır.
Bundan 5 yıl kadar önce tarihsel kitapları çok okuyordum. Şimdilerde siyasi yayınlara merak sardım.
Sizde de böyledir sanırım, ihtiyacınız olan bilgiye göre değişiyordur okuduklarınız ya da duygusal ihtiyaçlarınıza göre.
Aslında ne okuduğumuzun pek önemi yok, önemli olan okuma kültürüne sahip olmayı başarabilmek. Okuyan insan aklını kullanmayı, sorgulamayı, düşünmeyi duygularına gem vurmayı ya da gerektiğinde onları salıvermeyi öğreniyor. Ne zaman, ne okuyacağımızı da ruhumuza sorarsak, o bize gerekli cevabı verecektir.
Okuyan anne olalım ki, okuyan çocuklar yetiştirebilelim..