İki bin yıl önce esrarengiz Çinli savaşçı-filozof Sun Tzu’nun muhteşem dehasının bir ürünü olan Savaş Sanatı, günümüzde halen etkinliğini sürdüren bir eserdir. İyi yetişmiş ünlü iş adamlarının, yöneticilerin ve politika dünyasının ünlü isimlerinin el kitabı olmuş bu eser, rakip ile yapılan mücadelelerde üstünlük sağlamak için uygulanması gereken pek çok stratejiyi içermektedir.
Savaş Sanatı’nın en güzel tarafı ise belki de şu sözlerle en iyi şekilde açıklanmaktadır; “Savaşmaksızın başkalarının ordularını alt etmek, hünerlerin en iyisidir.”
İki bin yıl önce henüz teknoloji hayallerimizden başka bir şey değilken ve yaşam koşulları günümüz ile kıyas kabul etmezken, belki de insan ruhu daha çok dinliyordu doğayı ve onun şarkısını. Bir şeyleri yıkıp geçmenin, onu yeniden yapmaktan daha kolay olduğu kavranmış ve yapıcı felsefeler bütünü böylelikle hayat bulmuştu geçmişte. İki bin yıl önce düşmanı alt etmek bile daha insaflı ve daha insancılken, asıl zaferin de bu yolla mutlak ve kesin olduğu anlaşılmıştı.
Adı Çin’de tıp bilimiyle özdeşleşmiş bir hekime başarısının sırrını sormuşlar ve o Savaş Sanatı’nın felsefesine uyan şu sözlerle cevaplamıştı soruyu, “En büyük ağabeyim hastalığın ruhunu daha şekillenmeden görüp uzaklaştırır, bu nedenle adı evin dışına çıkmamıştır. Ortanca ağabeyim hastalıkları daha çok başlangıcında yok eder ve bu nedenle adı mahallenin dışına çıkmamıştır. Bana gelince, ben damarı deler, ilaçları yazarım, bu nedenle adım zaman zaman dışarı çıkıp, efendilerin kulağına ulaşır”
İşte Savaş Sanatının felsefesinin güzel bir örneği olan bu sözler asıl şanın, kanlı bir savaşı zaferle taçlandıranın değil, onu henüz ruhu şekillenmeden yok edebilenin olduğunu söyler. Yani savaş sanatı, kanlı bir savaşı kazanmayı son çare olarak görürken, belli başlı öğelere sahip, yetkin bir önderin zekâsının ve stratejilerinin başarısının asıl zafer olduğunu savunur.
Savaş sanatı kendi içerisinde 13 farklı başlıkta incelenir. Bu başlıklar aslında birbirini takip eden adımlar olarak da değerlendirilebilir. Bunlardan bir kaçı şöyle özetlenebilir; bir kimse savaşa başlamadan önce elindekileri harcamadan belli stratejilerle düşmanın veya rakibin planlarını casuslar veya öngörüler ile öğrenebilir, müttefikleri vurarak rakibi yalnız bırakabilir, düşmanın kaynaklarını elinden almak veya kesintiye uğratmak yolu ile onu zayıflatabilir.
Bir diğer önemli uyarı ise belki de şu sözlerle en iyi şekilde açıklanabilir; ” Güçlüyken zayıf; cesurken korkak; düzenliyken dağınık; çokken az; ileriyken geri; zekiyken aptal; hızlıyken yavaş görün.” Özetlemek gerekirse gizli ol, gizli davran ve asla açık verme.
Günümüzün bireyi, iş ve sosyal yaşamında başarılı olmak için kişisel gelişime gerek duymaktadır. Bu ihtiyaç bir yerde yeni bir sektör de doğurmuştur. Günümüz insanı bu ihtiyacını şimdilerde daha kolay karşılarken, binlerce yıl önce komutanlar, liderler ve imparatorlar, görüşlerine değer verdikleri bilgeleri yanlarında tutuyorlar, çocuklarının beden ve zekâ gelişimini, küçük yaşlarından itibaren bu bilgelere bırakıyordu.
Şimdilerde bizlerin belirli ücretler ödeyerek farkındalığımızı geliştirmek için aldığımız eğitimlerin, binlerce yıl sonra, elbette toplumların dinamiğindeki değişim ve teknolojideki ani ilerleme ile, değişime uğradığı ve daha da faydalı olduğunu söylenebilir. Yine de doğunun felsefesinin günümüze kadar ulaşması ve hala geçerliliğini yitirmemesi, iş yaşamında, askeri ve politik alanlarda Savaş Sanatının da geçerliliğini yitirmeyen, etkin bir eser olarak anılmasına neden olmuştur.
Bu kalıcılığın nedeni belki de içeriğindeki doğu felsefesinin eşsiz dehasının, hiç değişmeyen insani güdülerimizi çözmüş ve bunları eğitebilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
İşte bu muhteşem eser, Savaş Sanatı’ndan bazı aforizmalar;
-Önderliği, çevre koşullarını, disiplini, askerleri, subayları ve ceza ile ödül yollarını ölçeceksin.
-Önderlik zekâ, güvenilirlik, insancıllık, cesaret ve kararlılık işidir.
-Birisi ödülü hak etmişse, ondan nefret etsen bile hakkını vereceksin. Birisi cezayı hak etmişse yakının olsa bile cezadan vazgeçmeyeceksin.
-Güçlü kuvvetli de olsan, dıştan aciz ve zayıf görüneceksin böylece düşmanı hazırlıksız yakalayacaksın.
-Düşmanın saflarını bozmak için öfkeyi kullan.
-Düşmana zayıflık ve acizlik göster ki kibirlensinler.
-Düşmanı düşmana karşı kullanırsan daima güçlü olursun.
-Usta bir önder, planlar yapılırken saldırıya geçer. Bu zekâyla yenmek demektir.
-Güçlü kimselerden kendine yandaş bulursan, bu göz korkutarak yenmek demektir.
-Savaşmaktansa morallerini bozarak düşmanlarını alt et; kentlerini stratejiyle ele geçir.
Güçlü, başarılı ve saygı duyulan biri olmak demek, tecrübelere saygı duymak, onları iyi anlamak ve özümsemekten geçer. Başarısızlıklardan dersler çıkarmak ve stratejiyi buna göre belirlemekten geçer. Günümüzün rekabetçi toplumu ve “ekmek aslanın ağzında” anlayışı, planlı hareket eden ve buna göre çalışan bireylerin toplumda yükselmesini sağlamaktadır Öyleyse işimizi şansa bırakmamak, başarıya ulaşma yolunda önemli bir kuraldır.
Kaynak: “Savaş Sanatı”, Sun Tzu,, Anahtar Kitaplar Yayınevi,5. Basım, İstanbul, 2008
Simurg: Kendi küllerinden yeniden doğmak