Amir Khonsari, Pranik Şifa tekniğini Türkiye’ye getirmiş olan ilk ve tek yetkili eğitmen olarak biliniyor. Kendisiyle eğitimi sırasında tanıştım ve çizdiği profil beni çok etkiledi.
Khonsari, bir bilgisayar mühendisi ve bu konuda uzman olarak çalışıyor. Dolayısıyla analitik zihnin holistik konulara bakışına da örnek teşkil ediyor. Topluma kendi mesleklerinin ötesinde bir fayda sunan, katma değer yaratan insanlarla yaptığım söyleşilerden bir yenisini, Amir Khonsari ile gerçekleştirdim.
Söyleşi: Mustafa Emin Palaz
Bugün bizimle beraber olduğunuz için teşekkür ederiz Amir ve ilk sorumla başlayayım; kendinizi tek bir cümleyle anlatır mısınız?
Tabi ki. Ne zaman bir iş halledilememişse, o işi halletmek için seçilen insan benimdir.
Çok iddialı, ancak sizi birebir tanıyan birisi olarak buna yatkın oluşunuzu da biliyorum. Pekâlâ, bir mutfak aleti olsaydınız, bu ne olurdu ve neden?
Bıçak olurdum. Çünkü son bitirici hamleyi bıçak yapar. Şöyle ki, zihinde her zaman keskin olmalısınız ve içinde bulunduğunuz durumu doğru düzgün bir şekilde kontrol edebilmelisiniz. Eğer yapamıyorsanız durum tersine döner ve tehlikeli olur. Düzgün kullanılan bir bıçak birçok farklı şekilde kullanılabilir.
Peki, siz kendi adınıza konuşacak olursanız, hayatınızda keskin misiniz, net misiniz?
İnsanlara karşı sert olmaya veya insanları incitmeye çalışmıyorum, bahsettiğim bu değil. Benim anlatmak istediğim zihinde ve amacında keskin ve kararlı olmak, ne yaptığını biliyor olmak. Yani bıçağı da kullanmadan önce ne yapmak istediğini bilmek gerek, bir sonraki adımı bilmek gerek, öyle değil mi?
Yani o zaman siz kararlı mısınız hayatınızda?
Evet öyleyim.
Peki, sizi en çok etkileyen anı, öykü veya masal?
İyi bir tane mi duymak istersiniz? Yoksa kötü bir tane mi? Aslında kötüden kastım biraz komik olmasıydı yoksa kötü bir anı değil.
Madem teklif var, ikisi de olsun. Unutamadığınız bir anı olduğu sürece ikisi de güzel olur.
Çocukluk yıllarımda ben ve en yakın arkadaşım tuzak kurmaktan çok hoşlanırdık. Filmlerden gördüğümüz ve etkilendiğimiz tuzaklardan… Her ikimizin de kendimizin yaptığı ağaç evlerimiz vardı.
Bir gün yaptığımız tuzaklardan birine yakalanan arkadaşım, babasını kendisini ağaçta baş aşağıya asılı şekilde buldu! Asla unutmadığım bir diğer anı ise öğretmenim Master Choa Kok Sui ile ilgili. Dizlerimin üzerinde duruyordum ve kendisi özellikle Türkiye’ye Pranik Şifa’yı getirmem ve eğitim vermem için beni kutsuyordu. O anki yüz ifadesi, gülüşü, nezaketi hala gözümün önündedir ve benim için unutulmayacak güzellikte bir anıdır. Her hatırladığımda çok duygulanırım.
Gözlediğim klasik şifacılardan en büyük farkınız, su gibi durgun olmanın yanında çocuksu heyecanınız, dolayısıyla bu iki anı da gayet oturdu. Hazır “Master” demişken, hayatınızda sizi etkileyen 3 öğüdü paylaşır mısınız?
Doğru düşünceler, doğru sözcükler ve doğru davranışlar. Üçünün birbirini tutması önemlidir.
Peki, şifacılığı nasıl tanımlıyorsunuz?
Aslında ben kendimi şifacı olarak tanımlamıyorum. Sadece insanlara acılarından kurtulmaları için yardım ettiğimde mutlu oluyorum. Bu benim çok özel bir şey yaptığım anlamına ya da benim özel birisi olduğum anlamına gelmiyor. Şöyle ki, ben bazı teknikler biliyorum ve bu teknikleri kullanarak insanların acılarını gideriyorum. Bu teknikleri mutlulukla insanlarla paylaşmak niyetindeyim. Benim asıl amacım budur. Bu teknikler benim eserim değil, hepsi öğretmenim Master Choa Kok Sui’den geliyor. Ben sadece ondan öğrendiklerimi uyguluyor ve diğer insanlara da öğretmeye çalışıyorum.
Tevazunuz için çok teşekkür ederim. Bir bilişim teknolojileri uzmanı olarak şifaya nasıl bulaştığınızı merak ediyorum. Açıklar mısınız?
Bilgisayardan önce ben matematik okudum. Matematik okuyabilmek için mantık bazlı bir zihne sahip olmanız gerekir. Bu sebepten dolayı Pranik Şifa’yı anlamakta ilk başta zorluklar çektim. Öğretiler bazen çok basit ama bunun yanı sıra çok etkiliydi. Fakat eğer mantık bazlı bir insansanız kendi kendinize problem yaratmaya başlayabilirsiniz. Mantık odaklı bir geçmişe sahip olduğum için sorunlar yaşadım. Artık yaşamıyorum. Ya sırf mantık ya da sırf ruhaniyet bazlı bir insan olabilirim.
Ben asıl mantık bazlı insandan ruhaniyet bazlı insana geçiş aşamalarını sormak istemiştim. O konudan bahsedebilir misiniz? Mesela bir bankacı dünyaya sayılardan bakıyor, bir bilgisayarcı dünyaya rasyonalist bakıyor ama diğer taraftan ruh da söz konusu ve mantıklı adımları algılamıyor veya zorluk çekiyor. Siz bu adımları aşmışsınız dersek, bu gibi insanlara ne gibi bir örnek olabilirsiniz? İzlediğiniz yolları anlatabilir misiniz?
Ben birçok farklı şifa yöntemleri denedim. Kung Fu eğitimleri aldım. Ama Kung Fu yaparken bile kendi kendime bu sanatın dövüşme yönünü sevmediğimi söylüyordum. Benim asıl ilgilendiğim, Kung Fu ustalarının kullandığı güç idi. Yine çok sayıda mantık bazlı sorular soruyor fakat yanıt alamıyordum. Bu gücün nereden geldiğini, nasıl elde edildiğini öğrenmek istiyordum.
Pranik Şifa’nın en büyük özelliklerinden birisi sadece ruhani değil aynı zamanda bilimsel olduğudur. Pranik Şifa için şöyle diyebiliriz: Ruhani olmanızı sağlayan bilim. İnsanlardan söylediklerimizi körü körüne kabul etmelerini beklemiyoruz hatta bunu istemiyoruz. Şöyle de demiyoruz: “biz buna inanıyoruz, siz de inanın”
200 yıllık bir pratiğin sonucunda faydaları ortaya çıkacaktır. Çünkü mantık bazlı bir insan için önemli olan; yaptığı işin sonucunu hemen görebilmektir. Pranik Şifa aynen böyledir, yaptığınız çalışmanın sonucunu anında görürsünüz. Pranik Şifa kurslarında adım adım ilerlersiniz. Ve bunlar Master Choa Kok Sui’nin tüm kursları için geçerlidir. Benim Pranik Şifa’yı ve ruhaniyeti rahatça mantık ve bilim çerçevesinde anlayabilmem de bu sayede mümkün olmuştur.
Bu durumda mantığa gömülmüş olmakla ruhaniyete geçiş yapmaktaki sebep, meraktır diyebilir miyiz?
Sebeplerden birisi merak. Çünkü bir süre sonra kendi kendinize “Tüm bu olanların arkasında ne var?” diye soruyorsunuz.
Peki, merak olgusu, sebeplerden bir tanesiyse, üç tane sebep öğrenebilir miyiz?
İzin verin bunu biraz düşüneyim.
Bir tanesi de yaptıklarınızın yeterli olmadığını düşünüyor olmaktır. Hep bir yerlerde bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyor olmanızdır. Bu ikinci sebepse, üçüncüsü de dileklerinizin yerine gelmesi.
Çok güzeller, teşekkür ederim. Peki, bu güne kadar şifa eğitimlerinizde veya şifa seansları esnasında karşılaştığınız en komik anınız nedir?
Bir tercümanımla alakalı anım var. Kurs esnasında bir tekniği tercüman arkadaşın üzerinde gösteriyordum. O sırada birisi bana bir soru sordu ve tercümanı tamamıyla unuttum. Sonuç olarak ne yazık ki zavallı tercüman ishal olmuştu çünkü öğrenciye cevap verirken elimi tercümandan çekmeyi unutmuş ve tekniği gereğinden fazla süre uygulamıştım. Yaptığım teknik bağırsakları çalıştırma üzerineydi. Kurstan sonraki yemek molasından sonra tuvaletten çıkamadığı için bir daha tercümanı göremedik.
Ben de sizin bir eğitiminizi tercüme etmiştim, o durumda olmadığım için şanslıyım. Peki, burada şifa uygulayıcılığına geçelim. Şifacı olduğunuz gibi eğitmensiniz de. Bize şifadan biraz daha bahsedebilir misiniz?
Evet, ben bu çok basit ve aynı zamanda etkili teknikleri paylaşabildiğim kadar çok sayıda insanla paylaşmak istiyorum. Çünkü insanlara günlük hayatlarında çok yardımcı olacak tekniklerdir; baş ağrısı, ateş, grip, kaşıntı, öksürük gibi en ufak rahatsızlıklardan en büyüklerine kadar, sorunlarına destek sağlayacak.
Ben birilerine şifa vermekten ziyade, insanlara şifa vermeyi öğretmek istiyorum. Böylelikle bana ihtiyaçları kalmaz çünkü benim onlardan tek farkım daha fazla pratik yapmış olmam. Yoksa benim verdiğim şifayı biraz çalışarak onlar da elleriyle verebilme yetisine sahipler.
İhtiyaç demişken, şifa demişken, günümüzde birçok şifacı hastalarına ilaç kullanmamalarını veya doktora ihtiyaçları olmadığını söylemektedir. Sizin bu konuya yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?
Bu büyük bir hata! Bizim yaptığımız enerji çalışmaları aura yani, enerji bedeni üzerindeki çalışmalardır. Doktorlar ise fiziksel beden üzerinde çalışırlar. Hepsi en az altı 6 yıl tıp eğitimi görmüş insanlar. Fiziksel bedeni çok iyi biliyorlar. Ben kesinlikle doktor değilim. En iyi yol bu ikisini bir araya getirmektir. Hastalar doktora gitmeli, fiziksel tedavi görmeli, siz de bu tedavinin yanı sıra hastaların aurasını temizleyerek tedaviye katkıda bulunmuş olursunuz.
Bir yazımda Pranik Şifa’nın “beyaz tahta” tekniğinden bahsetmiştim. Sebebi insanların problemlerine yardımcı olmak içindi ve bu, NLP’deki bazı tekniklere çok benziyordu. Pranik Şifa’nın kıdemli eğitmeni olarak, iş ortamlarında, toplantılarda, günlük hayatta, komşuluk ilişkilerinde vs. kullanabileceğimiz teknikler var mı?
Bu teknikleri eğitimin tamamını almadan insanlarla paylaşmamalıyız çünkü bunlar, kendimize yardım etmemiz için kullanmamız gereken teknikler. Ancak evet, bunlar için farklı teknikler var. En iyisi de meditasyon yapmak ve içinde bulunduğunuz zor durumu kutsamaktır.
Ben yazımda NLP’de mevcut ve yanlış uygulanırsa tehlikeli olabilecek bir tekniğin muadilinin, Pranik Şifa’da olduğunu ve bunun hiçbir risk taşımadığını yazmıştım. Ayrıca yine NLP’de benzeri ama yanlış uygulanma tehlikesi olmayan başka bir teknikten bahsetmiştim. İnternette birçok yanıltıcı ve riskli sonuçlar doğurabilecek teknikler veriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Spritüel konularla ilgili eğitimler internet ortamında güvenli olmayabilir. Şu hususlara dikkat etmek lazım: Size eğitim veya bilgi veren kişi bir yere bağlı mı yoksa kendi başına mı eğitim veriyor? Bazı teknikler çok basit olmasının yanı sıra yanlış kullanılırsa tehlikeli olabilir ve zarara yol açabilir.
Yani tekrarlamak gerekirse insanların söylediği şeyleri körü körüne kabul etmeyin, inanmayın. Örnek olarak benim birçok öğrencim şu anda Türkiye’de kendi kendilerini eğitimci ilan ettiler, merkezimize bağlı değiller, uluslararası sertifikalarımızı kopyalayıp eğitim verdikleri zavallı öğrencilerine sahte sertifika veriyorlar.
Master Cho’nın kurduğu İçsel Çalışmalar Enstitüsü’ne (Institute of Inner Studies) bağlı değiller ve en kötüsü verdikleri kursları verebilme yetkileri olmadığı gibi, yetileri de yok. Yani kendi uzmanı olmadıkları, eğitim izni almadıkları kursları başkalarına veriyorlar ve işin kötüsü bu eğitim verdikleri insanlardan bazıları da ne hikmetse eğitimci olmuş!
Eğitim verebilmenin koşulları var, belli kursları almış olmanız, belli seviyeleri aşmış olmanız lazım. Tabi ki bu doğru olan ve uzun olan yol. Ama bir eğitimi verebilecek duruma gelmek için onun ustası olmuş olmak lazım. Benim verdiğim kurslardan birine katılıp bir iki ay sonra da kendinizi eğitimci olarak lanse etmeniz sahtekârlığa girer ki ne yazık ki bunu yapmış olan öğrencilerim şu anda Türkiye’de eğitim veriyor.
Katılımcı adaylarının bu konuya dikkat edeceğine inanıyorum. Peki, tekrar size dönelim. Kendinizi doğadan bir şeyle tanımlar mısınız?
Okyanus diyebilirim. Okyanus sakindir, sabırlıdır… Ama sonra büyük dalgalar gelebilir. Ama bu tsunami sinirden kaynaklanmaz, çünkü fırtınadan sonra her şey yeniden sakinleşir, eski dinginliğine kavuşur.
Son olarak lütfen bir tuvalet düşünüp, onu tarif edebilir misiniz?
Çok meşgul bir insan olduğum için, tuvalet bazen dinlenebildiğim ve düşünebildiğim tek yer oluyor bazen.
Bana ayrıntı lazım, düşündüğünüz tuvalet büyük mü, küçük mü? Daha çok detay paylaşın lütfen.
Temiz olması geliyor aklıma. Parlak renkler ve temiz. Penceresi olursa daha iyi olur. Orada uyumayacağımıza göre lükse gerek yok, temiz olsun yeter.
Teşekkür ederim cevaplarınız ve dağıttığınız ilhamlar için.
Amir’in sıklıkla düzenlediği ve Temel Düzey, İleri Düzey ve Psikoterapi seviyelerinden oluşan Pranik Şifa Eğitimleri ile ilgili bilgi almak için [email protected] üzerinden iletişime geçebilirsiniz. Çok yakında Kristal Terapi ve Arkatik Yoga Seviyeleri’ni de Türkiye’de vermeye başlayacak.