Cumhuriyetimizin 89’uncu Yılında Birey Millet ve Birlik Anlayışı

Milletini sevmek, milliyetini sevmek ve sahiplenmek, sanılanın aksine ayrıştırıcı değil, birleştirici bir hissediştir. Hizmet ve etkisi kendimizden, yakın çevremizden başlar. Önce kendi içinde bir bütün oluşturabilmeli ki milletler, sonra tam bir bütünün içindeki yerlerini alıp onun bir parçası olabilsinler.

Cumhuriyetimizin 89'uncu Yılında Birey Millet ve Birlik Anlayışı

Neden tek bir insan ırkı olarak değil de millet millet yaratılmışız? İlahi düzende bunun bir anlamı olmalı. Eminim ki dünya insanı bölünsün diye değildir bu ayrışma. Farklılıklardan, parçalardan bütüne varışın bir yolu bu çok renklilik diye düşünüyorum. Sınav açık. Önce kendi içinde bir bütün oluşturabilmeli milletler ki sonra tam bir bütünün içindeki yerlerini alıp onun bir parçası olabilsinler.


Yüzyıllarca devam eden savaşlar, gelecekteki barışın teminatı olacaklar. Nasıl insan olma gücünü eline almadan önce türlü deneyimlerle temizlenmeliyse insanların karması, milletlerin karması da temizlenmeli ve temizleniyor tek tek savaşlarla, devrimlerle, derin kayıplarla ve doğal afetlerle.

Dünya finale hazırlanırken tüm hesaplaşmalarını yapıyor. Diktatör rejimler alaşağı ediliyor. Açlıkla mücadele eden ülkelerde işler çığırından çıkmış durumda. Dünyanın güç dengelerinin terazisi bozuluyor. Sarsılmaz sandığımız güçler, kaygan zemin üzerinde ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Toprak tarihtir. İnsanların unuttuğu her şeyi bilir. Alın terini, emeği topraktan soracaksın. Üstümüze toprak değse, kirlendik sanırız da, bilmeyiz dünyanın toz bezidir, süpürgesidir o. Dünyanın nefretini emdiği gibi, kirini pasağını da emer toprak.

İşe yaramazını işe yarar yapar, dönüştürür, kullanır, ziyan etmez hiçbir şeyi. Ama Toprak ananın da sabrı taştı artık. Yüzyıllardır insanların ürettiği ve dünya anaya naklettiği kini, nefreti ve tüm negatif düşünceleri, davranışları, niyetleri kusuyor şimdi yanardağ faaliyetleriyle, depremlerle, sellerle, iklim değişikliğiyle, kutupların kaymasıyla…

Toprak milletler için de önemlidir. Tarihinin sindiği yer vatan olur bir millete. O yüzden değerlidir bu kadar. Ata kokar çünkü toprak, kan kokar. Dünyada yüzyıllarca sürdü savaşlar. Şimdi tarih derslerinde anlatılıyor tarih tarih , sıra sıra… Kınıyoruz savaşları, olmasaydı diyoruz.

Fakat şimdi dünyada uluslararası problemler savaşmadan da çözülebiliyorsa, o savaşların ödenen bedellerinin ardından doğan güneştir bu anlayış. Bunun daha ötesi, şu anda olan savaşların da bitmesi tabi ki. Ama şimdi suların bulanma, karışma zamanı.

Yakındır durgun sularda kardeşçe yüzeceğimiz günler. Dünya mezuniyet öncesi son sınavlarını veriyor.

Cinsiyetsiz olmak nasıl mümkün değilse, milliyetsiz olmak da mümkün değildir. Bir insan ya kadındır, ya erkek ya da ya erkekken kadın gibi hissetmeyi ve yaşamayı seçmiştir ya da kadınken erkek gibi hissetmeyi… Ama cinsiyetsiz değildir. Aynı şekilde kişi ya içine doğduğu millet mensubiyetini benimser, karakterini sindirir ki DNA’sının da desteklediği karakterdir bu. Ya da yaşadığı vatanın milli mensubiyetini kabullenir. Ama milliyetsiz olamaz.

Milliyetini inkâr edip, sadece dünya vatandaşlığını kabul etmiş ve dünyaya hizmet etmek istediğini savunan insanlar, kendi çocuğunu sahiplenmeden diğer çocukları sahiplenmeye ve onlara hizmet etmeye kalkan annelere benzer ki bu hizmet ne kadar yürekten ve istikrarlı olur siz düşünün.


Milletini sevmek, milliyetini sevmek ve sahiplenmek, sanılanın aksine ayrıştırıcı değil, birleştirici bir hissediştir. Hizmet ve etkisi önce kendimizden, yakın çevremizden başlar.

Önce kendimizi, sonra yakınımızdakileri, ailemizi, çevremizi ve ülkemizi, en son bütün insanlığı etkileyen gücü var niyetlerimizin. Büyük bir durgun su birikintisine her birimizin attığı niyet taşlarının dalgaları birleşerek, kendi çapında etkiden, tüm su birikintisini kaplayacak etkiye büyür.

Ne kadar mükemmel bir sistem değil mi? Sorumluluktan kaçma, başkasına yükleme lüksümüz yok. Ne bizim geleceğimizin, ne ülkemizin geleceğinin, ne de insanlığın geleceğinin sorumluluğunu atamayız üzerimizden. Atmamalıyız da. Eğer sorumluluk almazsak hiçbir şey yapmayarak, olumsuza hizmet ettiğimizi unutmayalım. Hem de ne yaptığımızı bilmeden, şuursuzca. Bu açıkça olumsuza hizmet etmekten daha da kötü.

Tarih de bugüne doğru dalga dalga etkisini gösterir. O yüzden mensubu olduğumuz milliyetlerin de bir anlamı var. Her milletin ortak mirası bir milli karakteri var. Örneğin tarih boyunca aldıkları topraklardaki halk üzerinde adaletiyle tanınmış, kimseye zulmetmemiş, dosta dost, düşmana düşman olarak ayna tutmuş bir millet karakterinin, Türk milletinin bir mensubu olmakla onur ve gurur duyuyorum.

Evlilik, savaşa gidiş, çocuk sahibi olmanın müjdesini veriş gibi konularda ritüellerin, törenlerin, duaların yapılan işi enerjisel olarak sağlamlaştırdığının, paylaşımı arttırdığının farkında olmuş bir millettir Türk Milleti. 

Yakın tarihte Mustafa Kemal Atatürk gibi bir liderlik dehasının ışığında, örneği görülmemiş bir hedef birliği oluşturarak, işgal güçlerine karşı kurtuluş savaşı vermiş, vatanını ve çok değer verdiği bağımsızlığını kadın, erkek, çoluk, çocuk tek yürek olarak savunmuş ve karanlıkların içinden, imkânsızlıklara inat 89 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti güneşini doğurmuş bir millettir Türk Milleti.

Elbette insanların bireysel tekâmülleri için nasıl gerekliyse hatalar, yanlışlar, kaybedişler, bedeller, bir milletin tekâmülü için de gereklidir. Türk milletinin de geçmişinin hataları, bugününün bedelleri, yarınının öğrenilmiş dersleri olacaktır.

Halk arasında “hamuru sağlam olmak “diye bir deyim vardır ya. İşte hamuru sağlam olan Türk milleti, hataların içinden DNA’sındaki sağlam milli karakter mührü ile çıkarak, önce Türkiye’nin, sonra dünyanın tekâmülüne hizmet edecektir. Ancak kendi tarihine ve milli mensubiyetine sahip çıkan milletler, başkalarının milli mensubiyetine, tarihine, diline, kültürüne saygı gösterebilirler.

Öyle ise;
“Ben” bilincinden, “millet” bilincine ve “bütünlük” bilincine, birliğe uzanan tekamül yolculuğunda, Türk milleti olarak sorumluluğumuzu üstlenip, yüksek diploma notumuz ile dünyanın mezuniyet ortalamasını yükseltmeye ve dünyanın birliğine hizmet etmeye çalışalım.


DNA’mızdaki Türklük mührü, sağlam milli karakterimizin kanıtı, şanlı tarihimiz ise gelecekte yapabileceklerimizin teminatıdır.

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’de çocuklar


 

Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...