Akış döngüsünün kutsal bahçıvanları

Doğa bize ne güzel bir kucak açmış bağrında. Renklerin, lezzetlerin, seslerin uyum içinde birlikte var olduğu bir sistem. Her şey kendi içinde ve birbirinin içinde akıyor, birbirinin önünü kesmeden. Sistemin bütünlüğünü görebilen, akıl edebilen, bu uyuma hayran kalan varlığın; onu kutsal diye nitelemesine şaşmamak gerek.

Akış döngüsünün kutsal bahçıvanları

Bizi besleyen toprağı ekip biçmeye başlayan insanoğlu akışın bir yerinde kendi aklını yemiş olmalı ki, milyon yıllarda oluşmuş olan o toprağı, altındakileri ve üstündekileri ile har vurup, harman savurmaya başlamış. Sanki dipsiz kuyu mübarek.

Ailesi kalabalıklaştıkça gözü dönmüş. Aç kalmamak için aç bırakmaktan çekinmemiş. Bütünü besleyen damarları kendi menfaati yönünde akıtmak için elinden geleni ardına koymamış. Suların önüne bentler koymuş, ormanları kesip tarım alanları açmış, rüzgârların önünde toprağın uçup gitmesine seyirci kalmış. Biriktirmiş aç kalma korkusundan. Bakmış toprak yetmiyor beslemeye tahılını, basmış kimyevi desteği. O da yetmemiş, gen alfabesini bulup, değiştirmiş dizinlerini. Daha dayanıklı ürünler yapmış. Akışın bilmediği ürünler.


Akış içinde uyum var dedik.

İçinde her ne varsa akışa uyumlanmakta. Sistem bunun üzerine kurulmuş. Genetik dizini değiştirilmiş, aslı bozulmuş varlıklar, içinde aktıkları diğer varlıkların içinden geçerken onları da bu bozulmaya katıyorlar. Adı hasta olmuş, acı çekermiş, hüzün basarmış, akışa ne? O kendisine verilmiş vazifeye uyuyor; akıyor.

Bir de akışın içinde kendi halinde köylüler, çiftçiler var ki, onlar ata dedelerinden bildikleri tarzda katılıyor akışa. Bozmadan, nasiplerine razı, paylaşarak, toprağı tüketmeden ama gelecek nesillerin de ondan besleneceğini bilerek, toprağı zenginleştirerek akışın içinde geçinen kutsal varlıklar. Ne doğayı, ne toprağı, ne tohumu, ne de kendilerini bozmadan var oluşlarını kutsal kılan varlıklar.

Onlar çok kutsal bir görevi yerine getiriyorlar.

Asıl olana, akışın kendisine, bütüne, bütüncül olana sahip çıkıyor; gelecek nesillere kurdun, kuşun, yaprağın, çiçeğin, tohumun, ekimin, insan tohumunun aslını aktarabilmek adına; aklını yemiş insanın genetiği değişmiş aklına uymadan, kıt kanaat ama döngünün ta göbeğinde var olmaya devam ediyorlar.

Sanırım vaad edilen cennete gidebilmek, onların bu içlerindeki sesin peşinde sakin ve kararlı yürüyüşleri sonucunda bozulmamış bir avuç insan tohumu için mümkün olabilecek.


Her şeye rağmen sisteme direnen bu bir avuç insanı bazen bir köylü pazarında, bir tohum takas şenliğinde, bir doğal ürünler standında, bir ekolojik ürünler tanıtımı yapan sitenin satır aralarında görebilirsiniz. Onlara acabalarla, organik de neymiş, bunlar doğal derler ama bizi kazıklarlar sonunda, neden bu kadar pahalı, alt tarafı bir maydanoz diye baktığınızı biliyorum.

Çoğu defa köylü diye aşağılandıklarını, çamurlu giysileri, çatlak elleri nedeni ile dışlandıklarını gördüm. Çorapları kokuyor diye köyde yaşayan dayımı, bize ziyarete geldiğinde, evin kapısından dışarı iten çocuk ellerimi hatırlıyorum dün gibi. Utancı hala yüreğimin orta yerinde taş gibi duruyor.

Akışın içindeki bu gerçek insanların aslında kutsal bir görevi üstlenerek, sizin sahip olduğunuz konforları hiç tanımadan akış döngüsünün bekçileri olduğunu bir bilseniz. Konfor deyince, rahat döşeklerinizi, koltuklarınızı, bir düğme ile idare edilebilen klimalı odalarınızı anlamayın sakın; her ne kadar onlara da sahip olmasalar da. Onların dinlenme konforu yok asıl. Hafta sonu tatili, bayram tatili, yıllık izin gibi aralar veremiyorlar zira doğanın, akışın, bütünün böyle kesintileri yok… Tatil beklentileri de yok. Olamayacağını biliyor, şikayet de etmiyorlar.

Toprağın, döngünün bekçisi olan bu insanlara hak ettikleri değeri verme zamanı gelmedi mi? Eğer insan neslinin aslına sadık bir şekilde sürdürülebilmesini arzuluyor isek bu insanları; sahip çıktıkları tohumları, toprakları, yaşamları ile korumalı, yaşatmalı, koşullarını rahatlatmalı, huzurlarına huzur katmalıyız.

Omurgaları sakat kentliler, doğa önünde bellerini bükmeyi beceremez iken, doksan yaşında bahçemi belleyen komşu dedemin yüreği torunlarımın torunlarını dünya bahçesinde doyurtabilecek inanca sahip. O inanç toprağı da, tohumu da, emeği de kutsal kılıyor.


Onlara sahip çıkmakla, kendi neslinize sahip çıkacağınızı bilin. Altın çağa geçmenin, cennete gitmenin, değer bulmanın yolu akışın aslına sahip çıkmaktan geçiyor dostlar.

Beşikten Beşiğe: Çevre dostu tişörtler, havayı temizleyen halılar