Başkanlık sistemi nedir?

Bizde çoğu zaman olduğu gibi tartışmalar, sığ atışmaların ve altı boş söylemlerin dışına pek çıkamadığı için en hayati konularda bile bilgiden yoksun şekilde ve sadece belirli kalıplara göre yargılara varıyoruz. Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” sözünü kulağımıza ne kadar küpe etsek, o kadar az kalır herhalde. En azından hükumet sistemi gibi ülke geleceğini yakından ilgilendiren bir konuda atıp, tutmadan önce konuyu biraz öğrenmeye ve anlamaya çalışalım.

başkanlık sistemi

Soru, “Devletin başı kim olmalıdır” sorusu mudur? Yoksa demokrasinin gerçekten geliştirilip geliştirilmemesi gerektiği sorusu mudur?

Başkanlık sistemi nedir?

Parlamenter Sistem‘de yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirlerinden bağımsız üç kuvvet iken, Başkanlık Sistemi‘nde ise yasamanın yürütmeyi feshetme yetkisi yoktur. Dolayısıyla Başkanlık Sistemi, yürütmenin iktidar gücünü genişleten bir hükumet etme sistemidir. Ancak bir sistem için tam olarak iyi veya kötü demeden önce avantaj ve dezavantajlarını objektif bir şekilde masaya yatırarak, analiz etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.


Başkanlık Sistemi’nin en temel özellikleri; Devlet Başkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesi, yürütme organının tek kişiden müteşekkil olması ve yürütmenin yasamanın güveni esasına dayanmaması sayılabilir. Yani Devlet Başkanı yasa önermez, fakat yasamanın yaptığı yasaları veto edebilir. Sabit bir Başkanlık süresi vardır ve güvensizlik oyu ile hükümet düşürülüp, erken seçim düzenlenemez. Bunun yanı sıra yürütme de, yasamayı feshedemez.

Başkanlık Sistemi’nin bazı dinamikleri ülkeler arasında farklılıklar gösterebilse de ve Devlet Başkanı her ne kadar doğrudan halk tarafından seçiliyor olsa da, ABD’de Başkan’ı halk oyuyla seçilen Seçiciler Kurulu seçmektedir. Latin Amerika ülkelerindeki uygulamaların ve sonuçlarının ise çok daha farklı olduğu ortadadır.

Başkan’ın halk adına doğrudan yetki sahibi olması, hızlı karar mekanizması ve sabit süreyle görev yapılması nedeniyle oluşan istikrar unsurları ise Başkanlık Sistemi’nin avantajları olarak değerlendirilebilir. Ancak özellikle demokratik tekâmülünü henüz tam anlamıyla tamamlamamış olan ülkelerde otoriter rejime yönelim ve lider değişimindeki zorluklar da, bu sistemin temel dezavantajları olarak ön plana çıkmaktadır. Genel kanı olarak, Başkanlık Sistemi’nin kendisine özgü koşulları olan ABD dışında istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir.

Bu noktada Yarı Başkanlık Sistemi‘nden de kısaca bahsetmek gerekirse bu da, Başkanlık Sistemi ile Parlamenter Sistem’in bir bakıma karışımı gibi olup; yürütme gücü, halk tarafından seçilen Devlet Başkanı ile Parlamento güvenine dayanan Hükumet Başkanı arasında paylaştırılır. Bu sistemi uygulayan Fransa gibi ülkelerde ise yürütme yetkilerinin Hükumet Başkanı ve Cumhurbaşkanı arasında paylaşıldığı ve yasama ile yürütmenin işbirliği içerisinde çalıştığı bir sistem görülmektedir.

Bu genel bilgiler ışığında Başkanlık Sistemi’nin ülkemize ne getirip getiremeyeceği üzerine düşünebiliriz. Ancak bunun için bilgi temelli, kısır siyasi çekişmelerden uzak ve akademik bir tartışma zemininin oluşturulması zaruridir.

İktidar – muhalefet diyalogsuzluğu, bölünme endişeleri ve kurumlar arası kavgaların hala daha süregeldiği ülkemizde böylesi bir sistem değişikliğine hazır olup olmadığımızın cevabını vermek oldukça güç görünüyor. Ülkemizde bugüne kadarki bazı hükumetlerin hem yasama, hem yürütme rolüne soyunmaları ve hatta yargının dahi siyasallaştığı iddiaları arasında siyaset üstü bir durum analizine ihtiyaç bulunuyor.


Tüm bunların yanı sıra Başkanlık Sistemi gelmeden çok önce Başkancı Sistem’in geldiği de çok aşikar memleketimize. “Başkanım, Başkanım” yağdanlıkları kol geziyor dört bir yanda. Kulüp başkanlarının kral gibi muamele gördüğü, türlü başkanlıkların da sıfat olarak kullanıldığı ülkemizde Başkancı Sistem çoktan topluma işlemiş durumda.

Demokrasiyi güçlendirmeden devletin başının kim olması gerektiğini mi sorgulayalım, yoksa öncelikle sağlam ve gelişmiş bir demokratik kültürü inşa etmenin derdine mi düşelim?

Soru, baş sorunu mudur? Yoksa öncelikle başı ayakta tutan gövdenin sağlam ve sağlıklı olması gerektiğine karar verilmesi midir?

[divider]

Yararlanılan Kaynaklar :

* Anayasa Hukuku, Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN, Editör: Doç.Dr. Ayşe Tülin YÜRÜK, AÖF Yayınları


* Radikal İki, 25 Nisan 2010, Prof. Dr. E.Fuat KEYMAN