Sahip olduğumuz en belirgin ve en sınırlandırıcı yanılsamalardan birisi, gördüklerimizin”gerçek” dünya olduğuna inanmamızdır. Zihinsel modelleri (düşünme biçimleri), kendi dünyamızı anlamlandırırken başvurduğumuz beyin süreçlerini tanımlamak için kullanırız.
Dünyayı anlamlandırma biçimimiz geniş ölçüde içsel, kısmen de dış dünya tarafından belirlenir. “Zihinsel model” olarak adlandırdığımız şey nöronlar, snapslar, nöro-kimyasallar ve elektriksel aktiviteden oluşan; hakkında muğlak fikirlere sahip olduğumuz, karmaşık bir biçimde işleyen içsel bir dünyadır. Zihinsel modellerimiz, dünyaya bakışımızı ve onu anlamlandırma şeklimizi belirler.
Zihinsel modellerin kaynağı
Yaşamımız boyunca aldığımız eğitimler, ‘modeller’imizin şekillenip netlik kazanmasını sağlar. Modeller; kişinin yaklaşımı, kişilik, eğitim, katılınan kurslar, diğer insanların etkileri ve deneyimler yoluyla biçimlenir.
Zihinsel modellerimizin kaynağını araştırmak, onları daha iyi kavramamızı sağlar. Düşüncelerimizin şekillenmesinde, doğadan gelenlerin mi yoksa sonradan kazanılmış niteliklerin mi daha etkili olduğu uzun zamandır süren bir tartışmadır. Görünüşe göre, temelde kim olduğumuzu ve neler yapabileceğimizi kalıtım belirlemektedir. Bu yeteneklerin şekillenmesi, güçlendirilip, diğerlerinin zayıflatılmasındaysa deneyim etkili olmaktadır. “Kazanılmış” yetenekler, zihinsel modellerimizi şekillendirmede önemli rol oynar.
Kazanılmış yetenekler
1- Öğrenim: Zihinsel modellerimizi geniş ölçüde biçimlendirir ve dünyaya bakışımızı şekillendirir.
2-Eğitim: Belirli konulardaki kurslar ve alıştırmalar, değişimlerin üstesinden gelmemizi ve yeni durumlarla başa çıkmamızı sağlar. Eğitim, genel öğrenime nazaran daha kapsamlı ve esnektir.
3-Başkalarının etkisi: Her insan akıl hocalarının, uzmanların, ailelerinin ve arkadaşlarının etkisi altındadır. Okuduğumuz kitaplardan da etkileniriz.
4-Ödül ve teşvikler: Eylemlerimizi, onlara sahip olduğumuz için aldığımız ödül ve teşvikler şekillendirir. Bunlar maddi kazançların yanı sıra, onaylanma gibi soyut ödüller de olabilir.
5-Kişisel deneyim: Sanatçılar, bilim adamları vb. insanlar kendilerini deneyimler yoluyla geliştirir. Bu deneyimler sonucunda kendi tarzlarını yaratırlar ve yaygın düşünce kalıplarının dışına çıkarlar. Kazanılan başarılar ve yapılan hatalar, kişinin dünya görüşünü çarpıcı bir şekilde etkiler. Hatalarımızın üstesinden gelmede ve başarılarımızı sindirmede izlenilen yollar, karşılaşılan her yeni zorlukta kullanacağımız yaklaşımı etkiler.
6-İkinci öğrenme türü: Yeni zihinsel modeller ve bir modelden diğerine geçiş üzerine kuruludur. Belirli bir modele ilişkin bilgimizi derinleştirmez ama dünyaya modelin dışından bakarak, ondan anlam çıkartacak yeni modeller yaratır.
Ne düşünürsek onu görürüz!
Gözlerimizle gördüğümüz ya da diğer duyularımızla algıladığımız verilere çoğunlukla güveniriz. Bununla birlikte, yapılan araştırmalar dış dünyadan aldığımız duyusal enformasyonun genellikle çok küçük bir kısmını kullandığımızı, büyük bir bölümünü ise dışladığımızı ve devreye sokmadığımızı göstermektedir. Bu süreci dış dünyayı görerek tecrübe etsek de, görsel akışın yaptığı şey aslında iç dünyamızdaki önceki tecrübeleri devreye sokmaktır.
Bu dış dünyanın var olmadığı anlamına değil, sadece onun büyük bölümünü yok saydığımız anlamına gelir. Gördüklerimizin çoğu zihnimizdedir. Zihnin gerçeklik yaratmadaki gücü, bir kaza veya ameliyat sonucunda kolunu ya da bacağını kaybeden kişilerin yaşadıkları “hayali uzuv” deneyiminde kendini gösterir. Fiziksel uzuv artık orada olmadığı halde, kişi o organı hissetmeyi sürdürür.
Modellerimiz o kadar güçlü, derinlerde ve kalıcı bir şekilde yerleşiktir ki; eski modellerimiz var olan duruma uymadığı zaman, biz yaşamdaki deneyimlerimizi modellere uydurmaya çalışırız. Bu durum sağlıklı düşünmemizi ve sağlıklı yorumlarda bulunmamızı engelleyerek, bizi sınırlı ve işlevsiz bir modele hapseder. İçine hapsolduğumuz her model, zaman içinde içimizde göremediğimiz düşünsel kör noktalar oluşturur. Biz ruhsal ve bilişsel bir körlükle bu sınırlı inançlara, korkulara çarpa çarpa yaşamda ilerlemeye çalışırız. Bu noktadayken yaşamda sağlıklı adımlar atıp, kayda değer ilerlemeler gerçekleştiremeyeceğimiz açıktır.
Zihnin ve düşüncenin efendisi beyne bakış
Beyin, düşüncelerimizi belirleyen karmaşık sinirsel yapıların gelişimini sağlamak için bazı sinapsları seçer ayırır, güçlendirir ya da zayıflatır. Bu sinirsel ‘modelleri” tecrübe, eğitim ve alıştırma yoluyla yeniden şekillendiririz.
Bir bebek, gelen sinyallere anlam vermede kullanacağı önemli yeteneklere temel düzeyde, genellikle genetik yönergeler yoluyla sahiptir. Bebeklikten çocukluğa geçişte; çocuğun iç dünyası zenginleştikçe, dış dünya geri çekilmeye başlar. Freeman’ın deneyleri, ilk önceleri ağır basan dış dünyanın süreç içinde bu üstünlüğü iç dünyaya kaptırdığını göstermektedir. Beyin artık girdi olarak dış kaynaklardan gelen sinyaller yerine kendi modellerini kullanmaktadır. Beyin, yeni bir deneyimle yüz yüze geldiğinde; durumun en yakın karşılığı gibi görünen karmaşık “zihinsel model”i göreve çağırır.
Yetişkinlik çağının karşılaşılan önemli deneyimlerinden olan monoton hayat tarzından şikâyet ettiğimizde, bu modellerin varlığını hissederiz. Zihinsel modellerin gelişmesi çocuklukla erginliği gerçek manasıyla ayıran bir sınır çizgisidir. Zamanla, zararsız bir illüzyon olarak anlamlandırdığımız alışılmış, bilinen bir dünyada yaşamaya başlarız. Zararsızdır ve dünyada bir şekilde hareket etmemizi sağlar ancak, ne de olsa bir yanılsamadır!
Yanılsamalar dünyası
Hayatın içinde yıllar geçtikçe, düşünce ve harekete geçme yapılarımızı o kadar kanıksarız ki, en sonunda ‘modeller”in aslında içsel yanılsamalar olduğunu tamamen unutur ve modelleri göremez hale geliriz. Onları, dışsal gerçeklik olarak kabul eder ve gerçekten öyleymiş gibi eylemlerde bulunuruz.
Eğer modeller sağlamsa, zihnin dışsal gerçeklikle başa çıkmasında çoğunlukla daha başarılı olur. Ancak bunda gizli bir tehlike vardır. Dünya, yaşam ve kavramlar sürekli bir değişiklikten geçerken; biz aynı kalıpları hiç sorgulamadan sürdürmeye devam ettikçe ve zaman zaman mevcut koşullara göre onları değiştirmedikçe kendimizi, var olan durumla hiç ilgisi olmayan modellerin içinde bulabiliriz.
Zihinsel modellerin farkındalığı için
1- Zihinsel modellerinizin gücünü ve sınırlarını tanıyın.
2- Zihinsel modellerinizin, değişen çevredeki işlevselliğini sürekli ölçün. Yeni modeller geliştirip, bütünsel bir modeller portföyü oluşturun.
3- Yeni bir alt yapı oluşturup başkalarının düşünceleriyle ilgili algınızı yeniden şekillendirip, değişimin önündeki engelleri kaldırın.
4- Modellerinizi değerlendirip, sağlamlaştırmanızı sağlayacak bir yöntemi sürekli sınayıp, uygulayın. Hızlı bir şekilde, yeni modellerinizi ışığında hareket etmeye başlayın.
Günümüz dünyası sürekli ve hızlı bir şekilde değiştiği için kendi modellerimizin farkında olmalıyız. Onları değiştirmemiz gerekip gerekmediğini, nasıl değiştireceğimizi bilmeli ve hızlı bir şekilde harekete geçmeliyiz.
Yaşamımızı değiştirmek için ilk önce düşünme biçimimizi değiştirmeliyiz. Farkındalığı sağlayan, dünyayı anlamdıran ve yapabileceklerimizi belirleyen zihinsel modellerimizdir. Zihinsel modellerimizin farkında olup; zihnimize ve modellerimize hâkim olmak, yaşantımıza hâkim olmamızı sağlayacaktır.
Gördüğümüz ve düşündüğümüz şeylerin bir dış uyarıcıdan daha ziyade iç kaynaklı olduğunu anlarsak, büyük bir atılım gerçekleştirmiş oluruz. Modellerimize dair bilinçlenmeye başladıkça, onları fark etmemiz de kolaylaşacaktır.
Her şeye aynı açıdan bakarsan,
Hep aynı şeyleri düşünürsün.
Hep aynı şeyleri düşünürsen,
Hep aynı şeyleri yaparsın.
Hep aynı şeyleri yaparsan,
Hep aynı sonuçları elde edersin.
Hep aynı sonuçları elde edersen,
Hep ya mutlu ya da hep mutsuz olursun…
Carlos Castaneda