Aşk; Allah’ın insana verdiği, insan ile insan ve insan ile Allah arasında yaşanan en güzel hediyedir. Yaşamın oluş sebebidir aşk! Yaratımın sırrını sadece aşkı bilen, aşkı gönüllerinde yaşayanlar idrak ederler.
Bir Romeo ve Juliet hikayesi
Ve insanda gerçek manada aşk başladığında sürekli büyüyen bir ateş, içten bir genişleme ve esrime, mutluluk ve coşku deneyimlenir. Ulvi ve yüce gücüyle aşk, insanın iradesi dışında bağımsız olarak ortaya çıkar. Aşkı bedenleyen insan bedenlediği bu enerjiyi, içten dışa doğru yayar. İnsan kendisine aşkla ulaşır. Aşık insan baktığı, dokunduğu her yerde güzellik görür. Bu kendinden kendine yaydığı, Allah’ın lütfuyla gördüğü güzelliktir.
Toprağın baharla kavuştuğunda yeşillikler ve bin bir çiçekle coşan bahçeler nasıl canlanıp o güzelim enerjiyi dünyaya yayıyorsa, insan da aşkla dolduğunda bu bilinçle yaşamı bir başka yaratır…
5000 yıllık aşk!
Geçen yıl yapılan bir kazıda bulunan aşkın fotoğrafı, gören herkesi çok etkiledi. Ve gazetelere şu başlıkla geçti:
İşte aşkın fotoğrafı:
İtalya’nın kuzeyindeki Mantua kasabasında yapılan arkeolojik kazılarda üzerinden 5 bin yıldan fazla zaman geçen ama görenleri bugün bile şaşkına çeviren bir aşkın kalıntıları bulundu. Bir kadın ve erkeğin birbirine sarılmış kemikleri arkeoloji ekibini bile şaşırttı. Kalıntıların bulunduğu kasabanın Romeo ve Juliet’in aşkına konukluk etmiş olması olayın esrarını daha da artırdı.
İskeletlerin bulunduğu bölgenin Cilalı Taş Devri’ne ait bir bölge olduğu sanılıyor. Uzmanlar şimdi buldukları bu kemiklerin gerçek yaşlarını tespit etmeye çalışıyor. Arkeologlar ilk aşamada erkeğin herhangi bir nedenle öldüğünü, kadının ise onun yanına uzanarak intihar ettiği tahmininde bulundu. Ancak esrarı laboratuar çalışmaları çözecek.
Valdaro Nehri yakınlarında yapılan kazının lideri Elena Menotti, daha önce böyle bir şeyin bulunmadığını söyleyerek “Bu eşsiz bir görüntü” dedi. Menotti, daha önce buna benzer buluş yapıldığını ancak kemiklerin bir anne ile çocuğuna ait olduğunu vurguladı.
Daha önce birçok kazıda çalıştığını söyleyen Menotti, “Bu işi 25 yıldır yapıyorum, Pompei de dâhil bir çok ünlü kazı alanında çalıştım. Ancak daha önce hiçbir şey beni bu kadar heyecanlandırmamıştı. Bu bulduğum en özel şey” dedi.
Bu kalıntılar, herkesin bildiği filmlere konu olan Romeo ve Juliet’e ait olabilir miydi?
5 bin yıl önce Mantua bataklık bir bölgeydi ve birçok nehrin kesişme noktasında yer alıyordu. Avcılık ve balıkçılıkla hayatını devam ettiren halkın yaşadığı bu bölgenin bir diğer özelliği ise Romeo ve Juliet’in hikayesine de evsahipliği yapması.
Kitapta, Romeo düşmanı Tybalt Capulet’i öldürmek üzere Mantua’ya gittiğinde Juliet’e aşık olmuştu. Kasabanın tarihin en büyük aşklarından birine ev sahipliği yaptığı düşünüldüğünde binlerce yıllık bu iskeletlerin Romeo ve Juliet’e ait olduğu iddia ediliyor.
William Shakespeare’in eserlerini yaşanmış halk hikayelerine dayandırdığı düşünüldüğünde iddianın gerçek olma olasılığı da artıyor.
Romeo ve Juliet’in hikayesi
Çok eskiden beri Verona’da Montegü ve Kapulet adında, düşman iki zengin aile yaşarmış. Tesadüf bu ya, bir gün Kapulet’lerin balosunda Montegü’nün oğlu Romeo genç ve güzel Juliet ile karşılaşır. Gençler birbirlerini çok severler.
Juliet’in akrabaları Romeo’nun kendi ezeli düşmanlarının oğlu olduğunu öğrenince aşıkları ayırmaya çalışır. Romeo ve Juliet, gizlice evlenmeye karar verirler. Bu evliliğin, iki aile arasındaki düşmanlığa bir son verebileceği umuduyla Peder Lorenzo tarafından gerçekleştirilen bir törenle evlenirler.
Bir sokak kavgasında Romeo’nun arkadaşı Merkutio öldürülür. Arkadaşının öcünü almak isteyen Romeo, sevgilisinin kardeşi Tybalt’ı bıçaklar ve Dük tarafından sürgünle cezalandırılır. Juliet’in anne – babası da, kızlarını bir an önce genç bir kont olan Paris ile evlendirmeyi istemektedir. Sevgilisi Romeo’ya sadık kalmak isteyen Juliet’in tek çaresi hayatına son vermektir ve genç kız ölümü seçer.
Aşkı Juliet’in olmadığı bir dünyada yaşamak Romeo için çekilmez bir hal alır ve Romeo da bıçakla intihar eder.. Romeo ve Juliet’in aşkı bir efsane olarak yüzyıllarca zihinlerde yaşamaya devam eder…
Bu aşk öyküsünden yola çıkarak yazdığım yazımla, bu yıl ve her yıl dünyada enerjisel olarak aşk yılı olsun diliyorum…
İnsan aşkı, Tanrı’ya duyulan aşkı, bir insana ve her şeye duyulan aşkı yaşasın. Sevda ateşi gönül tellerini titretsin! Kalplerimizdeki aşk tüm dünyaya yayılsın!
Mevlana’dan alıntı bu dörtlük, tüm aşk olan gönüllere hediye olsun…
Önce öz sevgi vardı, sınırsız aşk vardı, dost,
İlâhî bir müjde saklardı dağların ardı, dost.
Aşkın dalgasındandır dönüşü gezegenlerin,
Aşk olmasaydı eğer şu dünya donardı dost.