Kendinizi gerçekten umursuyor musunuz?

Sözcük hazinemi alt üst ettim ama bir türlü fikrimi anlatacak en doğru kelimeyi bulamadım. Olumlu bir özellik taşıdığından olsa gerek. Toplum olarak her şeyi tersten öğrenmek gibi bir eğitimden geçiyoruz ne de olsa. Çocukken en çok duyduğumuz sözcük, “yapma!” değil miydi?

umursamak

Umursamak

Benim aklıma, gönlüme, işime, hayatıma takılan, dile getirmek istediğim yaklaşım için bulabildiğim en yakın fiil sözcüğü: umursamak. Sizleri umursuyorum demek istedim. Kulak tırmalayıcı geliyor böyle söylenildiğinde. Oysa “Umrumda bile değilsin!” diye haykırmak birilerine, onları incitmek, aşağılamak, un ufak etmek için ne denli güçlü bir haykırış…

Hiç birisine “Seni umursuyorum!” dediniz mi? Ya birisi size dedi mi bunu? İliklerinize kadar gerçekten önemsendiğinizi hissettiniz mi? Ben bir kere yaşadım bunu. Çok uzaklardan gelen bir kartta, özenle dolmakalemle yazılmıştı. Başka bir dil de idi ama olsun, ruhuma masaj yapılmış gibi canlandım okuyunca. Değerini bilemeyecek kadar gençtim. Şimdilerde her içim daraldığında o cümle geliyor aklıma. O günkü gibi canlanıyorum. Sadece benim için evrene salınmış güçlü bir frekans olduğunu biliyorum bu niyetin, fikrin ve evrende hiçbir şeyin kaybolmadığını, aslında zaman da olmadığını. Evren beni umursuyor diye alıyorum bu mesajı her aldığım solukta. O kadar iyi geliyor ki!


Ya siz kendinizi umursuyor musunuz?

Hiç sanmıyorum… Ellerinizdeki cep telefonları bunun en açık göstergesi. Bilim insanları atom parçacıkları, DNA, hücreler gibi dünya üzerinde var olan her canlı birimin elektro manyetik olarak haberleştiğini, aklın ikna olacağı göstergelerle ortaya koyuyorlar. Beyin yaratıcılığın ortaya çıktığı alfa dalga boyutunda titreştiğinde, dünyanın nabzı olan Schumann rezonansı ile aynı (7.83) herzde salınım yapıyormuş. Sağlıklı bir bütün olmanın yolu doğanın dengeli frekansında titreşmekten geçerken, bizler elbirliği ile bu frekansı bozacak her şeyi yapıyor, kullanıyor ve kendimizi umursamadan yok ediyoruz…

Beslenmemiz de öyle. Karın doyurmakla geçiştirilen öğünler “ne idüğü bilinmez” nice unsur içeriyor. Geçenlerde zerdeçalın yararları ile ilgili bir makale okuyordum. Fareler üzerinde yapılan bir deneyde, kanserli prostat hücresinin çevredeki hücreleri bozmak için yaydığı manyetik dalgaları zerdeçalın bozduğunu ve böylece kanserin yayılamadığını yazıyordu. Zerdeçal vermeyi kestiklerinde, kanser yayın yapmayı başarabiliyor ve çevresini etkilemeye devam ediyormuş.

Zerdeçalın yayın bozucu özelliği iyi de; kablosuz televizyonların, bilgisayarların, telefonların kullanılabilmesi için kullandığımız elektro manyetik yayınlar maalesef dünyadaki yaşam için çok önemli bir dengeyi bozuyor. Polinasyonun ne olduğunu çoğunuz biliyorsunuz. Bitkilerin döllenmesi için gerekli bir işlem. Polenlerin taşınması görevini üstlenen arılar, yönlerini dünyanın elektro manyetik yayını ile buluyorlar. Biz bu yayını kendi lüksümüz için bozduğumuzda arılar yok oluyor. Onların yok olması bitkilerin döllenememesi anlamına gelir ki, bu da dünyada yaşamın son bulması demek. Kıyametimize giden yolun taşlarını ellerimizle döşüyor ve nasıl da rahat yaşadığımız zannına kapılıyoruz.

Özetle, sözlüğümüzdeki “Umurum bile olmaz!”, “Hiç umurumda değil!” eylem olarak yaşama egemen kesilmiş…

“Kendimi umursuyorum!” Alış veriş listemi yeniden düzenledim. Market rafları yerini bahçeme, köydeki bostana, tarlaya bıraktı. Biçtiklerinin tohumlarını bilen insanlarla alış veriş içindeyim. Yoğurt, sirke, ekmek, sabun, yüz kremi, çamaşır-bulaşık deterjanı vb. gibi kendim yapabileceklerimi bildiğim doğal malzemelerle evde üretiyorum. Cep telefonumu kendimden uzak tutuyorum. Aslında yok etmem lazım ama daha o kadar evrilmedim.


“Umurumdasınız!” Ayağımın, elimin, dilimin yakınındaki çiftçilere bildiklerimi anlatıyorum. Onlara da umursama bilinci vermeye çalışıyorum. Doğa anamızı umursamanın kutsal bir görev olduğunu, dengeyi korursak yaşama devam edebileceğimizi, para kazanmanın değil, dengeyi korumanın asıl olduğunu dilim döndüğünce, aklım elverdiğince paylaşıyorum onlarla. Böylece doğa ananın frekansına uyumlu ürünler doldursun sofralarınızı. Daha çok para kazandırdığı için değil, yaşamı umursamak adına yetiştirilmiş olsunlar.

Onlar sizi umursarsa, siz de benim yıllar önce aldığım kart ile bana ulaşan o güzel frekans ile canlanır, bütünü içinizde, kendinizi bütünde buluverirsiniz birden.

Döngü karşılıklı çalışır. Siz de onları umursayın. Bozmayın frekansı. Gülümseyin evrene.

Umursuyor ve umursanıyorum.

Yaşam çok güzel!


Sizler çok güzelsiniz!

Stephen Hawking ilk kez tarih verdi: Dünya’yı terk etmeliyiz!