Kolay Olan Zorluklar

“Zor karar ve kolay iş.” İnsanoğluna karar almak “kolay” ve iş yapmak “zor” gelir. Zoru kolay kılabilecek ve kolayı da zor yapan bizleriz. Karar niçin kolaydır? Çünkü vücudumuz ağrımaz.

zor

İş neden zordur? Çünkü: kolay karar vermişizdir. Akıl işleri zorludur. Karar bir akıl işidir. Aklıselimler kararı önemserler ve bu nedenle karar verme sırasında iyiden iyiye düşünürler. En ağır iştir düşünmek. Ağır ve zorlu, zorlu ve çetin hatta bazen çetin ve çetrefillidir. Zorluk baştan çekilir ki nihayeti kolaylık olabilsin. Kolaylığı baştan yaşayanlar geriye miras olarak zorlukları bırakmış olurlar. Bu iş bir çerez tabağındaki çerezler içerisinde önce en sevmediğin çerezleri yemeye ( ki sevdiğin çerezler en sona kalsın! ) ve kapanışı en sevdiğin tatlarla yapmaya benzer. Tüm çerezleri yemek mecburdur. Sıralama size kalmış. Düşünme ve karar verme, sevilmeyen çerezlerdir. İşin ödülünü almak ise sevilen çerezlerdir.


1

Yönlendirici ve zihinleri durmadan etkileyici sayısız unsur her an tepemizde iken, en azından tepemizin dışında, içimizdeki karar mekanizmasında özgürleşelim. Kararlarımızı zor verelim. Kolay karar verme alışkanlığını terk edelim. Kararlarımızı niçin kolay veriyoruz? Kolay mı karar veriyoruz? Bu konuyu hiç düşünmemiş bir bilincin kendiliğinden sorduğu masum ve şaşkın sorudur! Zor soruya buyurunuz lütfen! Efendim karar verme dediğiniz nedir ki? Faydana göre düşünür zararlarını hesap eder doğru seçeneği işaretlersin! Tipik kendine hizmet varlığının doğal yaklaşımı. Evet, öyle yapıyor insanoğlu ama yapmadığı nedir? İyice düşünmek mi? Seçenekleri tam belirleyememek mi? Belki de kâğıt kalemle düşünüp öyle karar almak gereklidir! Göz ardı edilen unsur ne olabilir? Kararlar akılla verilip duruluyor zannedilirken asıl gözden kaçan nokta o verilen kararların duygularla veriliyor oluşudur. Bu da demektir ki insan aslında karar falan vermiyor. Sadece duygusal tepki veriyor. Duygularını hiçbir zaman kontrol altına alacak ve duygusal iniş ve çıkışları ve duygusal fırtınaları kontrol edebileceği bir içsel disiplini geliştirmediği içindir ki karar verme koltuğuna duyguları oturtuyor ve klasik “etki – tepki” mekanizması devreye giriyor.  Peki, bu arada akıl ne yapıyor? Akıl bir karar vererek duyguları karar alma makamına geçiriyor. Kolay işlerin peşinde koşmanın nihai kaderidir zorluk.


Sıkılır insanoğlu! Doğrusu sıkılmaya da pek meyillidir. En temel konuları hatırlatıp durdukça iyice sıkılır. İnsanoğlu değişiklik ister. İnsanoğlu aynı yemeği her gün yemek istemez. Hep sıkıldığı ve kaçtığı o yemeği hiç yemediğini bilmez. İnsanoğlu cennet gibi bir dünya ister. Cehennem sevilmez. Çünkü ateş vardır ve o ateş yakar. Cıs yapar! Cıs olmak küçüklükten itibaren bizlere yasaklanmıştır. Cıs olmamak için ateşi gördüğümüzde kaçmalıyız. Felsefe cıstır. Ateştir. Yakar ve kavurur ve yoldan çıkarır. Felsefe cıstır! Korkutulduk! Akabinde kolay yolu hemen bulduk. Akıl madem cıs o halde duyguların imparatorluğu içerisinde yaşarız ve engin ve serin okyanuslarında yüzer ruhumuzu hayallere adarız. Duygular cennettir. Akıl gibi matematik gibi felsefe gibi sıkıcı da değildir. Duygular halden hale değiştirir. İnsana çok şeyler hissettirir. Yaşamak bu dedirtir. Vecd halinde göklerde gezdirir. Duygular cennettir!

Ana rahmi gibi değil ki bu dünya! Açıklaması zor, yaşaması ise bir sancı. İnsan bu dünyada kendisine bile yabancı. Kendin olmak ise her zaman baştan yasaktı. Onuncu köy bomboş bir sürü ev var. Orası da işgal edilirse onbirinci köy yakında! İşgal uzadıkça uzadığında sıradaki her köy görünüyor. Kılavuza ne hacet görünen köy bunlar. Üstelik arada, “derede yok”, “köprüde yok.” Ana rahmi gibi değil ki bu dünya!


Yazar: Türker ERCAN  Sayı 61 Ekim 2010


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.