“Ben kanserim, eksik değil. Ben hastayım, zavallı değil. Ben bir yolcuyum, ancak burada duracak değil…”
1 – 7 Nisan tarihleri arası “Kanserle Savaş Haftası”dır. Aslında bu hafta, kanserle mücadelenin sadece bu tarihler arasında olacağını değil, bu hastalıkla ömür boyu bir savaşımın yapılması gerektiğinin hatırlatılması amacını taşır.
Hücrelerde DNA’ların hasar görmesi sonucu hücrelerin kontrolsüz veya anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalması olarak tanımlanıyor kanser. Vücudun her bölgesinde ortaya çıkabilen ve yüz adetten fazla hastalık grubu olan kanser, modern tıptaki gelişmelere rağmen dünyada ve ülkemizde ölüm nedenleri arasında halen ilk sıralarda yeralıyor.
Kansere sebep olan risk faktörleri
Kanser riskine yol açan dört ana risk faktörü bulunmaktadır.
Davranışsal (Sigara içmek, alkol tüketimi, diyet vb.),
Biyolojik (Yaş, cinsiyet, ırk vb.),
Çevresel (Hava kirliliği, UV radyasyon, sigaraya maruz kalma vb.) ve
Genetik (Kalıtımsal genlerle ilgili) olarak.
Açıklanamayan kilo kayıpları, sık görülen ateşlenme, devamlı halsizlik hali, ağrı, memede ve vücutta hissedilen kitleler, cilt değişiklikleri, geçmeyen öksürükler ve olağandışı kanamalar ise kanserin belirtileri olarak ortaya çıkmaktadır. Erken teşhisin hayati önem taşıdığı bu hastalıkta Radyoterapi (Radyoaktif ışınlarla uygulama), Kemoterapi (Kimyasal ilaç tedavisi) ve cerrahi müdahaleler tedavi modelleridir.
Kanser artık öylesine yaygın ki, hastalığa neden olan hücrelerin hızlı bir şekilde çoğalması gibi toplum arasında da hızla artıyor. Her an kendimizin ya da çevremizden bir kişinin bu hastalığa yakalanması kaçınılmaz bir noktaya ulaştı. İnsan başına gelebilecek olan fena şeyleri kendisine konduramıyor, fakat gerçekten başına geldiğinde de dünyaları yıkılıyor ve bir şok yaşıyor. Kendisini bulan bu hastalıkla yüz yüze gelmekten çekiniyor ve kendisini bir bakıma suçlu konumuna sokarak, toplumdan soyutlanma hissine kapılıyor.
[quote]Oysa hayat, her an herşeyin başımıza gelebileceği güzelliklerle, fenalıklarla ve sınavlarla doludur. Soluk aldığımız her köşe başı, yeni bir tecrübe ve yeni bir yeniden varolma fırsatı sunmaktadır.[/quote]
Kanser olduğu haberini bırakın ailesinden ve yakın çevresinden, kendisinden dahi saklayan, bunu aynanın karşısında kendisine bile söyleyemeyen birçok hasta var ve birçoğu da söyleyemedi zaten. Kanser teşhisi konulması herşeyin bittiği anlamına gelmiyor ve kesinlikle hiçkimse için bir son değil. Asıl şimdi başlıyor. Şimdi! Öncelikle bunu kabullenmemiz gerekiyor.
Ben kanser oldum!
[quote]”Akciğerimde, gırtlağımda, göğsümde veya bana ait olan herhangi bir organımda kansere yakalandım. Ben kanserim. Bunun ne menem birşey olduğunun ve yaşamımı nasıl tehdit ettiğinin farkındayım. Ama ben de azimli, kararlı ve inançlı bir insanım. İnancım, karşıma çıkan ilk fırtınanın beni hemen yere seremeyeceğine, bunun için çok uğraşması gerektiğine olan özgüvenimdir. Yaşam, bana sunulan en büyük armağandır ve ben de bu armağanın hakkını yeterince verebilmek için tüm gücümle kanserle savaşacağım. And olsun. Hücreler belki dokularımı ve organlarımı ele geçirmiş olabilirler, ama tüm benliğimi ele geçirene kadar kalbim ve ruhumla onunla mücadele edeceğim.”[/quote]
Doğru doktoru bulun ve ona güvenin. Hurafelere inanmayın ve bilgili olmaya gayret edin. Doktorların ve tıbbi tedavilerin yanı sıra en etkili gücün moral olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Çünkü moral ve motivasyonu iyi olan hastanın bağışıklık sistemi güçlü olacağı için uygulanan tedaviyle iyileşme süreci hızlanacaktır. Tedavi sürecinde hasta yakınlarına da önemli roller düşmektedir. Hasta ve hasta yakınları duygularını birbirlerinden gizlememeli ve tedavi kararlarını paylaşmalıdır. Hasta yakınları moral vereyim derken moral bozmaktan kaçınmalı ve bilinçsiz söylemlerde bulunmamalıdır. Üzerinde durulması gereken bir başka husus ise ülkemizdeki hasta derneklerinin yeterli sayıdan ve bilinirlilikten uzak oluşudur. Oysa hasta dernekleri, aynı hastalığı yaşamakta olan hastaların ve hasta yakınlarının bilinçlenmeleri ve aralarında bir sinerji oluşturmaları bakımından çok gereksinim duyulan bir bir yapıdır. Bunun içinse toplumsal bilincin gelişmesi ve yönetmeliklerin önünün açılması kaçınılmaz olarak durmaktadır.
Kanser oldun diye hayıflanma, utanma, eksiklik hissetme… İnsanlar ne der, ne konuşur diye kuruntu içine düşme… Sen önce kendi iç evreninin sesini dinle. İhtiyaç duyacağın herşey orada senin kulak vermeni bekliyor. Yaşam aşkın ve kendine olan inancın bayrağındır, onu gururla sinenin üzerinde dalgalandır ve moral ile motivasyonu içinden eksik etme… Sen bunu yenebilirsen, herkes yenebilir. Taşıdığın bu bayrağın başka bayrakları da dalgalandırmasına öncülük et, cesaret ver. İçini kaplayan habis urlardan korkma! Eğilip, bükülmeden karşısında dik dur! Bu fani dünya birgün son bulduğunda senin inancın ve cesaretinse sonsuza kadar yaşamış olacak…
“Ben kanserim, eksik değil. Ben hastayım, zavallı değil. Ben bir yolcuyum, ancak burada duracak değil…”