Çorba

Yok olmak istiyorum. Aslında yok olacak bir şey miyim? Gerçekte var mıyım onu da bilmiyorum. Gerçekte derken? Gerçek kime göre ne?

ezo gelin çorba

Yok olmak için önce var olmak gerek diyorum kendime. Yok olmadan önceki adım da var olmaktan geçer mantıken. Var olmak nedir peki? Var olmanın başlangıcı da yokluktan değil mi? Yoktan var olmaz mı her şey? Başlangıç noktası yokluk mu? Varlık mı? Yoksa her ikisi de birbirini mi doğurur? Öyleyse Ana kim? Yavru kim? Baba hani?


[quote]

“Önce yok olursun., Sonra gerçek var oluşa erersin” diyor içimdeki bilge ses.“Yaşarken ölmek” dedikleri şey bu mu acaba? İnsan bedeninde hapisken, ruhen tahliye olmak. Ölümden farkı, beden bende ruh BİRde hali mi? Yok olmak istiyorum o zaman. Ama nasıl başlamalı? Ne yapmalı? Yok olmanın bir yolu da mı yok yoksa?

[/quote]

Öyleyse yok olmayı taklitle başlamalı işe. Beni var ettiğine inandığım ne varsa bırakmalıyım tek tek. Bilinç halini terk etmeli önce, düşünememeli. Düşünmemeli. İyi de düşünmek istemedikçe düşüncelerin onlarcası, yüzlercesi akın akın hücum ediyor bilincime. Durdurmak ne mümkün. Çoluk çocuk, iş güç, akşam ne yesem? Sevgilim kiminle nerede ne yapıyordur?, Geçen hafta ne oldu? Yazın ne yapmalı? Onu seviyorum, buna öfkeliyim?. “Çık işin içinden çıkabilirsen hadi bakalım. Geçmiş, şimdi, gelecek…Çorba oldu her şey” derken, bu cümlenin bir kelimesi yankılanıyor bilincimde

[quote]“çorba… çorba… çorba… çorba”


[/quote]

Yok olmanın yolu bilinçli bir çorba yapmak olabilir mi? Çorbanın tüm malzemeleri, biberi, yağı, tuzu çorbayı çorba yapar. Ama hiç bir malzeme kendisi olarak var olamaz artık. Hayat ateşinin üstünde harıl harıl kaynarken birbirine karışırlar. Tuz çorbaya atılmadan tuzdur ama çorbaya katılınca artık adı çorbanın tuzudur. Hadi tuzunu ayıralım diyemeyiz. Çorbanın herhangi bir malzemesi eksik ya da fazla olursa belli olur. Lezzeti bozulur. Tuz eksikse tuz ekleriz, fazlaysa su ekleriz ya da patates koyarız tuzunu alsın diye. Acısı fazla kaçmışsa başka bir malzeme ile dengelemeye çalışırız. Ama içine karışmış acı biberi ayıramayız. Geçmişi hayatımızdan ayıramadığımız ama öğrenilmiş derslere çevirdiğimiz gibi.

Öyleyse tüm düşüncelerim ve duygularım karışmışken onları bir çorba malzemesi olarak görebilir miyim? Tuz, yağ, biber nasıl dönüşüyor ve dönüştürüyorsa, çorbanın içine kendi kimliğiyle karışıp çorbayı değiştiriyorsa, benim duygularım, düşüncelerim, tecrübelerim hatta hayallerim de ruh ocağımın üstündeki tekamül çorbamın tadını ve kıvamını etkiliyor. Ama kendi olarak kalmıyor. Çorbamın malzemesi olarak anlamlı sadece. Hem var hem yok!

O yüzden çoğu spiritüel üstadlar, tasavvufçular “Hiçbir şeyi inkar etmeyin. Yaşayın. Öfke, nefret tüm duygular dönüşecektir. Yaşayın ve dönüşmesine izin verin.” Derler. Varlık ve yokluktan bahsederken her ikisini iç içe ve hatta birbirinin yerine kullanırlar.

Tüm öfkelerimi, hayal kırıklıklarımı, korkularımı baştan tek tek yaşadım, hissettim ve çorbamın içine atıyorum o zaman. Çorba oldular. Çorba oldum. Tüm sevgilerimle sevgi ateşini yaktım. Ateş oldum hayat kazanının altından harlayan. Yaktım. Yandım. Kap oldum. Kaşık oldum. İçmek eylemi oldum.[quote]Ben oldum. Sadece oldum. Yok oldum. Yok oldum ve yokluktan doğan varlığı deneyimledim.

[/quote]Sorumluluk daha bir sorumluluk şimdi. Ama yapamadığım yerde teslimiyetin kollarına atılmalı. Bildim. Suçlamayı kestim bu diyarda. Ne kendimi ne de başkalarını. Hem her şey benim kontrolümde. Hem hiçbir şey kontrolümde değil. Anda var oldum. Bir anda yok oldum.


Vee gözlerimi açtım. Uyandım. Belki de asıl şimdi uyudum. Şimdi hep o yoklukta, hep o varlıkta olacağım günleri yaşamaya azmettim.


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...