Pınar Tuncegil İle Büyümek Üzerine

“Televizyon dizisi olarak,  “Yalancı Romantik” adlı dizide iki sezon boyunca “Merve” karakterini, daha sonra da  “Kurtlar Vadisi Pusu”  dizisinde üç sezon  Çakır’ın kızı “Selvi” karakterini canlandırdım.” Pınar Tuncegil

Hayatta her zaman bir yerlere gelmek için uğraşırız. Bu uğraşları vermeye başladığımız ilk andan itibaren de ebeveynlerimiz yanımızda olduğundan onlara itaat ederek ya da isyan ederek yolumuza devam ederiz. Bazen anlaşılmadığımızı düşünüp isyanların en büyüğünü gerçekleştiririz bazen de kendi içimize dönüp canımızı yakarız. Yolculuk zor ve çetrefilli gelir bize. İşte böylesi bir yolculuğun içinde olan biri Pınar Tuncegil. Kendisi ile çıkacağımız bu yolculukta hayatımızda hem ebeveyn olarak hem de çocuk ve genç olarak kaçırdığımız ve göremediğimiz yönlerimizi sorgulayacağız birazcık…

pınar tuncegil
Pınar Tuncegil

Röportaj: Murat Tali


Pınar Tuncegil kimdir biraz bahseder misiniz? 

Pınar Tuncegil: Yeditepe Üniversitesi oyunculuk mezunuyum. Film ve Drama üzerine Kadir Has Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. Yeditepe Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda çeşitli oyunlarda oynadım. Şu günlerde ise, İstanbul Devlet Tiyatrosu bünyesinde yer alan  “Çehov Makinesi” adlı tiyatro oyununda sahne almaya devam ediyorum. Televizyon dizisi olarak,  “Yalancı Romantik” adlı dizide iki sezon boyunca “Merve” karakterini, daha sonra da  “Kurtlar Vadisi Pusu ”  dizisinde üç sezon  Çakır’ın kızı “Selvi” karakterini canlandırdım. En son yakın bir tarihte yayınlanacak olan bir reklamda rol aldım. Yolun başında bir oyuncu olarak, sessiz ama emin adımlarla yürüdüğümü düşünüyorum.  İster kamera önü olsun,  isterse tiyatro sahnesi olsun oyunculuk adına deneyimlediğim her şey, beni oldukça heyecanlandırıyor. Çünkü oyunculuk benim için çok renkliliği ifade ediyor. Zaten oyuncu olmamın nedenlerinden biri de budur. Şunu söylemek isterim ki; bu geniş yelpaze içinde,  tiyatronun tadı bambaşka olsa da, her oyuncu gibi bende uzun metraj bir sinema filminde rol almak çok isterim. Özellikle bir dönem filminde. “Pınar kimdir” sorunuza gelince, bende onu aramaktayım ve hep arayacağım. İçimde saklı tuttuğum, tanımadığım fakat  sezgisel olarak hissettiğim diğer yanımla buluştuğumda ve onu keşfetmeye başladığımda  daha da ayakları yere basan biri olacağıma inanıyorum. Şimdilerde bu arayış içinde,  küçük de olsa adımlar atıyorum. Kendim olmak,  kendime yetebilmek ne demek onu deneyimlemekteyim.

Çocukluk ve gençlik döneminde yaşayan Pınar Tuncegil’i biraz anlatır mısınız? Gelişim sürecinde  neler yaşadı ve neleri gördü. Anlaşılmak istediği yerler ve olayları nelerdi?

Pınar Tuncegil: Çocukluk döneminde uslu ve de çok meraklı biriydim. Fakat ergenlik dönemine geçişle birlikte, içimden bir canavar çıktı adeta. Dışarıdan bakıldığında; duyarlı ve uyumlu biri gibi gözükürken, içimdeki öfkeyi kontrol edemiyordum. En başta da kendimi ve kendi hayallerimi yıktığımın  farkında bile değildim. Bu öfkenin kaynağı, aslında kendimle barışık olamamamdı. Bununla şimdilerde yüzleşebiliyorum. Oysa ki o dönemde bu öfkenin sorumlusu olarak anne ve babamı ilan etmiştim. Çünkü kendi hayalimde onları koyduğum yerle gerçeklik birbirini tutmuyordu ve  ben de ikiye bölünecekmişim gibi hissediyordum. Bu ikiye bölünme hissi, aslında kimsenin sebep olduğu bir şey değildi. Kendi içimde yaşadığım çelişkinin dışa yansımasıydı.

Kendince nasıl bir yol haritası çizdi ve hayatının amacı olarak gördüğü şeylerin gerçekten farkında mıydı?

Pınar Tuncegil: “Neredeydi Pınar’ın hayatı?” Ne yazık ki benim gibi genç neslin de kabusu bu. Kendi hayatlarını mı yoksa başkalarının onlara tayin ettiği hayatı mı yaşıyorlar?  Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki, müsaade ettiğim ve gerekli iradeyi koyamadığım için aile, eğitim vb kurumların bana çizdikleri hayatı yaşıyordum. Bazen  insan kendi yolunu bulmakta zorlanabiliyor. Fakat içimde  haykıran bir ses, beni farkında olmadan bir arayışa itti.  Şimdi ise bu arayışın farkındalığı yüksek  bir yolcusuyum. Çünkü yaşamımda bu anlamda  bana yol gösteren çok değerli iki insanla karşılaştım. Aslında bahsettiğim kişiyi makaleleriyle siz ve İndigo Dergisi okuyucuları da tanıyor. Derginizin yazarlarından Nimet Erenler Gülkökü. Nimet Hanım ve tabii ki değerli eşi almakta olduğum ayurveda eğitimimin danışmanlarıdır. Onlar ayurvedik bilgiyi kendi hayatlarında uygulamış ve yaşamaktadırlar. Bizim gibi yolunu kaybetmiş gençlere ve bu arayış içinde olanlara bu bilgileri hatırlatarak farkındalık katmaktadırlar. Ayurveda (yaşam bilgeliği) eğitimi, kişisel gelişim ya da yaşam koçluğuyla karıştırılmamalıdır. Bu eğitim, kişiyi kendi gerçeğiyle buluşturmayı hedefler. Şayet “sizi yarın güldürecekse bugün ağlatmaktan kaçınmaz”. Ve bunu yaparken, herkese uygulanan basmakalıp tekniklerle değil, kişiye özgü tekniklerle yapmaktadırlar. Hedef, yaşamı ayırmadan bakarak, dualite şartına uyumlanmaktır. Kendi içimizde de bir bütün olduğumuzun farkına vararak bunu yaşama taşıyabilmektir.

Süreç içinde ailenin desteği ve tepkisi nasıldı?

Pınar Tuncegil: Ailem o öfkeli ergenlik döneminde bana nasıl davranacağını bilememişti. Benim hasta olduğumu düşünürek doktora götürdüler ve çeşitli antidepresan ilaçlarla iyileşebileceğimi düşündüler.  Ama öyle olmadı. Zaman zaman ciddi kavgalar yaşadık, üzüldük ama ne zaman birbirimizi, daha doğrusu ben onları suçlamaktan vazgeçtim; ailemle iletişim kurmaya ve paylaşmaya başladım. Bu noktada ne yapmam gerektiği hususundaki düşüncelerimin netleşmesinde,  ayurvedik eğitimimin katkısı büyüktür. Çünkü kendimi tanıdıkça onları da anlamaya başladım. Hayatımızda başrol oynayan tüm figürlerle (anne, baba, öğretmen, sevgili vb) yaşadığımız süreçlerde asıl belirleyici olan şeyin kendi teslimiyetimiz ve izinlerimiz ile mümkün olduğunu anlamıştım. Bunu değiştirmeye başladığım anda kendi öz benliğimi fark edip,sınırları ben belirlemeye başladım ve kendi kabullerim doğrultusunda etrafımdaki insanlarda değişmeye başlamıştı. Tüm bu olumlu değişimler kendiliğinden ortaya çıkıyordu üstelik.

Okul hayatı ve oyunculuk hayatını biraz açabilir miyiz?

Pınar Tuncegil: Okul hayatımda hep başarılı bir öğrenciydim. Çünkü ilginçtir; sigara vb gibi alışkanlıkları denemek yerine kendimi ders kitaplarına boğmuştum. İçimdeki o bölünme hissini böyle dindirebiliyordum. Tabii ki başarılı bir öğrenci olmamın esas nedeni bu değil.  Yukarıda da söz ettiğim gibi meraklı bir çocuktum. Yeni şeyler öğrenmek için can atıyordum. Hala da öyleyim. Yeni bilgilerle karşılaşmak, sorularınızın cevabını bulabilmek heyecan verici . Bunu yaşamınıza ne kadar taşıyabildiğiniz de çok önemli. Şu an bunları söyleyebiliyorum. Fakat özellikle lise  döneminde büyük bir boşluk içindeydim. Ne yapsam mutlu olmaz bir durumdaydım. Bugün toplumsal düzenin bize yönelttiği, altın tepsi ile sunduğu seçenekler aracılığıyla kendi yolumuzu çizmek ile kaybolmak arasında gidip geliyoruz. Yaşadığımız dönemde yapılması gereken en doğru şeyin, ne istediğimizi gerçekten fark edip ve gerekeni yapmak olduğunu düşünüyorum. Oyunculuk serüveni ise şöyle başladı. Ailenin tek çocuğu olduğum için, hayal dünyam çok genişti fakat paylaşmak nedir pek bilmiyordum. Bu ikisini birleştirmek istedim. Üretken biri olmak ve bu dünyada bir iz bırakmak için oyunculuğu meslek olarak seçtim. Yıpratıcı bir meslek olmasına rağmen, oyuncu olduğum için pişman değilim. Çünkü oyunculuk kendimi ifade edebildiğim alanlardan biri. Fakat oyunculukta da kendimi ifade edebilmem, kendi gerçekliğimle yüzleşiyor olmamın  getirdiği güvenle  mümkün oldu. Eğer böyle olmasaydı savrulup gidebilirdim. Ve oyunculuk yapmak isteyen gençler gerçekten ne istediğini  çok iyi bilmeli, doğru yer ve zamanda olduğuna emin olmalı yoksa sistem içinde kaybolmak an meselesi.


Sizce çocukluktan ergenliğe ve gençliğe geçişler yaparken nelere dikkat etmeli aileler ve çocuklar?

Pınar Tuncegil: Anlaşılmaya çalışmak yerine önce birbirimize saygı duymayı denemek, sağlıklı bir ilişki kurmak adına  etkili olabileceğini düşünüyorum. Çünkü gençler öfkeli, aileler çaresiz bir konuma düştükçe, her iki tarafta kendi kısır döngüsünü yaşamaya devam edecektir. Nesiller boyu bu kötü mirası taşımak zorunda değiliz. Bu döngüyü kırmak bizim elimizde. Sadece kendi arz,talep ve ihtiyaçlarımıza yönelik değil, hayata daha paylaşımcı yaklaşabiliriz belki. Yaşadıklarımıza kendimizce değil de, kendisi olarak bakmayı deneyebiliriz.

Pınar Tuncegil şimdi geriye dönüp baktığında yaşadıklarını değerlendirirse nasıl bir gelecek bekliyor kendisini bunu görebiliyor mu? Geçmiş Pınar Tuncegil için neyi ifade ediyor şu anda?

Pınar Tuncegil: Geçmiş benim için kötü anıları değil, iyi bir deneyim ve referans noktasını ifade ediyor. Geçmişimi dönüştürebildiğim kadar, geleceğime de daha çok yaklaşıyorum. “Şu an yaptıklarım, geleceğime yatırımdır “diyorum. Ve artık başkalarının çizdiği değil, kendi çizdiğim yolda ilerleyebilmenin huzurunu yüreğimde taşıyorum. Zaten insan bu duyguyu bir kere tadınca, kendi ayaklarının üzerinde durmak için ne yapılmaması gerektiği artık çok iyi bildiğinden, yapması gerekenlere odaklanıyor. Dediğim gibi geçmiş benim için iyi bir referans noktası. O günler yaşanmasaydı, böyle bir Pınar da olmazdı. Hala kafası çok karışık, kaybolmuş, huzursuz biri olurdum. Ne kendime ne de başkalarına bir faydam dokunmazdı. Ve hala da ailem ile  sıkıntılarım devam ediyor olurdu.

Oyuncu ve tiyatrocu olarak Pınar Tuncegil’in insanlarda farkındalığı yaratmak ve ortaya çıkartmak için yapacağı bir çalışma hayali var mı? Kitap yazmak, bir oyun yazmak vb…

Pınar Tuncegil: Evet böyle bir hayalim söz konusu. Bununla ilgili karaladığım bir kaç oyun taslağım var.  Fakat en başta yapmak istediğim, bir saatlik  bir sahne performansı. Sözün olmadığı sadece fiziksel devinimle kavramların ifade edildiği bir performans.

Ayuverda, dans ve  ezoterik öğretilerle ilgilenen bir Pınar Tuncegil var bu süreç nasıl başladı ve devam ediyor paylaşmak ister misiniz?

Pınar Tuncegil: Ayurveda eğitimine başlayalı yaklaşık bir yıl oldu. Bu eğitim herkesin katılabileceği bir eğitim olabilir, ancak devam ettirmek kişinin ruhsal anlamda buna hazır olmasıyla ilişkilidir. Şayet kişi ego disiplinini aşamıyorsa,  bu yola devam edemeyecektir . Çünkü toplumun ona yüklediği sıfatlarla bu yolda ilerleyemez.  Edindiği bilgiyi yaşama taşıyabiliyor olması için,  önce kişinin toplumsal sıfatlarından sıyrılabilmesi gerekir. Özüne ancak böyle yaklaşabilir. Fakat sistem dediğimiz yönetici buna izin vermemektedir. İnsanların kendilerinden uzaklaşması sağlar. Doğa ile bağını koparır. Ve cevaplarını bilerek vermediği soruların kısır döngüsünde insanlığı hapseder. Ayurveda eğitimi almakta olan biri olarak söylüyorum ki, şu bir yılda kendime ne kadar yabancı olduğumu fark ettim. Kendime bu kadar yabancıyken, korkularım da bir  o kadar fazlaydı. Kaybetme korkusu taşıyordum, mutsuzdum, bir şeyler yapmaya çalışıyordum da aslında hiçbir şey yapamıyordum. Oyalanıyordum sadece. Zamanımı ve enerjimi boşuna tüketiyordum. Bir kısır döngü içinde kayboluyordum gün geçtikçe. Geçmişte kabusum olan her şey bir deneyimdi ve bu deneyimin bir yaşam biçimine dönüşüyor olması , bu eğitimle mümkün olmuştur. Bu destekle  kendimle barışma, hayatı daha sakin algılama, içimdeki diğer yanımı hissetme  fırsatım oldu. Yaşam bir kabustan çok daha öte bir şeymiş. Değişen ve gelişen bir süreçmiş aslında. İşte bu  yolda adım atmak, yaşama daha anlamlı bakmama sebep oluyor. Daha yolun başındayım. Fakat geçmiş ve gelecek  korkularımla değil de, “şimdi” de yaşamayı deneyimleyebilmek, gerçekten yaşama daha dingin, daha güvenli ve daha huzurlu bakmama sebep oluyor. Dans konusuna gelince, yaklaşık 4 yıl kadar meditatif dansla ilgilendim. Modern dans, klasik bale, yoga ve pilates gibi doğu ve batı tekniklerinin bir arada kullanıldığı bir dans. İnsanı hem fiziksel hem de ruhsal yönden tedavi ediyor diyebilirim. Hayata nasıl bakarsak , bize o enerjiyle geri döneceğini gösteriyor.  Şunu da itiraf etmeliyim ki, oyuncu olmasaydım, büyük bir olasılıkla dansçı olurdum. Son söz olarak, ‘yapınca gerçekten her şey kolay’ mış. Yeter ki pes etmeden, kendi yolumuzun ışıklarını yakmaktan vazgeçmeyelim. Dediğim gibi hem yaşam hem de oyunculuk olarak yolun başındayım. Yol uzun belki de çok kısa. Hayatı yaşanılır  kılmak elimizde. “Belki de  başlangıç ile son aynıydı. Arasını dolduran biziz.” O yüzden  yönümüzü  karanlığa değil, kendi ışığımıza çevirmeliyiz. Duygularımı samimi bir şekilde aktarabilmemdeki desteğiniz ve bu paylaşıma vesile olduğunuz için teşekkür Murat Tali.

Ve tek cevaplı sorular size neyi ifade ediyorlar?

  • Renk: Yeşil
  • Müzik:  Devinim
  • Film:    Yeşil Fener
  • Hobi: Medidatif Dans
  • Kitap:  Merak
  • İnternet:  Son sürat
  • Mekân:  Hayal gücü
  • Yazar:  Tom Stoppard
  • Dergi: Görsel
  • Gazete:  İletişim
  • Aktivite:  İlerlemek
  • Sanatçı:  Yürekli
  • Yemek: Tatlı
  • Yetenek:  İçten gelen
  • Meslek:  Sorumluluk
  • Tatil:  Mola
  • Mevsim:  Yaz
  • Çiçek: Kardelen
  • Hayvan:  Zürafa
  • Ütopya:   Korkular
  • Felsefe: Dikkat
  • Giyim Tarzı: Değişken
  • Spor:  Tenis
  • Şiir:  Duygular
  • Tiyatro:  Çehov Makinesi
  • İcat: İnsan

Biyografi: Pınar Tuncegil


Biz de size İndigo Dergisi olarak teşekkür ediyoruz, güzel bir yaşam yolculuğu diliyoruz….


Murat Tali
1971 yılında İstanbul’da doğdum. Doğduğum günden beri AŞK’ın ve sözcüklerin peşinde koşturmakta ve hayatın anlamını kendime anlatmaya çalışmaktayım. Okul yıllarında kopartılan sayfalara kazınan şiirler ve denemeler ile kendimi en iyi, yazarak ifade edebildiğimi ve anlatabildiğimi fark ettim...