Batman Akçakale ve Reyhanlı’da Çocuk Olmak

Çocuk olmak nedir diye sorsam size, her biriniz ayrı güzel cevaplar verir, belki de kısa bir gezintiye çıkardınız geçmişe kim bilir. Kendi çocukluk günlerinize döner, biraz nostalji yapardınız. O günlerin ruhu, kokusu bile gelirdi burnunuza.

patlama

Savaşın gölgesindeki çocuklar

Oyuncaklarınız, arkadaşlarınız, oynadığınız oyunlar, şakalaşmalar, mahalleleriniz, çocukluğunuzun masum sırları, ailelerinizden aldığınız cezalar sizi gülümsetirdi belki de. Bir kısmınız eşsiz anılarla dolu çocukluğunu gülümseyerek hatırlarken, bir bölümünüz de acıyla hatırlamış olabilir mi diye düşünüyorum yine de. Ya da içinizde bir yerler sızlamış mıydı acaba…


Peki ya büyüyünce, hemen yan köyden gelen top sesleri, savaşın korkunç karabasanı ile barut kokusunun eşlik ettiği kabus dolu saatleri hatırlamak nasıl olurdu sizce?

Birileri özgürlük kokusunu, kardeşlik türküsünü sevemiyor belli ki bir türlü. Hazımsız yönetimler, insanlıktan yoksun kalmış zavallılar barış, sevgi, kardeşlik havasını tebeffüs etmek değil, düşüncesine bile karşılar. İnsanın insana yaşattığı korkunç acılar, korkunç saatler ve telafisi olmayan, geri getirilemeyecek yaşamlar. Ölen suçsuz, günahsız çocuklar. Anne babalarını, güven duygularını kaybetmiş masumlar.

81256589_cocuk

Onların yaşam hesaplarını kim tutacak? Ellerinden kimler tutacak? Ne zamana kadar tutacak?

Tutulan eller anne baba sevgisini, aile sıcaklığını, güveni verebilecek mi? Elbette hayır! Öyleyse bu drama insan olarak farkında bir bakışla nasıl bakabiliriz? Nasıl tüm bu yaşanan acının üstüne çıkabiliriz?

Bu olayların insana, insanlığa mesajları neler?

İnsanlık dramdan, acıdan beslenmeye devam mı edecek? Tekamülün üst basamaklarına geçebilmek için acı  mı çekmeliyiz hala? Ülke olarak yıllardır pek çok Mehmet şehit düştü, pek çok bebek öldü, pek çok masum sivil yaşamlarını kaybetti. Onlarla birlikte pek çok yakını da boynu bükük, yaralı kaldı yaşamda.


Bir insanın yaşamının bir anı bile çok değerli, değil ki bir ömür. Bir ömür öksüz kaldı çocuklarımız yine. Bir ömür boynu bükük, küskün, acılı, buruk, gözlerde yaş…


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.