Vefalı olmaya dair, erdemli olmaya dair, susmanın yaşla değil; gönlündeki olgunlukla olduğuna dair fark edişler; hücrelerime yazılan mühürler…
Bir süredir Konya’ya gidip, geliyordum. İçimde bir çağrı… Yoksa olduğum yerde olmakla orada olmak arasında bir fark yoktu, ama Konya’ ya her gidiş gelişim başka bir armağan veriyordu. Sadece kendi sınırları içinde değil; oraya geliş gidiş yolculuklarım sırasında da… Bir yolcu defalarca önünden geçse de, geçtiği yerlerdeki birçok şeyi göremez. Bir kez fark etti mi görülmeyenler görülür, duyulmayanlar duyuluverir olur. İşte o geliş gidişlerim arasındaki bir tanıklıkta gönlüme mühür işlendi. Vefalı olmaya dair, erdemli olmaya dair, susmanın yaşla değil; gönlündeki olgunlukla olduğuna dair fark edişler, hücrelerime yazılan mühürler…
Söyleyecek çok şeyi vardı. Sustu… Susarken çok şey söyledi. Önüne baktı. Sonra bana baktı, başını sağa sola salladı. Dilinin ucuna geldi gönlündekiler; yutkundu…
Gözüme baktı. ‘’Hayat hem kolaylaştı, hem zorlaştı kuş üzümü kızım benim. ’’ dedi.
Yaşlıca, yaşanmışlıklarla dolu… Konya trenindeyiz. Masa başı karşılıklı baş başa oturduk. El ele sanki hep tanışıyormuşuz gibi… Bir söz etmeden kıpırdamadan baktım. Müdahale edilmeyecek bir anın saygısıyla sessiz feryadı dinledim.
Masamıza dayadığı bastonuna baktım. O bastona bakarken zamansızlıkta dolaşıp, geldim. Başımı kaldırdığımda gözlerime baktı. Gülümsedim. “Senin bu gülen yüzün eksik olmasın kuş üzümü kızım” dedi. “Kuş üzümü kızım…”
[quote]Yüce Yaradan gönüllere sığarken; O’ nun yarattığı bu teyze kendi evladının evine sığmıyormuş. Öyle mütevazi ki… Beyaz saçlarının her bir teli olgunlukla, sabırla, teslimiyetle örselenmiş…[/quote]
Gönlüne gelen kalpten kalbe dile dökülünce sessizce konuştuğumuzu fark etti. “Artık anlatabilirim” dedi. Eşi vefat edince evde kalamamış. Tek oğlunun yanında kalmaya başlamış. İlk hafta ona ayrı bir tuvalet gösterilmiş. Sınırlarım çizilmeye başlanmıştı. Gelinimi rahatsız etmeye hakkım var mı? Beni çok iyi ağırladınız, ama eviniz hastanelere çok uzak diyerek evden usulca ayrılmış. Oğlu sormamış, anne neden gidiyorsun diye? “Nasıl sorsun?” dedi. Dilim varmazdı söylemeye, “İyi ki sormadı” dedi. Kendime yakıştırmazdım. Söylesem ne olacaktı, bir haneye zarar verirdim, ama hissedilen duyguyu değiştiremezdim, dedi.
Yaşlılıkta hayat hem zorlaşıyor, hem kolaylaşıyormuş yavrum. Benden yaşça küçük kardeşlerim, eşim benden önce vefat etti. Eşim çok iyiydi. Güzel zamanlarımız oldu. Birbirimizin değerini hep bildik dedi, ama o ölünce ve yaşlılık kapıyı çalınca yaşam zorlaştı, dedi… Vakitli ölüm derler ya Yaradan’ ın gücüne gitmesin, hepsi benden önce vefat etti dedi ve öylece tren camından uzaklara daldı.
Biz el ele susarken, sessizlikte dökülen yaşlar konuştu. Benim inme vaktim gelmişti. Ben teyzeden bir önceki durakta iniyordum, tıpkı kardeşleri ve eşinin ondan önce yaşama veda edişleri gibi; ben de bu tren yolculuğuna ondan önce veda ediyordum… Güzel teyzem, ben hazırlanırken yaşamına şöylece baktı. Görüyordum nasılsa… O yine sırasının gelmesini bekliyordu Yaradan’ a teslim… Sımsıkı sarıldık birbirimize… Ellerini doyasıya öptüm… Ben inerken ardımdan baktı. Bir eli havada aşka selam etti…