Sıradan bir gün olarak başlamıştı o gün benim için. Ve onun için de öyleydi şüphesiz. Çocuklarının hatırasında kalan son sözü “iyi geceler” oldu. Sabah onlar uyanmadan yola çıkmıştı çünkü. Annelerini bir daha göremeyecekleri gerçeğiyle sonlanacak bir güne başladıklarından habersiz, “günaydın” dediler iki kardeş birbirine ve doğru okula.
Öğle saatlerinde ilk öncü sarsıntı kaza geçirdiği ile ilgili haberle geldi. Bu haberi iletenin söylediği “Hastanede ama artık yok” cümlesinin ama dan sonraki kısmı umut duvarıma çarpıp geri döndüğü için ne kulaklarıma ne de bilincime ulaşmamıştı o an.
Neyse ki hastanedeydi. Düşündüğüm en kötü ihtimal dahi gerçeğin yanından bile geçemeyecek kadar iyimserdi. Çünkü ölümün asla yakıştırılamayacağı nadir insanlardan biriydi. O kadar neşeli ve kıpır kıpırdı ki kaza geçirdiği yerin civarındaki hastanelerin telefon numaralarını araştırırken aşağıdaki haberle merkez üssü Ebru Ayalp olan asıl deprem hepimizi salladı.
Enkaz altında kalan çocukları annelerin aşıladığı umutla enkaz altından çıkabilecekler elbet ama ömür boyu sürecek bir yürek sızısıyla baş başa kaldılar.
“Amasya’da meydana gelen trafik kazasında 1 kişi öldü, 1 kişi de ağır yaralandı.
Kaza Amasya il merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Kapıkaya köyü mevkiinde meydana geldi.
Amasya istikametinde seyretmekte olan Ebru Ayalp (38) yönetimindeki 06 DD 4465 plakalı otomobil Kapıkaya köyü yakınlarında bulunan virajı alamayarak yoldan çıktı. Yoldan çıkan otomobil istinat duvarına çarptı.
Çarpmanın etkisi ile hurdaya dönen aracın sürücüsü Ebru Ayalp olay yerinde hayatını kaybederken, aynı araçta bulunan Mehmet Serhan Özdemir (42) ağır yaralandı. Yaralı Özdemir olay yerine gelen 112 ekipleri tarafından Amasya Üniversitesi Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılırken yaşamını yitiren Aylap’in cansız bedeni aynı hastanenin morguna götürüldü.”
Su testisi su yolunda kırılmıştı. Çok sert ve hızlı araba kullanmayı alışkanlık haline getirmiş bir insanın sonu da hızlı ve sert olmuştu. Öyle ki o araç kullanırken yanında asla kendimi güvende hissetmez ve emniyet kemerine rağmen refleks olarak sıkı sıkı tutunurdum.
Sorumluluğu kadere yükleyip, “Ne yapalım kader böyleymiş” ağacının dibinde ağlanma meylim olsa da sorumluluk bilincim paçalarımdan asılıyor ve onun çektiği yöne sürükleniyorum. Ne kadarı kader? Ne kadarı yanlış bir iradi tercih ve tedbirsizlik? Tartışılır…
O hayattayken kendisine şöyle söylerdim endişeyle, başına bir şey gelecek korkusuyla “Canı sağ olasıca şu arabayı biraz yavaş ve dikkatli kullansan ne olur” Sonsuzluğu seçtiği gün de “Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor” tokatının ardındaki biiip sesine aradığım kişiye ulaştığına iman ettiğim mesajlar bıraktım ve sitemle bitirdim son mesajımı ” Nur içinde yatasıca şu arabayı biraz yavaş ve dikkatli kulansaydın ne olurdu”…
Her insan bir mesajla ayrılır aramızdan. Onun mesajı da;
“Araç kullanırken dikkatli ve tedbirli olun”
Duyalım ve uyalım lütfen!
Olacaksa zaten olur; ‘kader’ demeyelim. Tedbir bizden, Takdir Allah’tan…
İstanbul’da trafik kurallarına uymayanlar dikkat!