Şiir yazmak zor olsa gerek ki Orhan Veli “Sabaha Kadar” şiirinden alınmış satırlarda “bütün bir geceyi bir mısraın mahremiyetinde geçirmek” ten söz ediyor.
Şiir yazmak kolay değil de, şiir okumak kolay mı sizce? Şiir ve şairlerle ilgili soruları çoğaltmak mümkün. Ancak ben başka bir soru sormak istiyorum size…
“Şu şairler sevgililerden beter;
Nedir bu adamlardan çektiğim?
Olur mu böyle, bütün bir geceyi
Bir mısraın mahremiyetinde geçirmek?”
Hala şiir okuyan var mı? Bilemiyorum, ama ben bir eski tüfek olarak büyük bir zevkle devam ettiriyorum bu uğraşı. Bazen ilaç gibi geliyor, bazen yüreğimin bedenime göre hiç mi hiç yaşlanmadığını hatırlatıyor; yaşama sevinci, yaşama direnci katıyor bana.
“Ataç, ölüm yatağında, kendini görmeye gelen Sebahattin Teoman’a, ” Hastalıkta ağrıları dindirici en iyi ilaç şiirmiş. Boyuna şiir okuyorum” dememiş miydi?
Yukarıdaki satırlarla yazıya başlamamın bir sebebi var elbet: Fransız Şiiri Antolojisi. Çok eski bir kitap. Tercüme şiirlerden oluşuyor.
Kitabı rahmetli şair Orhan Veli Kanık hazırlamış. Yaşar Nabi Nayır’ın Varlık Yayınlarını yönettiği zamanlarda çıkmış bir kitap. Doksan altı sayfadan oluşan küçük bir kitap. Antoloji, önsözden sonra, Fransız şairlerinden François Villon’la başlıyor ve Paul Eluard’la bitiyor.
Orhan Veli’nin kitaba yazdığı önsözden bahsetmeden geçmemek gerekir diye düşünüyorum. Bu çalışmaya Sabahattin Eyüboğlu’yla beraber başladıklarını ancak Eyüboğlu’nun Fransa’ya gitmesiyle bu işin kendisine kaldığını belirterek önsöze başlamış Orhan Veli.
Tam da bu sıralarda Varlık Yayınları sahibi rahmetli şair Yaşar Nabi, Orhan Veli’den bir Fransız Şiiri Antolojisi hazırlamasını istemiş. Bütün sorumluluğu üzerine alarak Eyüboğlu’nun adının kitabı hazırlayanlarda geçmesini istemediğini belirtiyor şair.
Sonraki satırlarda şiir tercüme etmek üzerinde duruyor: ” Şiir tercümesinin adamakıllı güç, hatta çok kere imkansız bir şey olduğunu hatırdan çıkarmamak lazım. Burada sadece mütercim olarak konuşmuyorum. Kendim de şiir yazdım. Bir şiirin ancak bir defa söylenebileceğini, ancak bir türlü söylenebileceğini kendi tecrübelerimle biliyorum. Bu gerçeği Fransız şairi Cocteau şöyle anlatıyor: ” Bir şiir hiçbir dile tercüme edilemez.
Hatta yazılmış göründüğü dile bile.” Peki, madem ki öyle, insan bu kadar güç, bu kadar imkansız bir işe niçin girişiyor? Bunun cevabını kendime göre vermeye çalışayım, şiir başka bir dile ister çevrilsin, ister çevrilmesin, bir şair başka memleketlerin şairleri gibi duymaya, onların düşündüklerini düşünmeye, onların usullerini kullanmaya kalktı mı, kendi imkanlarının başka hiçbir suretle genişletilemeyecek bir şekilde genişlediğini görüyor.
Bu, yalnız şair için değil, okuyucu için de böyle. Böyle olduğunu türlü milletlerin edebiyatlarının gelişmesinde tercümenin nasıl hayırlı tesirleri olduğunu görünce daha iyi anlıyoruz. Şiir tercümesinin güçlüğü münasebetiyle söylediğim bu sözler, hem bu kitabın kusurlarının mazereti, hem de böyle bir kitap çıkarmakta ısrar edişimizin izahı oluyor.”
Orhan Veli, önsözde, antolojide bazı şairlerin neden olmadığı üzerinde durarak, antolojinin bir başlangıç olduğunu, daha iyilerinin daha sonra yapılacağını ve bu eksikliklerin giderileceğini belirtiyor.
Edebiyatımızda 1940’lardan sonra görülmeye başlayan I. Yeniler veya Garipçiler olarak adlandırılan hareketin öncü şairi olan Orhan Veli Kanık, 36 yaş gibi çok erken yitirdiğimiz bir değer olarak bize İstanbul’u Dinliyorum, Anlatamıyorum, Güzel Havalar, Kitabe-i Sengi Mezar, Hürriyete Doğru, Birdenbire… gibi unutulmaz şiirlerini bıraktı. Şiirleri ölümünden sonra tek bir ciltte toplandı ve farklı yayın evlerince yayımlandı.
Şair, şiirleri dışında Yaprak dergisini çıkardı, Nasrettin Hoca fıkralarını şiirleştirdi. La Fontaine’in fabllarını Türkçeye nazmen çevirdi. Bazı şiirleri de bestelendi. Rahmetli Müşfik Kenter, şiirlerinden bir de oyun sergiledi bize: “Bir Garip Orhan Veli”
Yazıma çevirileri Orhan Veliye ait, başka şairlere ait çeviriler de var çünkü kitapta, Mallermé’nin Deniz Meltemi şiiriyle son veriyorum:
Deniz Meltemi
Bütün hazları tattım, kitapları okudum,
Ah… Kandırmadı; kaçmak, kurtulmak istiyorum.
Bir başka köpükle gök arasındaki kuşlar
Orada kim bilir ne kadar sarhoşlar!
Deniz çekiyor, deniz, kim tutabilir beni;
Gözlerde aksi yanan o eski bahçeler mi?
Geceler! Mahzun ışığı mı yoksa lambanın,
Beyaz kağıda vurur, korkar dokunamazsın;
Ne o; ne de çocuğuna meme veren taze;
Gideceğim, ey gemi, bilinmedik ellere.
Demir al, sallayarak direklerini. Sızlar
Yürek ümitle, ama sonra her şeyi anlar.
Belki de fırtınaları çağıran direkler,
Şu anda, rüzgarla gelecek ölümü bekler,
O zaman ne yelken, ne de ümit… Ama sen yine
Kalbim, gemicilerin şarkılarını dinle
Orhan Veli: Çünkü İçimdekilerden Başka Hayatım Yok