Eğitimler sayesinde neyi nasıl yapamayacağımızı öğrendik. Beynimizin eski esnekliğine ulaşabilmesi için üzerine çalışmalıyız, sınırlayıcı bilgilerimizden sıyrılmalıyız.
Dogmatik eğitimden hiç haz almayan biriyim…
Türkiye’nin en inovatif okulunda geçirdiğim öğrencilik yılları sayesinde inovasyonel düşünme konusunda becerikliyim. (Marmara Üniversitesi Maliye Bölümü o kadar sıkıcıydı ki, bambaşka şeylerle ilgilenme fırsatım oldu)
Ancak herkes benim kadar şanslı olamıyor.
İlkokulda öğretmenime ilk muhalefetim sayesinde bir kazanç edinmiştim, o gün öğrendim ki “süreçte kaybolmazsan, kazancın olur.”
16-17 sene önce o günlerde ileri sürdüğüm Çin ve Hindistan varsayımlarımı bugün global olarak görüyoruz. Tahmin edersiniz ki sevgili öğretmenim ve aile büyüklerim ya “ukala” diyerek susturuyordu ya da “evet, evet” diyerek geçiştiriyorlardı.
Ancak eğitim konusu hayatımda, hayatımızda kitlesel bir silah olarak sinsiliğini korumaya devam ediyor.
Bir dostumla konuşuyorduk. Kızı garip çizimler yapıyordu, garip! İçinden ışıkların ışıdığı, garip geometrik yapıların olduğu evler. Ancak anaokuluna başlamasıyla beraber karelerin üzerine üçgenler koymaya başlamış, bildiğimiz klasik ev çizimleri… Artık evleri o olmuş.
Çünkü eğitim alıyor, neyi nasıl yapması gerektiğini öğreniyor, yönlendiriliyor!
Bir başka dostumun kızının doğumgününde, ortaya bir kağıt konulmuş büyükçe. Her çocuk bir şeyler çiziyor, kızımıza ne hediye etmek istemişse onu betimleyecekmiş.
Pembe köpeğini parkta gezdiren de vardı, bir lolipop veren de vardı, ev içinde onu izleyen de… Bariz iki fark gözlemiştim.
Herkes çizdiği şeyin altına adını da yazmış. Oradan gördüğüm kadarıyla kız çocukları, erkek çocuklarına göre daha içerikliydi, yaratıcıydı ve duygusal ağırlıklıydı. Hem kızlara ait olup hem de daha az yaratıcı olanlarda ise şunu öğrendim; yaşlar büyüdükçe yaratıcılık sönüyordu.
[quote]Yeni şeyler öğrenmek zamanla zorlaşıyor, ama imkansız değil![/quote]
Bunun biyolojik bir sebebi var; beynimiz ve beynimizdeki sinaps sayısı.
Sinapslardan nörolojik jargon kullanmadan bahsedeyim: Kaba bir ifadeyle bilgimizi ileten yollar diyebiliriz. Biz bebekken bu sinapsların sayısı aşırı aşırı çok. Zaman içinde sayıları azalıyorlar, birbirleriyle birleşiyorlar. O sebeple yaşlandıkça yeni şeyler öğrenmek zorlaşıyor. Zorlaşıyor ama imkansız değil!
Beynimizin eski esnekliğine ulaşabilmesi için üzerine mesai harcamamız, sınırlayıcı bilgilerden sıyrılmamız gerektiğine inanıyorum. Aksi halde dünümüz ile bugünümüz, hatta dünümüz ile yarınımız da birbirinin aynı olacak! Ve dünün ile bugünün aynıysa, zarardasın demektir!
Küçük Prens kitabını okuduysanız biliyorsunuzdur fil yutmuş boa yılanı kılıklı şapkayı! Kahramanımız fil yutmuş bir boa yılanı çizmiştir, ama hangi büyüğüne gösterdiyse, hepsi alelade bir şapka sanmıştır!
Marshmallow Challenge
Sizinle ülkemizde pek bilinmeyen bir deneyimi paylaşacağım; Marshmallow Challenge.
Yarışma gruplarına 20şer spagetti çubuğu veriliyor, bolca bant ve ip veriliyor ve birer de marşmelov. Bu marşmelovlar yerden ne kadar yüksekse, o grup kazanacak. Spagetti boyları 20 cm dolaylarında ve 20 adet aldığınıza göre 400 cm’ye kadar yolu var bunun değil mi? Sağlamlık gibi unsurlar sebebiyle ardışık birleştiremeyeceğimiz dikkate alınınca, yine 100 cm’den uzun olması beklenir. Oysa sonuçlar hiç de öyle değil!
Gruplar arasında bir sınıflandırma yapılırsa; koskoca profesörlerin olduğu gruplarda ancak 30cm kadar yükseğe ulaşılmış. Ancak akademik kariyer düştükçe marşmelovun yüksekliği artıyor. Lisans düzeyinde 60cm’yi geçiyor. Mimarlarda boy 100cm’ye yaklaşıyor.
Çocuklarda ise 100cm’nin altına inmiyor!
Bu deneyin anlatılmasından önce beni de bir grupla yarışa soktu bir dostum. Benim grubumda işletme doktorları vardı, sanırım bir de doçentimiz vardı. Aralarında tek cahil bendim. Şunu şöyle deneyelim dedikçe ben, reddedildim. O olmaz, bu tutmaz, dene dene 45cm kadar yükseltebilmiştik marşmelovu. Grupta aktif olsaydım kendimi dinletirdim ve 80cm’yi bulabilirdik rahatça. İkili yarışımızı yenmiştik, siz düşünün diğer grubun halini…
Sonuç neden farklı? Çünkü eğitildik. Eğitildikçe neyi nasıl yapamayacağımızı öğrendik.
Çocuklara kulak verilmesi gerektiğini ilk keşfeden insanlardan birisinin Hitler olduğunu biliyor muydunuz? Zor durumlarda bir grup çocuk toparlatırmış ve onlara danışırmış.
Sizin için bir link bulabilir miyim dedim ve karşıma bu çıktı; http://marshmallowchallenge.com/TED_Talk.html Türkçe altyazı seçeneğinin de olduğu videoyu kesinlikle izleyin. İngilizce bilenler için de bir özeti var.
Peki alt tarafı bir marşmelovun hayatımıza ne katkısı olabilir ki?
İnovasyonel düşünce üzerine verdiğim seminerlerimde parmak güreşi üzerine bir yarış yaptırıyorum yüzlerce katılımcıya, ikişerli gruplar halinde. Verdiğim sadece 3 kural var; ikili grup olacağız, 1 dakika süremiz var ve yarışmamızın skorlarını topluyoruz, en çok hangi ikili grup skor yapmışsa o kazanacak. Geri kalan her şey serbest.
Ben de bir gönüllü alıyorum ve başlıyor 1 dakikamız. Ortalama olarak toplam skor 10 küsürlerde oluyor. Sadece bir kez, Anadolu Üniversitesi’nde 80 puan görüldü. Neden ve nasıl?
Parmak güreşini bilirsiniz, iki kişi parmaklarını kavuşturur karşılıklı ve başparmağı ile rakibinin başparmağını yakalamaya çalışır. Bu da zaman aldığı için 10 kez yapmaz normal.
80 nasıl olmuştu? Aralarında anlaşmışlar, bir biri yeniyor, bir diğeri! İkisine de ücretsiz koçluk hediyem olmuştu.
Peki fark ettiyseniz ben ve gönüllüm de vardık. Her seminerde o an rastgele bir gönüllü alıyorum yanıma ve bizim skorumuz ise ortalama 190 oluyor hep.
Neden?
Çünkü biz hem iki elimizi de kullanıyoruz hem de pazarımızı bölüşüyoruz. Bir elimle onu yeniyorum, sadece skor yapıyorum, diğer elimle de o yeniyor, sadece skor yapıyor. Bu ikisinin toplamı da elimizin hızına, salonu izlememe ve sohbetimize rağmen, salonun toplamına denk getiriyor.
Bu bakış açılarıyla iş hayatınızda, sektörünüzde neleri kaçırıyor olabilirsiniz? Eğitiminizden uzaklaşıp bakmayı deneyin!
Ya içinizdeki çocuğu tekrar canlandırın ya da eğitiminizden sıyrılın!