Hatay sığınmacı kamplarına yerleşen Suriyeli vatandaşlar, o ülkedeki var olan haklardan yoksun bir halde varlıklarını sürdürürken, egemen tarafından orada askıya alınan yasalar ihlal anlamına gelmemektedir.
Bir anlamda ülkenin kamusal bütünlüğünü ve güvenliğini sağlama amaçlı var olan yasaların askıya alınması bir hukuksuzluğa işaret etmemektedir.
Belirli bir toprak parçası üzerinde örgütlenmiş bir halkın siyasal statüsü olarak devleti tanımlayan Schmitt için, kendi egemenlik alanı içerisinde, devletin bölünmez bütünlüğüne halel getirecek olan her durum bir tehdit ve düşmandır. Bu durum savaşa götüren bir etmen olmasının yanında, burada hami olan merci dost- düşman ayrımını yapan egemen ve kararına bağlıdır.
Suriye’de başlayan iç karışıklıklarla birlikte toplumsal huzursuzluklar artmış ve bu karışıklıklar ülkeyi iç savaşa kadar sürüklemiştir.
Esed rejimi yanlısı olanlar ve Esed’e karşı örgütlenenler gibi gruplaşmalara neden olmuştur. Muhaliflerin yönetime dönük talepleri ilk başlarda kabul edilmediyse de, sonraki dönemlerde Esed tarafından gündeme alınmış, ancak beklentileri karşılayan düzenlemelere gidilmemiştir. Ve bu durum toplumsal tepkinin daha da artmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra bölgesel ve küresel aktörlerin sürece müdahil olmasıyla birlikte şiddetlenen toplumsal çatışmalar ülkede bir kriz ortamının alevlenmesine yol açmıştır.
Muhalifler ve Esed rejimi arasındaki çatışmalar ülkenin birçok yerine sıçramış ve ülkede görecede olsa var olan istikrar gitmiş ve toplumsal birçok sorun ortaya çıkmıştır. Şiddet sarmalını silahlanan muhaliflere karşı kullanan Esed, daha sonraları ülkede bölünmüşlüğü ispat eden etnik ve dinsel gruplar üzerinden sürdürmüştür. Toplumsal bu çalkantılarla birlikte güvenlik ve asayiş ortamının kaybolduğu Suriye’den sivil vatandaşlar, bölgedeki diğer ülkelere sığınmışlardır.
[quote]Suriye mültecileri için Türkiye’de oluşturulan kamplar; Agamben kampları, yasaların çözüldüğü ve askıya alındığı, insanın çıplak hayatının ortaya çıktığı bir yer olarak tanımlamaktadır.[/quote]
Bu alanlarda birey siyasal, toplumsal kimliği ile değil, biyolojik özellikleri üzerinden tanımlanmaktadır. Yani kamp yersizleştiren bir yerleştirmedir.
Türkiye’ye ilk toplu nüfus hareketi 2011’de Cilvegöz sınır kapısında yaşanmıştır.
Ve zamanla giderek artan sayılarıyla sığınmacılar sınır boylarına akın etmiş ve Türkiye hükümeti tarafından sığınmacılar için oluşturulan kamplara Suriyeli vatandaşlar yerleştirilmiştir. Türkiye’deki kamplara yerleştirilen bu sığınmacılar, ülkelerindeki iç savaş öncesi hayat düzenleri değişmiş, yaşamlarını devam ettirmek için sonradan oluşturulan bu kamp alanlarına yerleştirilmiş ve zor ve ağır şartlarda sadece belli alanlarda sınırlı olan haklarıyla yetinmek durumunda kalmışlardır.
Hatay sığınmacı kamplarına yerleşen Suriyeli vatandaşlar, o ülkedeki var olan haklardan yoksun bir halde varlıklarını sürdürürken, egemen tarafından orada askıya alınan yasalar ihlal anlamına gelmemektedir. Bir anlamda ülkenin kamusal bütünlüğünü ve güvenliğini sağlama amaçlı var olan yasaların askıya alınması bir hukuksuzluğa işaret etmemektedir. Başka bir deyişle, oluşturulan bu kamp alanları, yasanın ne tam içinde ne de tam dışında bir belirsizlik oluştururken, kampa yerleştirilen insanlarda toplumsal ve siyasal yaşamlarından sıyrılmış çıplak varoluşlarına indirgeniyordu.
Oluşturulan bu kamplarda bir siyasal düzen içerisinde geçerli olan mekanın, zamanın ve yasanın çözüldüğü, askıya alındığı, çıplak hayat alanı ile siyaset alanının iç içe girdiği yerlerdir. Agamben’e göre olağan üstü halin yasanın sınırlı bir zaman-mekanda askıya alınması olmaktan çıkıp sürekli bir yönetime dönüşmesini eleştirmekte ve bu durumun kural haline geldiğini vurgulamaktadır.
[quote]Kamp koşulları bireyin özgürlüklerinin siyasal toplumsal yaşamının uzağında ve egemen tarafından gösterilen alan içerisinde özgürlük veya hukuksuzluk tanıyan bir zorunluluk halidir.[/quote]
Hatay kamplarında tutulan insanlar, çıplak hayatlarıyla, egemenle karşı karşıya kalmışlardır. Egemen bu alanlarda mevcut olan siyasal yapıyı, yasayı askıya alabildiği gibi buralarda yaşayan insanların bedenleri üzerinde tasarrufta bulunma hakkını da kendisi üzerinde görmektedir.
Hatay’da oluşturulan kamplarda insanlık için zor yaşam koşullarının yanı sıra kampta var olan egemen otoritenin sınırladığı alan içerisinde, yani orada belirtilen kurallara riyayet edilmemesi üzerine, onlara nispeten iyi sağlanan koşulların altında kampların varlığı, bireyin çıplak bedeninin egemenin karşısında savunmasız kaldığının göstergesidir.
Hatay’da Suriye’den kaçıp sığınanlar için altı adet resmi kamp oluşturuldu.
Şu anda resmi hiçbir kaynakta gözükmeyen Kuyubaşı Kampı ise bu kamplar içinde yer almıyor. Diğer kamplarda asayişi bozanların yerleştirildiği kamp bir nevi ‘sürgün yeri olarak tanımlanmaktadır. Kamp, sınıra yaklaşık 1 km uzaklıkta, en yakın yerleşim yeri Altınözü ilçesine bağlı 2 bin nüfuslu Karbeyaz beldesindeki kampta işkence yapılmadığını, ama diğer kamplardaki koşullardan yoksun olduğu için mültecilerin kalmak istemediklerini belirtti. 20 kişi kalıyor, doktor giremiyor. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ konuyu “Kamp koşullarının kötüleştirilerek sığınmacıların Suriye’ye geri gönderilmesi için baskı yapılması ya da zorla sınır dışı edilmesi uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulamıştır. Ancak bütün bunlara rağmen kamp koşulları bizatihi bireylerin egemen karşısında çıplak hayatlarının karşı kaldığı baskıyla, kamp içerisinde koşulları değiştirilmiş başka kampların olması aciz olan çıplak hayatın tamamen hukuksuzluk altında ezilmesidir.
[quote]Burada insan siyasal- toplumsal kimliğiyle değil, biyolojik özellikleri üzerinden tanımlanmaktadır.[/quote]
Bu durum aynı zamanda toplumsal-siyasal düzenin yasasının artık korumadığı bir yerde, insanlığından sıyrılmış ve çıplak varoluşuyla baş başa bırakılmış insanların egemenin hükmüne terk edilmiş olması anlamına gelmektedir. Bir başka noktada hukuksal düzenleme içinde yerleştirilemeyenlerin yerleşkesi olan kamplarda, biyosiyasetin birer ölüm siyasetine dönüşen mekânlarında ve egemenin hukuka bağdaşmayan ama her nasılsa hukuka da ayrı düşmeyen uygulamaları içinde gerçekleştiğini savunmaktadır.
Suriye iç savaşı ve Hatay’daki kamplar; İç savaşla birlikte, Suriye’deki iç dinamikler Esed rejiminin baskıcı tutumundan sonra kaotik ortamda kendilerini rahat ifade edebilme fırsatı bulmuşlardır. Ortadoğu’da nispeten var olan istikrar düzen yerini toplumsal ve siyasal çatışmalara bırakmıştır. Bunu iki şekilde okumak mümkün hale gelmiştir; arktık bireyler/halk kitleleri tahakkümün, zorbalığın hüküm sürdüğü baskıcı rejimlere karşı hak talep edişlerinin kaynağını oluşturması, öte yandan mevcut iktidar, bölgesel ve küresel aktörlerin bölge üzerindeki çıkarlarının insanın bedeni üzerinde her türlü etki ve yetkiye sahip olduğunu göstermekte ve insanlar çıplak hayatlarıyla egemen güçlerin karşısında savunmasız kalmasıdır.
[quote]İstisna haline karar veren egemen, her türlü hukuk düzeninin üzerinde yer alır.[/quote]
Egemenin biyosiyaset yoluyla insan üzerindeki egemenliği örnek oluşturan kamplarda insanın çıplak hayatı üzerinde her türlü hakka sahip olması anlamına gelmektedir. Yasak bu kutsal insanın tam olarak nasıl bir salınım içinde yaşamak zorunda olduğunu gözler önüne serer. Bir kişinin yasaklanması ona kötü davranılmasına izin verilmesidir. Yasaklanan kişiye kötü davranmak aynı zamanda onu dışarıda tutmak anlamına gelir. Fakat bu arada yasak çıplak hayatla egemeni bir araya getirerek kurucu bir anlam kazanır. Yasaklı eşikte yaşar. Kurt adam ya da eşkıya gibidir. Tam olarak bir yere ait değildir. Hem özgürdür hem de lanetli.
Kaynaklar :
* milliyet.com.tr Erişim Tarihi: 07.06.2013
* AGAMBEN Giorgio, Kutsal İnsan-Egemen İktidar ve Çıplak Hayat, Ayrıntı Yayınları, 2001-İSTANBUL
* AGANBEN Giorgio, Olağanüstü Hal, Varlık Yayıncılık, 2008-İSTANBUL
* AKGÜN Birol, Suriye Krizinde Bölgesel ve Küresel Aktörler, Stratejik Düşünce Enstitüsü, 2012
* ASLAN O. Nejat, Demokratikleştirme Sürecinde Suriye, Yüksek Lisans Tezi, 2006-İSTANBUL
* ATAMAN Muhittin, Suriye’de İktidar Mücadelesi: Baas Rejimi, Toplumsal Talepler ve Uluslararası Toplum, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, 2012
* SCHMİTT Carl, Siyasi İlahiyat, Dost Yayınevi, 2010-ANKARA
* SCHMİTT Carl, Siyasal Kavramı, Metis Yayınları, 2006-İSTANBUL