Antik Yunan kültürü uzmanları, o dönemde yaşamış insanların fikirlerini kendilerine ait saymadıklarını söylüyor. Antik Yunanlılar akıllarına bir fikir geldiğinde bir tanrı veya tanrıçanın kendilerine bir emir verdiğini sanıyorlardı. Apollon onlara cesur olmalarını söylüyordu. Athena ise aşık olmalarını…
Günümüzde insanlar ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar, ama buna özgür irade diyorlar artık. Antik Yunanlılar en azından dürüstlermiş.
Chuck Palahniuk – Ninni (Lullaby)
Ölümün nihai sonucu, yeniden doğuşu davet etmesidir.
Chuck Palahniuk ile ilk tanışmamız ekran karşısında olmuştu. Ve şimdi onu daha iyi tanıyabilmek için kitaplarını okumaya başladım. Uzun bir süredir roman okuyamaz haldeydim. Ve şimdi Chuck Palahniuk bana çok iyi geldi. İlk olarak, Ölüm Pornosu’nu okumuştum ve daha kitabın yarısına gelmeden biliyordum, en sevdiğim insanlar arasına girecekti kesinlikle.
Dün gece uyumadan yaptığım en iyi şey de, Ninni’yi bitirmek oldu. Merak ediyorum, eğer Chuck Palahniuk ölüm şarkısının sözlerini kitabına yazmış olsaydı, bu sabah uyanabilir miydim gerçekten? Belki de kısmen öldürücü bir kitap, aynı Carl Streator’ın bahsettiği bilgi virüsü gibi.
[quote]
Ona göre kulaklar vajinaydı. Tek bir yanlış fikir duyduğunda masumiyetini yitiriyordu insan. Tek bir detay, çok şey demekti ve insanın hayatı kararıyordu. Bilgi yüzünden insan aşırı dozdan ölüyordu.
Ölüm Pornosu, Chuck Palahniuk
[/quote]
16. Bölümden Alıntı:
Kulaklarınızdan kaptığınız bir veba düşünün.
İstiridye ve onun hippi tavırları, ekolojik palavraları, biyolojik istilayla ilgili ne idüğü belirsiz boş lafları. Bilgi virüsü. Bir zamanlar bana güzel gelen koyu yeşil bir orman artık İngiliz sarmaşığının tüm diğer bitkileri boğarak öldürdüğü bir trajedinin sahnesi. Tüyler ürpertici bir ıslık çalan ve pırıl pırıl parlayan kara sığırcık kuşu sürüleri, yüz farklı yerel kuşun yuvasını dağıtıyor.
Bir fikrin, bir şehri istila eden askerler gibi aklınızı istila ettiğini düşünün.
…
Fikir kuşatması. Hayata sımsıkı tutunma savaşı.
İstiridye’yi dinledikten sonra bir bardak süt, çikolatalı kurabiyelerle içilen güzel bir içecek olmaktan çıkıyor. Sürekli hamile kalmaya zorlanmış, hormon yüklemesi yapılmış bir inek oluyor. Sefalet içinde birkaç ay yaşadıktan sonra dana eti kutularına sıkıştırılan çaresiz buzağılar oluyor. Domuz pirzolası, bir ayağı kapandayken kesildiği için kan revan içinde kalan ve asıldığı yerde kaburga, et ve yağları ayrılırken çığlıklar atarak can veren bir domuz demek. Katı bir yumurta bile, on santim genişliğindeki bir kafeste yaşamaktan ayakları sakatlanmış, iki yanına kapana kısılmış diğer tavuklara saldırmaması için gagası kesilmiş bir tavuk demek. Kafes öyle dar ki kanatlarını açamıyor. Kafes öyle delirtici ki! Kafese sürtünmekten tüyleri yolunmuş, gagası kesilmiş vaziyette durmadan yumurtlayan bir tavuk; ta ki kemiklerinde bir gram kalsiyum kalmayıp mezbahayı boylayana dek.
Bahsettiğimiz tavuk, şehriyeli tavuk çorbasındaki tavuk, yumurtlayan tavuk, yara bere içinde kalıp sakatlandığı için kimsenin kasaptan almayacağını bildiklerinden, kesilip pişirilerek satılan tavuk. Tavuk köftesindeki tavuk.
…
Kendi iyiliğim için derin düşüncelere dalmayayım diye Büyük Birader (*Big Brother) şarkılar söyleyip dans ediyor işte.
[divider]
George Orwell’in 1984 adlı romanındaki Big Brother (Büyük Birader), toplum üyelerinin sokaklarda, iş yerlerinde ve hatta evlerinde bile izlendiğini gösteren bir slogandı. Palahniuk’un bakış açısına göre ise Büyük Birader gözetlemekle yetinmeyip, aktif olarak dikkat dağıtıyor. Dikkatimizin her an farklı yerlerde olmasını sağlayarak, kontrolü elinde tutmayı hedefliyor.
Materyalizm, tüketim çılgınlığı, medya çağı üzerine okuyucunun dikkatini çeken Palahniuk, insanlara kendi mesajını veriyor.
[quote]
İstediğimle, istemeye koşullandırıldığım şey arasındaki farkı kestiremiyorum.
Gerçekte istediğim şeyle, istemeye zorlandığım şeyin ne olduğunu söyleyemiyorum.
Sözünü ettiğim şey özgür irade… Özgür irademiz var mı, yoksa doğduğumuz andan itibaren medya ve kültürümüz bizi, arzularımızı ve hareketlerimizi kontrol mü ediyor?
[/quote]
Chuck Palahniuk ve eserlerini transgresyonel kurgu içerisinde değerlendirebiliriz. Kökeni çok eskilere uzanan, varoluşçuluk, melankoli, nihilizm, kirli gerçekçilik gibi akımlar ile kendisini besleyip, büyüterek gelişen bir türdür. Türün ana kahramanları genelde uçlarda yaşayan, uyumsuz ya da toplumsal kurallar tarafından kendisini içsel bunalımlara sürüklemiş, anti kahramanlardır.
[quote] Dünya sizi doyurduğu sürece, kimsenin kafanızdaki fikirler konusunda endişe etmesi gerekmiyor. Herkesin hayal gücü köreldiğinde artık hiç kimse dünya için bir tehdit olmayacak. [/quote]
Karşı konulmaz şekilde bu türe içten içe hayranlık besliyorum ve neden diye düşünmeden edemiyorum. Ve düşünüyorum. Aklıma iki hafta önce izlediğim bale geliyor. William Shakespeare‘in eseri olan Othello sahnedeydi. Oyun sonunda dikkatimi çeken şey, mükemmel performansına rağmen Iago‘nun Othello ve Desdemona kadar alkış almamasıydı.
[quote] İstediğim şeyler gün geçtikçe istemeye eğitilmiş olduğum şeylermiş gibi görünmeye başladı. [/quote]
Ve şimdi bir ölüm şarkısı düşünün. Bir anne ılık sütünü henüz içmiş çocuğunu yatağına yatırırken eline alıyor kitabı. Uyuması için okuyor şiiri çocuğuna. Çocuk uykuya dalıyor, fakat daha sonra hiç uyanmıyor. Ya da bir bebek annesinin kollarında ölebiliyor.
Uyumak üzere olan hayvanlarla ilgili bir şarkı. Ona ölüm şarkısı deniyor. Bazı kadim kültürlerde kıtlık ya da kuraklık zamanında toprak kabileye dar geldiğinde çocuklarına bunu söylüyorlardı. Kazalarda yaralanan savaşçılara, çok yaşlılara ya da ölmekte olan herhangi birine söyleniyordu. Sefalet ve acıyı sona erdirmek için kullanılıyordu.
Bu bir ninni…
Yazımı bitirirken sıradaki Chuck Palahniuk kitabımı seçtim bile… Kaçaklar ve Mülteciler.