Bir İletişim Bilgesi Ali Saydam’ın Kitapları

Kaçımız, ne kadar tanıyoruz Ali Saydam’ı? Kaçımız uzmanlık alanında Türkiye’de ilklerden biri olduğunun farkındayız?  Kitaplarını okuyanlarımızın sayısı oldukça azdır, sanıyorum. Ancak  yaptıkları ve yazdıklarını okumadan Saydam hakkında bir yargıya varmak zor. Hem O artık eski kimliğinden ziyade, öne çıkan PR (Public Relations)  yani Halkla İlişkiler kimliği ile biliniyor daha çok.

Ali Saydam, 1965 yılı İstanbul Erkek Lisesi mezunu. 1966-1974 yıllarında Bern Üniversitesi’nde Kimya okumuş. 1978 – 1982  arası Milliyet Gazetesi ve Hey Dergisi’nde muhabir olarak çalışmış. 1982’den 1986’ya kadar Karacan Yayınları Genel Yayın Yönetmeni, 1986- 1988 yılları arasında Sabah Gazetesi Dergi Grubu ve 1988-  1990 arasında da Güneş Yayınları Genel Müdürü  görevlerinde bulunmuş. 1993’ten sonra çeşitli televizyon kanallarında yapımcı ve sunucu olarak çalışan Saydam, halen kendi kuruluşu olan Bersay İletişim Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapmakta…


ali saydamYukarıdaki işlerinin yanı sıra Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Saydam, Sabah  Gazetesi ile Akşam Gazetesi’nde yazılar yazdı. Yazılarını şimdilerde Marketing Türkiye Dergisi’nde ve Yeni Şafak Gazetesi’nde sürdürmekte.

2005 yılında Algılama Yönetimi, 2010 yılında Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?, 2011 yılında Vazgeçmek Özgürlüktür ve 2012 yılında İktidar Yalnızlıktır adlı kitaplarını yayınladı.

Ali Saydam’ı, Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir? adlı kitabıyla tanıdım. İyi ki tanımışım, diyorum şimdilerde kendime. Çünkü okunası bir yazar bence… Hatta “bilge” bir tarafı da var bana kalırsa. Tanıdığım zamandan beri ne kadar kitabı varsa okudum, sanıyorum. Akşam Gazetesi’nde yazdığı zamandan beri de günlük yazılarını takip ediyorum. Bu yazımda size elimden geldiğince bu kitaplardan söz edeceğim…

Kitapların tamamı Remzi Kitabevi’nden çıkmış, hemen hepsi de geniş hacimli. Algılama Yönetimi kitabı şimdiye kadar beş baskı yapmış. Beşinci baskının bir de İngilizcesi yayınlanmış. Bu baskıyı görmedim. Türkçe beşinci baskısına “İletişim dünyasının en büyük düşünür ve ustalarından biri olarak kabul edilen, Halkla İlişkilerde ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik kitabının yazarı Prof. Dr. James Grunig önsöz yazmış. Grunig kitap için şöyle bir yorum yapmış:

“Ali Saydam kitabında, Amerikan konseptleri ile konuşan bir Türk’ten ziyade bakış açısı yönetimini bir Türk olarak düşünüp açıklamaya çabalamış. Ayrıca bu kitabı okuyup, tercih etmiş olduğum disiplini bir Türk’ün bakış açısından anlamaya çalışmak benim için oldukça heyecan vericiydi. Kitabı okurken Ali Saydam’ın bilgisi, tecrübesi ve pratik konulardaki becerisini teori ile dışavurumundan oldukça etkilendim. Kendisi teorinin, pratikten çok daha zor olduğunu belirtiyor. Ve buna binaen tecrübeli bir halkla ilişkiler pratisyeninin, teoriye hükmedip, onu deneyimlediği şeyi açıklamak ve yorumlamak için kullanabileceğini söylüyor.”

Algılama yönetimiAlgılama Yönetimi, altı bölümden oluşan bir kitap. Kitabın çekirdeğini dördüncü ve beşinci bölümler oluşturuyor. Bu bölümlerde iletişimin sistematiği ve algılama yönetiminin temel kuralları ele alınmış. Bu bölümler, özellikle konuyu birinci kaynaklardan öğrenmek isteyeceklere, iyi okunmasını tavsiye ettiğim bölümler. Ama benim gibi okurlara kitabın altıncı bölümünü, özellikle, tavsiye ederim. “İthaf, İtiraf  ve Özgeçmiş Yerine” şimdiye kadar okuduğum, en güzel kitap son sözü… Ben de bir gün bir kitap yazmayı düşünürsem böyle bir son sözü kitabımın sonuna koymayı çok isterim. Çok nefis bir hesaplaşma, yaşam öyküsü… Hayatın içinde Ali Saydam’ı “kendisi” yapan değerlerin nasıl oluştuğu, denizin hangi gümrah ırmaklardan nasıl beslendiği, “yapı” nın Maksim Gorkivari “Üniversitelerim” dediği hangi ustalarca kurulduğunu nefis bir anlatım içinde öğreniyoruz…

Yayın sırasına göre ikinci kitaba şöyle bir göz atacak olursak, ilkin adının bizi kendine çektiğini fark ediyoruz: Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?  Nasıl, ama ilginç değil mi? Ancak şunu göz ardı etmeyin sakın: Kitap bize eş ve müşteri kaybetmeyi öğretmek amacında değil…

Aksine bu konularda nasıl başarılı olunacağına dair,  teori ve pratikte sonuçlara ulaşıyoruz, okuduğumuzda…

Kitap, girizgahtan sonraki  Sonun başlangıcı, bölümü de geçilince on sorudan oluşuyor. Yazar, her soruya ayrı bir bölümde cevap vermiş. Kitabın velhasılıkelam, dizin ve notlarla sona erdiğini görüyoruz. Yazarın, okuyucularına şöyle bir ders çıkarmaları konusunda tavsiyesi var kitabın sonunda:


es-ve-musteri-nasil-kaybedilir-onkapak“Eş ve özel müşteriyi kaybetmemek, yani sonunda kendini kaybetmemek için birbirlerine pek benzeyen bu iki ‘türü’; işin özündeki, galibi ve mağlubu olmaması gereken, zeka, akıl ve ruha ihtiyaç duyan satranç oyununu usulünce oynamayı ve yönetmeyi bilmeliyiz. ‘ Yönetmek’ ise ancak ‘yönetmemekle’ mümkündür…

Yönetmeyi öğrenmek için önce yönetmemeyi öğrenmeyi bilmek gerekir… Bunun için de tek yol vardır: Kendini reddetmek… Kendini üçüncü noktada yeniden üretmek ve tam anlamıyla kabullenmek adına reddetmek…

Bu kitabı doğru okurken hayatı da bir miktar olsun ‘okumayı’ ve o anlamda kendimizi yeniden üretmeyi becerirsek, o zaman belki sahip olmadan sahip olmayı, yönetmeden yönetmeyi, ölmeden önce ölmeyi de öğrenebiliriz…”

Yukarıdaki satırlardan kafanız mı karıştı?  O zaman kitabı okuyun. Yazarın ne anlatmaya çalıştığını daha iyi anlarsınız… Kitabın girizgahını sakın es geçmeyin, ama…

vazgecmekozgurluktur2

2011 yılında yayınlanan üçüncü kitap Vazgeçmek Özgürlüktür, Türkiye’de İletişimin El Kitabı 1 üst başlığını taşıyor. Kitap, baştan sona oldukça iddialı bölüm başlıklarından oluşuyor. Kitabın üst başlığının altındaki kitap adı Arın Saydam’a ait… Ümitsizliğin doruk noktasında bir anda ağızdan çıkıvermiş bir kitap adı… Yazar bu başlığı tehlikeli bulduğunu, ‘ her şeyden vazgeçmek’ olarak algılanması işten bile değildi, diyerek belirttikten sonra kitaba bu adı vermenin nedenini şöyle ifade ediyor:

Trade-off, yani marka ruhunun altını çizmek için nelerden vazgeçilmesi gerektiğinin tespiti, markanın en önemli öğelerinden biriydi. Tabii aynı çerçevede tüm iletişim faaliyetlerinde iş hedefleri doğrultusunda odaklanılan ne varsa, hangilerinden veya nelerden vazgeçileceğinin belirlenmesi de bir tür trade-off stratejisiydi…

Bizim dünya görüşümüzün (Weltanschauung) içine bilincimiz ve seçimimiz dışında yerleştirilmiş olan varsayım ve ön kabullerden kurtulmaksızın özgürleşmek, yani düşünmek ve dünyayı dünyaya göre değil kendimize göre ‘okumak’ mümkün değildir… İşte onun için “Vazgeçmek Özgürlüktür…”

Ali-Saydam--dan-yeni-kitap--Iktidar-Yalnizliktir_1344254437Değer de trade-off’larla oluşmuyor mu zaten? İnsan yaptıklarından çok yapmadıklarıyla değer kazanmıyor mu? Yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, kurumsal vatandaşlık kurallarını ihlal etmemek vb.

 Vazgeçmek ile marka arasındaki bağ, kitabın içinde dolaşıldıkça sanıyorum ki daha iyi kavranabilecektir. Peki, başlıktaki

‘özgürlük ile ‘vazgeçmek’ arasındaki mana birliği nereden geliyor ? O da  ‘tasallut’tan kurtulmakla ilgili bir tespit… İnsanın üzerine bir ‘ecinni’ gibi çöken duygusal düşkünlük eğilimlerinin, önyargıların ve kemikleşmiş ‘değişmezlerin’ altında ezilip kalmak, iletişimin bir numaralı düşmanıdır. Bu tasallutlardan kurtulmadıkça  hiçbir iletişim çalışmasında başarılı olmak mümkün değildir… “


Özgürleşmek zordur sevgili okuyucular… Ama okumak da öyle… İşte bu yüzden son kitap olan İktidar Yalnızlıktır hakkında bir şey söylemek istemiyorum. İlginizi çektiyse zahmet edip,  okuyun… Hem de iyi okuyun…