İnsanlık Medeniyeti geliştikçe ve ilerleme gösterdikçe kullanmış olduğu silahları ve savaş yöntemlerini de geliştirmekten geri kalmadı. Mızraklar, mancınıklar kesmedi; toplar, tüfekler yetmedi; bombalar, füzeler durmadı. İnsan aklı, can almak için kimyasal silahları da çoktan üretti ve kullanmaya başladı.
Acılara, kıyımlara, katliamlara suç aleti yaratmak için fiziksel silahlar yeterli gelmedi, kana susamışlığın sinsi elleri kimyasal silahlardan da eksik kalmadı.
Kimyasal silahlar ilk olarak, Birinci Dünya Savaşı sırasında önce Almanlar, sonra Fransızlar tarafından kullanılmıştır. Haziran 1917’de yine Almanlar, kusturucu bir gaz olan Difenilkloroarsin maddesini Hardal Gazı ile eş zamanlı olarak kullanarak, gaz maskesinin dahi çıkarılmasını ve böylece daha etkili olmasını amaçlamıştır. 1925 yılında Cenevre Anlaşması ile kimyasal gazların savaş sırasında kullanımı yasaklandı. Ancak ABD gibi bazı ülkeler, kendisine karşı gaz ile saldırılması durumunda misilleme hakkını kullanmak üzere çekince koydular. Cenevre Anlaşması’nı imzalamalarına rağmen İtalya, Etiyopya’da ve Japonya ise Mançurya ve Çin’de kimyasal savaş maddeleri kullandı.
Kimyasal soykırım
Boğucu gazlar, sinir gazları, yakıcı gazlar, kusturucu gazlar ve kan zehirleyici gazlar gibi türleri olan bu savaş maddeleri, kitlesel olarak çok kısa bir sürede öldürme veya yaralama etkisine sahip olan kimyasal zehirlerdir.
Yakın tarihte ise kimyasal silah kullanımının 1982 – 1987 yılları arasında İran – Irak Savaşı sırasında ve Irak’ın Halepçe Katliamı’nda gerçekleştiği bilinmektedir. Bunun yanı sıra geçmiş olduğumuz günlerde Suriye’deki kimyasal silah katliamı ise sıcaklığını hala koruyor. Şam’ın Doğu Guta bölgesinde sivil halka karşı girişilen saldırıda yüzlerce insan insafsızca hayatını kaybetti. Suriye devlet rejimi iddiaları reddederek, muhalif güçlerin elinde de kimyasal silah bulunduğu tezini ileri sürüyor.
[quote]Nerede ve kime karşı yapılırsa yapılsın, onurdan yoksun şekilde ve hayâsızca kullanılan kimyasal silahlar insanlığı aşağılara düşürüyor.[/quote]
Dünyanın önde gelen ülkeleri ise benzer trajedilerde hep kendi menfaatlerine göre yaklaşımlar gösterdi. Bosna ve Kosova’da uzun süre seyirci olarak kalındığı gibi Suriye’de de uluslararası güç henüz bir inisiyatif kullanamadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, hiçbir etkin karar alamıyor ve işlevsel olarak hareket edemiyor. Ayrıca Güvenlik Konseyi’nin her türlü kararı veto yetkisine sahip olan daimi ülkeleri, aynı zamanda dünyanın en çok silah üreten ve pazarlayan ülkeleridir. Bu çelişkinin bugüne kadar dünya barışına yeteri kadar katkı yapamadığı da ortadadır.
Kimin savaşı daha meşru? Kimin silahları daha yasal?
Cenevre merkezli Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü, Şam’ın yedi mahallesinde kimyasal silah kullanıldığının iddia edildiği gece, hastanelere ‘nörotoksik semptom’ gösteren yaklaşık 3.600 hasta getirildiğinin tespit edildiğini ve bunlardan 355’inin öldüğünü duyurdu. Bu vakaların hepsinin en fazla üç saat içinde hastanelere aktarılmış olmasıysa toplu tek bir saldırı olduğunu kanıtlıyor. Bazı iddialara göre ise toplam 1.300 kişi hayatını kaybetti. Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler ve hatta sokaktaki hayvanlar… Yani savaşamayacak durumda olan birçok masum can, savaş ruhuna dahi uymayacak bir saldırıyla bu hayata veda ettiler.
Savunmasız sivil halka karşı yapılan her türlü saldırının meşru ve adil olmadığı ortadadır. Ancak bunun çok sinsice ve canın kurtulmasına çabalanmasına dahi fırsat verilmeden yapılması çok alçakcadır. Mevcut deliller ışığında bunun baş müsebbibi olarak görünen Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esed (Veya Esad)’in boynundaki vebal çok büyüktür.
Suriye’de yaşanılan bu kimyasal saldırı, insanlık tarihine kara bir leke olarak düştü. Uykusunda olan masum çocuklar bir daha uyanamadılar. Onlarla koyun koyuna yatan anaları niçin öldüklerini hiç bilemediler.
Yazacak çok şey var, ama şimdi düşünmek zamanı… Kalbimizle baş başa kalıp, insanoğlunun nasıl böyle bir canavara dönüştüğünü düşünme zamanı…
Not : Kapak fotoğrafı, Reuters’e aittir. Mr. Sarin Gas adlı illüstrasyon çalışması ise Selman Hoşgör’e aittir. http://www.behance.net/hosgorselman