Zaman yolculuğunu şu an için başarmış değiliz. Peki ya gelecekte başarabildik mi?
Marty Mcfly’ı sokakta gören oldu mu merak ediyorum. DeLorean’la şehirde turlarken onunla göz göze gelenler vardır belki. Marty etrafa meraklı gözlerle bakarken onun geçmişten gelen biri olduğunu ilk bakışta anlamak zor olsa gerek. Diyelim ki zaman gezginimiz çevredeki en güvenilir insan olarak sizi gördü ve tüm cesaretini toplayıp bir merhaba ile gelecekteki insanla yani sizinle iletişime geçti. Tanışma sonrasında sohbeti sürdürmekte çekingen davranan gezginimiz herhalde bu zamana dair bilgi eksikliğinin onu ele vermesinden korkardı. En iyi davranışın dürüstlük olduğunu düşünüp bütün olan biteni anlatmaya başlardı: ‘Lütfen beni sakince dinleyin. Biliyorum kulağa çılgınca geliyor. İnanması sizin için zor olabilir… Ben geçmişten gelen bir zaman gezginiyim! Yardıma ihtiyacım var…’ Bu itirafın sonuçlarını kestirmek imkansız. İyi ihtimaller olabilir tabi ama en kötüsünü de göz önünde bulundurmak gerekir. Yoksa zaman gezginimiz kendini yer altındaki gizli bir araştırma laboratuarında, yan kafesteki yeşil yaratığa hayretler içinde bakarken bulabilir. Bu itirafı ancak çok zor durumda kalırsa yapardı herhalde. Peki sizin tepkiniz ne olurdu? Hiç inanmayanlar çıkacağı gibi bilim kurguya meraklı, belki de Geleceğe Dönüş filmini izlemiş dolayısıyla Marty Mcfly’ı tanıyan veya Einstein’ın zamanla ilgili teorileriyle ilgilenen biri de denk gelebilir. İşte o zaman işi kolaylaşır.
Zaman gezginimizin bu itirafı defalarca yaptığını düşünün bir de. Onu ciddiye almayan insanlar tarafından dışlanmış, deli ilan edilmiş olabilir. Akıl hastanesinde bir süre geçirdikten sonra kendi bile kim olduğunu şaşırmış olan gezginimiz belki de sokaklarda yaşayan biri haline gelmiştir. Bizim zamanımıza sıkışmış başka bir yüzyıldan gelmiş birine acıyıp bozukluk verdiğinizi düşünün. Gezginimiz için ne kadar da acı bir durum. Aklı yerinde olsa başka bir zamana gitmiş olmayı dileyecek bu talihsiz insanın yaşadığı başarısızlık aslında tüm insanlık için bir kayıptır.
[quote]Uygarlık ilerlemiyor diyemezsiniz, her savaşta sizi yeni yollarla öldürüyorlar. Will Rogers[/quote]
Bu noktada bunu kayıp olarak görmek doğru mu bu da tartışılabilir aslında. Zaman yolculuğu için bir yol bulan insanoğlu bunu iyilik için kullanır mıydı? Bu sorunun kesin bir cevabı yok tabi ki. Ama tarihimize baktığımızda insanın hırsına hizmet eden ve milyonların ölümüne neden olmuş teknolojik keşifler mevcut. Birbirimizi öldürmek için her zaman yeni ve daha teknolojik yollar bulan bizler, zamanda yolculuğu da kana bular mıydık acaba?
1890’lı yıllarda zaman yolculuğuyla ilgili romanlar yazılmaya başlanmıştı. Zaman makinesiyle hayali bir geleceğe yolculuk fikri heyecan uyandırsa da yapılması imkansız görülüyordu.
[quote]Derken, 1900’lerin başında sahneye bir adam çıktı: Albert Einstein[/quote]
Patent memuru olarak bütün gün büroda çalışırken çok mu zamanı vardı da zaman üzerine bu kadar kafa yordu ya da çok mu sıkılmıştı da geçmek bilmeyen zamanın onun için böyle olduğunu fark etti bilinmez. Ama onun dehası ve merakının bir sonucu olarak teorilerinin geliştiğini söyleyebiliriz.
Einstein’ın teorileri zamanın farklı yerlerde farklı hızlarla aktığını ve tıpkı uzunluk, genişlik gibi uzayın bir boyutundan ibaret olduğunu gösterince, konu bir anda imkansızmış gibi görünmekten çıktı. O zamandan beri insanlar uzayda olduğu gibi zamanda da yolculuk edip edemeyeceğimize kafa yoruyorlar.
[quote]Aslında hepimiz bir zaman yolcusuyuz. Sürekli zaman boyutunda ilerliyoruz.[/quote]
Einstein, zaman içinde yolculuğun ışıktan daha hızlı gitmek ve bunun imkansız olduğu kanısındaydı. Ancak teorileri hepimizin birer zaman yolcusu olduğunu gösteriyor. Hayatımızın ilerlemesi yani zamanın geçmesiyle hepimiz zaman boyutunda yol alırız. Yapamadığımız şey ise bu yolculuğun hızını ve yönünü değiştirmek. Einstein’ın da söylemek istediği aslında budur.
[quote]Zamanda Yolculuk mümkün![/quote]
Zamanın göreli olması, yani farklı yerlerde farklı hızlarla akması nedeniyle uzayda yol almakla bile zamanda yolculuk etmeyi başarmış oluruz. Ay’a gidip gelen bir uzay aracında son derece hassas atom saatleriyle belirlenebilir bir zaman yavaşlamasının olması, zaman kaymasının gerçek olduğunu gösterir. Yani, Ay’a gidip gelen bir astronot, Dünya’ya yeryüzü ömrüne oranla biraz daha az yaşlanmış olarak döner. Uzaydaki yolculuğun mesafesi ve hızı ne kadar artarsa, dönüşte o kadar gençleşmiş olur. Tabi Dünya’da kalma durumuna oranla.
Yakın dönemde ışık hızının sabit olmadığı ve dolayısıyla Einstein’ın teorisinde olduğu gibi zamanın kesin belirleyici ölçüsü sayılamayacağı saptandı. 2000 yılında fizikçi Lene Vestergaard Hau, bir ışını Bose-Einstein yoğunlaştırmasından (atomların neredeyse hareketsiz hale geleceği noktaya kadar dondurulduğu bir gaz) geçirerek ışığı durma noktasına getirmeyi başardı. Aynı yıl Lijun Wang lazer ışığı atımlarını sezyum gazıyla dolu metal bir kabın içine ışığın 310 katı bir hızla gönderdi. Böylece atımların daha kaba girmeden önce kaptan çıkarak zamanda yolculuk yapmış gibi göründüğünü ortaya koydu.
Çoğu insan zaman yolculuğu dendiğinde göreli zaman kaymalarını ya da fizikçilerin yeni deney ve bulgularını düşünmez. Zamanı gösterge paneline gireceği rakamlarla hızla ileri veya geri sararak yapacakları yolculuğu düşünür. Aslında nasıl olabileceğinden çok hangi zamana gidileceği düşünülür. Ortaçağ Avrupa’sına gidip sıradan bir köydeki yaşamı tecrübe etmek ya da kanlı bir savaşa tanıklık etmek istenebilir. Mozart’ı canlı dinlemek de bir alternatif olabilir. 60’lı yılları deneyimlemek için yakın tarihe de gitmek isteyenler çıkabilir. Gelecek biraz daha gizemli. 15 haziran 3200 yılı İstanbul/Bebek sahile gitsek mesela. Bu muhakkak sürprizle sonuçlanacak bir yolculuk olacaktır.
[quote]Teoride zaman yolculuğu mümkün görünse de kara deliğin içine atlamaya kim cesaret edebilir?[/quote]
1930’larda Amerikalı matematikçi Kurt Gödel uzay-zamanı ‘bükme’nin bir yolunun bulunması halinde en azından teorik olarak zamanda yolculuk edilebileceğini ortaya koydu. Uzay-zaman terimi uzayı hem zamanı, hem de uzunluk, genişlik ve derinlik gibi daha bildik boyutları kapsayan bir tanımlamayı sağlar. Matematik teorisi, bunun biçim olarak eğri olması gerektiğini ortaya koyar. Buradan hareketle Gödel dosdoğru uzay eğrisinden geçen bir kestirme yol izlenerek, zamanda yolculuk edilebileceği öngörüsünde bulundu. Böyle kestirme bir yolu yaratmak için uzay-zamanı ‘bükmek’ gerekir ve bu da kütleçekimiyle yapılabilir. Bu noktada uzayın karşı konulmaz kütleçekimine sahip sakini ‘kara delik’ten yardım alınabilir. Teoriye göre, kara delikler uzay-zaman içinde ‘solucan delikleri’ olarak bilinen tüneller aracılığıyla ak deliklere (madde yutan kara deliklerin aksine madde püskürten deliklere) bağlanır. ABD’li gökbilimci Kip Thorne yapay yoldan yaratılmış solucan deliklerinin uzay-zaman içindeki kestirme yolların dolayısıyla zaman yolculuğunun bileti olabileceği kanısındadır. CERN gibi parçacık hızlandırıcılarıyla küçük solucan deliklerinin yaratılması mümkündür. Fakat daha büyük boyutlarda solucan deliklerine ihtiyaç vardır. Ayrıca Stephen Hawking’e göre, solucan delikleri öyle kararsızdır ki, daha içine atlama fırsatı bulamadan sımsıkı kapanır. Bu nedenle deliği açık tutmak üzere, kütleçekimine karşı bir makineye de gerek duyulacaktır.
[quote]Zaman yolculuğunu şu an için başarmış değiliz. Peki ya gelecekte başarabildik mi?[/quote]
Gelecekte zaman yolculuğunu başaran biri çıkması halinde, onun şimdi yanımıza gelmiş olduğunu görmemiz gerektiğini vurgulayan Stephen Hawking, belki de haklıdır. Şu ana kadar geçmişten ya da gelecekten kimseyle karşılaşmadık.
Zamanda yolculuk üzerine teoriler olsa da şu an için gerçekleşmesi mümkün gözükmüyor. Henüz bir zaman gezginiyle karşılaşan da olmadığına göre yakın gelecekte de gerçekleşmemiş sanırım. Ama bu bilemeyeceğimiz bir durum bence. Kim bilir belki yazımı okuyan bir zaman gezgini şu an hafifçe gülümsüyordur. Bu yüzden ben şansımı denemek istiyorum:
Sevgili zaman gezgini,
Yazımı beğenmişsindir umarım. Yardıma ihtiyacın varsa benimle iletişime geçebilirsin.
Sevgiler
Tolga Hurhun