Mutluluk nedir? Doğru insan olmak, hayatı doğru yaşamak diye bir şey var mıdır? Bunun için felsefe ve mutluluğun arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışmak iyi bir başlangıç noktası olabilir.
Düşünme sanatı olan ‘felsefenin’ etimolojik olarak kökeni, Eski Yunanca’da ‘bilgelik arayışı ve bilgiyi sevmek’ anlamına gelen ‘philosophia’ sözcüğüne dayanır. ‘Phile’ sevgi, ‘Sophia’ bilgi, bilmek demektir. Filozof ise ‘bilgelik’ mertebesine erişmiş kişi olarak, insan yaşamında fark yaratan özgün düşünceleri ve söylemleri olan ve ürettiği yeni bilgiler için tanımlar koyan kişidir.
İnsanı, evreni ve değerleri anlamaya çalışan filozofların belki de en çok kafa yorduğu konulardan birisi insan ve onun mutluluğu elde etme uğraşıdır.
Her insan kendi gemisinin kaptanı olarak, sahip olduğu felsefenin pusulasıyla bulduğu yolda bir çeşit hikmet sahibi midir? Hayatı yaşarken ve mutluluğu ararken ‘kendi pusulam en büyük yol gösterenimdir’ diyebilmek özgürlük müdür? Yaşayarak öğrenmek ve deneyimlerden akılcı yol haritaları çıkarmak insana yakışan bir tavırdır. Ancak mutluluğu aradığımız bu uzun süreçte, yolumuzu kaybettiğimiz zamanlar da olur. Işıkların söndüğü ve karanlıkta kaldığımız bu zamanlarda insanlık tarihine yön veren filozofların ayak izlerini takip etmek çoğu zaman iyi gelir. Mutluluğu elde etmenin kanıtlanmış bir formülü yoktur, ancak hepimizin bununla ilgili hisleri, öngörüleri ve belki zamanla oluşturduğu reçeteleri vardır. Peki, insanlık tarihini derinden etkileyen ve bilgelik mertebesine ulaşmış olan filozofların bu konudaki düşünceleri nelerdir ?
Yunanlı Socrates‘e (M.Ö 469- 399) ‘Nerelisin?’ diye sorulduğu zaman ‘Dünyalıyım’ der. Hayata karşı onu anlayacak kadar mesafeli ama sırrına erecek kadar ustasıdır. ‘Hayattan uzaklaştığımız ölçüde gerçeğe yaklaşırız.’ der. Önemli olanın aurasına ya da mutlak olanın aldatıcı cazibesine kapılarak, güç sahibi insanların mutlaka haklı olduğu varsayımının sorgulanması gerektiğini savunur. Mantıklı düşünmeyi bilen sürüden ayrılmaya ve özgür olmaya cesaret edendir. Uygitsinci olmayan, inandıkları uğruna başkaldıran kişi özgüven sahibidir. Socrates döneminin erk sahibi devlet adamlarına ve aristokratlarına neden hayatı bu şekilde yaşadıklarını sormuş ve tatmin edici hiçbir yanıt alamamıştır. Ona göre herkes düşünme sorumluluğuna sahiptir. Felsefe hayatın içindedir. Çıplak ayak gezen, alçakgönüllü, filozof Socrates, gençleri düşünmeye sevk ettiği için yargılandığı mahkemede ölüme mahkum edilmiştir. Zehir içirilerek öldürülen filozof fikirleriyle dünyayı etkilemiştir. ‘Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez‘ derken erdemli bir yaşam sürmenin ve mutlu olmanın ipuçlarını vermiştir.
Helenistik felsefenin önemli düşünürlerinden olan Epikür (MÖ 341-270) felsefesinin temel amacı mutluluğa ulaşmaktır. Epiküryen felsefesi kimilerince sadece hayattan zevk almak şeklinde yanlış yorumlanmaktadır. Onun felsefesinin temelinde, hayattan zevk alma isteğinin bir suç unsuru olarak görülmemesi gerektiği görüşü vardır. Hayattan zevk alma isteği onu en iyi şekilde yaşamak sorumluğunu beraberinde getirir. Basit bir hayat süren Epikür’e göre ‘Parayla satın alınan değerler mutluluk getirmez.
Genelde istediklerimiz ihtiyaç duyduklarımız değildir. Mutluluğun sırrı basittir. Gerçek arkadaşlık en önemli mutluluk kaynağıdır. Ne yediğin içtiğin değil, bunu kiminle yaptığın önemlidir. Özgürlük olmak ve kendi kendine yetecek kadar ekonomik güce sahip olmak değerlidir. Bir de hayatı analiz etmek gerekir. Böylece endişe ve üzüntü kaynağı anlaşılabilir.’ 2000 yıl önce yaşayan Epikür bugün hayatta olsaydı, bize sürekli hayatımızda nelerin eksik olduğunu hatırlatan ve mutlu olmak için alışverişe sevk eden reklamlar için ne derdi acaba? Muhtemelen, araba satarken özgürlük kavramını pazarlayan sloganlara güler, ‘Mühür balmumunda nasıl iz bırakırsa, eşya da insanda öyle iz bırakır‘ derdi.
Fransız filozof ve yazar Montaigne (1533-1592) kişinin mutsuz olmasının üç nedeni – cinsel yetersizlik, sosyal normlara göre yaşamak konusunda yetersizlik ve entelektüel olarak aşağılık kompleksi duymak- olduğuna karar vermiştir. Bilgi yerine bilgeliğin ödüllendirilmesini gerektiğini düşünen Montaigne 38 yaşında yaşadığı şaşalı hayattan uzaklaşıp, diğer filozofların değinmediği yönüyle hayatı anlatan denemeler yazmıştır. Samimi bir dille etrafımızı saran rol modellerin baskısından bahsetmiş, kendi hayatını sıradanlaştırarak ayağı yere basan örnekler vermiştir. ‘Bilgelik akıldan üstündür, bunun için okullar bitirmek, zengin olmak şart değil’ der.
Büyük düşünür Friedrich Nietzsche’ye göre mutluluk acı ve zorluk çekilerek elde edilebilir. Bu uğurda bozguna uğramak iyidir. Değerli olana ulaşmak için çok çaba göstermek gerekir. 24 yaşında profesör olan, 35 yaşında emekli edilen Nietsche’nin hayatı sıkıntılarla geçmiştir. Hayattayken yazdığı kitapların çoğu okunmayan, sağlığını yitiren, kariyeri gibi aşk hayatında da mutluluğu yakalayamayan Nietsche kendini felsefeye vermiştir. ‘Olduğumuz ve olmak istediğimiz arasındaki uçurumdan ötürü acı ve zorluk çekiyoruz‘ diyen filozofa göre mutluluğu elde etmek için başarısızlığı nasıl karşıladığımız ve bununla ne yaptığımız önemlidir. Başka bir deyişle, ‘Öldürmeyen darbe yüceltir‘ der.
Büyük Türk filozofu ve tasavvuf edebiyatı şairi olan Yunus Emre (1240-1321) ‘Nereden geldik?’, ‘Nereye gidiyoruz?’ sorularının yanıtın ararken, mutluluğa giden yolda varlık sorununu ve insanın çözümlenmesini vurgular. Yunus insan sevgisini ilahi sevgiyle bağdaştırır. ‘Yaradılanı hoş gör, Yaradandan ötürü’ diyen Yunus Emre’ye göre insanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak ederler. Öte yandan, ona göre insan bir yanıyla tanrısal bir yanıyla maddeseldir. Var olma nedenini tanrıdan alan insan tanrı katında mutludur. Öz-beden çekişmesi yaşayan insanın özü bedensel tutkuları aşarak tanrı katındaki mutluluğa erişmek ister.
Socrates, Epikür, Nietsche, Montaigne, Yunus Emre gibi büyük düşünürler bilgelikleriyle iz bıraktılar. Yaşanmışlıkları, düşünceleri ve eserleriyle aydınlanmamıza büyük katkı sağladılar. Onlara her zaman şükran duyduk, seslerini dinledik, düşüncelerini hissettik. Ancak iç pusulamız her daim ağır bastı. Hangi yolda, nasıl ilerleyeceğimizi bilgi ve deneyimi nasıl özümseyip algıladığımız belirledi. Düşünme sanatı olan felsefenin hayattaki en güzel izdüşümü, mutlu ve erdemli olma çabasının odak noktası olduğu bir yaşama sanatıdır. ‘Hayat bir mucizedir, ömür ise bu mucizeye bir süreliğine dokunan bir armağan.’ Bunun değerini bilmek ve mutlu olmak ise sadece bizim elimizdedir.