Niçin yalan söyleriz? Özümüz ve sözümüz bir olamaz mı?

Niçin yalan söyleriz? Diğerimiz için, kaybetmekten korktuğumuz için, güya üzmemek, üzülmemek için…

illüzyonYapabileceğimiz ve yapamayacağımız şeyler taa küçük yaşlarda öğretilmiş, bu bilinç kalıplaşmıştır beynimizdeki diğer kalıplar gibi.

Niçin kırılırız?

Sevgiyi nasıl yaşayacağımız, nasıl en güzel ifade edebileceğimiz öğretileceğine, kırılmasın, kırılmayalım diye “beyaz yalan-siyah yalan” diyerek yalanlara başvurmamız öğretilmiş, hatta tembihlenmiştir. Yalanı büyüklerimiz örnek-model olarak bizlere sunmuşlar, sevgiyle yetiştirecekleri yerde, korkuyla yetiştirme yoluna gitmişlerdir. Hep koruma güdüsüyle, korkuyu bilinçaltlarımıza ekmişlerdir kendilerine de yapıldığı gibi. Oysa yalandan korusalardı bizleri… Kendimize yalandan, dolayısıyla başkalarına yalandan…


Yalan, kendimize yalandır bir bilebilsek! Bize yalan söylenmesini asla istemeyiz, ama yine de başkalarına, hatta kendimize bile yalanlar söyleyerek, kendimizi de uyuturuz… Toplum bilinci tarafından ekilen tohumlar korku ve yalan üzerinedir.

İllüzyon bir dünyada yaşamayı neden seçelim?

İnsan, yalan söylemek zorunda mıdır? Neden yalan söylenir?

Hayır diyemediğimiz için! Üzüleceğimiz, kırılacağımız için, sevilmeyeceğimizi düşündüğümüz için, birlikteliğimizden hoşlanılmadığını düşünmememiz için, kırıldığımızın bilinmemesi için, diğer bir kişiyi daha fazla sevebildiğimiz için, ona daha fazla değer verdiğimizin sanılmaması için vs. giybet_yalan_hk

Peki, öyle midir?

“Bize hayır dendiği zaman niçin kendimizi eksik hissedelim ki? Söylenen ‘hayır’ kelimesi, diğer kişinin yaşam alanı! Diğer kişiye hayır diyebilme özgürlüğünü veremememizin sebebi yine korkularımızdır. Kendisini seven, diğer kişinin mutluluğu için sevgiyi seçer her durumda…

Sevgiyi bir başkasına ve herkese duymamızın, yaşamamızın mutluluğunu niçin en yakınlarımızlayken bile saklama yoluna gideriz de paylaşma yoluna gidemeyiz?” sorusunu kendimize soralım önce… Bizim mutluluğumuz niye onu mutsuz ediyor?

Paylaşamamak! Sevginin sınırlı olduğunu düşünmek olabilir mi? Ego bize bunu söyletiyor olabilir mi?


Daha az sevilme korkusu! Değersizlik korkusu! Sevilmeme korkusu! Yetersizlik korkusu!

Tüm mesele, korkunun bedenlenmesindedir gördüğünüz gibi. ‘Sevgi’ yok içinde! Sevgi bilincinin bedenlenmeye başlamasıyla, bilincinizdeki tüm korku tohumları aydınlanmaya başlar. Olmadığınız bir şey ya da biri gibi davranmaya son vermeye başladığınızda, bir yeniden programlanma başlar. Siz programladıkça kendinizi, sevgi bilincine uyamayan insanlar yaşamınızdan kendiliğinden çekilirler. Kendinizi uyutulmuşluktan, yanılsamalardan çıkararak, özgürleştirmenin hafifliğini yaşamaya başlarsınız. Başkaları ve toplum tarafından empoze edilmiş tüm bilinç kalıpları da sizi birer birer terk edecek. Sınırlılıklar kalkacak, bambaşka bir dünyanın kapıları açılacaktır önünüze. Kendinize giden bir kapıdan, ancak ‘siz’ sandığınız her şeyden özgürleşerek girebilirsiniz. Ve yalanlarınızdan…

Ne savunulacak, ne de ispat edilecek bir siz vardır! ‘Gerçek Siz’ sadece sevgisiniz! Gerçek sizin farkına varmaya başladığınızda, inkar ederek gölgelediğiniz kendinizi saklamaktan, kendiniz olmaya geçiş başlar. Hakkınızdaki gerçek sizi bulmanın huzuruyla, içten bir tavır size hakim olur, kendinizi yaşayarak, sizi ilan edersiniz tüme.

Yalanlar dünyasından kendi gerçek size geçtiğinizde ne olur?

Gerçek sizi etrafınızdaki en yakınlarınıza ve sonra çevrenize ilan etmeye başladığınızda, sizinle uyum içinde olamayan her şey ve herkesle ilgili bir direnç yaşanabilir, bu çok doğaldır. Bir temizlenme ve dönüşüm gerçekleşmektedir. Hediye gelmek üzeredir…

Sevgi ve aşkı bedenlemeye hazırsınızdır artık! Neden ben aşkı yaşayamıyorum diyen, sorgulayan, bunun acısını çeken kişiler için artık hüzün bitmiş ve sevgiliyle kavuşma başlamıştır. Aşk yaşama geçmek için hazırdır, yine sizin tarafınızdan…

Sevgi dönüştürücü müdür? Yalansız mıdır? Korkusuz mudur?

yalan_hkSevgiyi hatırlayınca, içimizde bir yerlerde Tanrının kıvılcımının yanmaya başladığını görürüz pek çoğumuz. Yandıkça büyür, sevdikçe besleriz yangını. Taa ki egolarımızı yakana kadar. Aşk bizden yansıyana kadar!  En derinlerdeki tek gerçek; Aşk! Bunu bilene, içselleştirene kadar…

Kalbinizden düşünerek, herkesin kazandığı bir dünyada sadece sevgi vardır. Zihniniz bunun muhteşemliğini hissetsin izin verin. Sevginin muhteşemliğini hissedin zihninizde eşsiz sessizlik içinde mutlulukla dans ettiğinizi göreceksiniz. Neşe eşlik edecek bu duruma. Niçin anlatıyorum bunları? Herkes gibi ben de yaşadığım için… Öğreten deneyimlere, yüce gönüllere, sevgime teşekkür ediyorum bugün… Böyle bir sevgi ve aşkı bedenleyen için, içindeki özü dışa yansıtmaktan başka yol yoktur. Yalan, kendine yalandır. Ve yalanlar içinde yaşayamaz böyle bir öz! Sevgi bilincine geçen kişi her durumda sevmeye devam eder. Korku yoktur, sevginin iyileştirici gücüyle yeni bir ‘siz’ ortaya çıkmıştır.

Sınırlı düşünce kalıplarından özgürleşme başlar. İnsan, bilincini genişleterek, özü yaşama yolunu seçerek, kendisine hizmet yoluyla, dünyaya hizmet eder. Tanrı ve ruhuyla içindeki Birliği yaşamak, çabasızca, yaşamla akarak, seçerek ve kabul vererek, olana teslim olarak…


Kendisini bilen kişi, kendisiyle de Birliği bulur, yaşar. Ve yepyeni bir Sen’i yaratan olur. Bu sen için, yalanlar yoktur. Uyku yoktur. Ve özündekinin güzelliğini, kendini görenlere yansıtma başlar. Tırmanılacak bir tepe yoktur. Zaten o, O’dur! Bu yolun kendisi size gider, içsel, çabasız ve muhteşemdir…

Korku mu yoksa sevgi mi? Gözümüzü açmaya ihtiyacımız var


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.