“Eğitimi herkese uyacak tek kalıbın içine sığdırmak mümkün olmadığı gibi öğrenen kişinin geçmiş bilgileri ya da öğretim için hedeflenen konsept ve düşünce tarzı gibi detaylara dayandırılmış eğitsel norm modeli olarak tasvir etmek mümkün değildir.”
Ken Koedinger- Carnegie Mellon Üniversitesi İnsan-Bilgisayar Etkileşimi profesörü.
Bir şey öğretmenin trilyonlarca farklı yöntemi olabilir mi?
Bu konuda gerçekten de çok fazla tartışma var. Ancak gelişmiş eğitimde en iyi öğretme yönteminin seçilmesi pek mümkün değildir. Çünkü gelişmiş eğitimi “bir yöntemin diğerlerine tercih edilmesi” şeklinde basitçe ifade etmek yetersiz kalır.
Eğitsel araştırmanın temelini incelerken öğrenmenin birçok farklı sebepten etkilenebileceğini keşfeden akademisyenler, öğretmenin de 205 trilyondan fazla yöntemi olduğunu fark etti.
Science dergisinde yayınlanan araştırma, öğretilen konunun test edilme sıklığı, konuya çalışma yöntemleri, test etme yöntemleri, öğrenciye verilecek bilginin ne derece derin olması gerektiği gibi öğretmenin içinde ancak farklı konu başlığı altında toplanabilecek başlıklar göz önünde bulundurulduğunda gelişmiş eğitimin aslında ne kadar da karmaşık olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmacılar ise doğrudan sınıf içi öğrenimi etkileyecek nihai bir yaklaşıma odaklanarak eğitsel araştırmaya farklı bir bakış açısı getirmeyi hedefliyor.
Yayınlanan makalenin başyazarı, Carnegie Mellon Üniversitesi İnsan-Bilgisayar Etkileşimi profesörü, Pittsburg Eğitim Bilimleri Merkez başkanı (PSLC) Ken Koendinger’e göre; “öğretmenin sadece iki yöntemi olmaz. Öğretmenin trilyonlarca farklı yöntemi var. Eğitim, herkese uyan tek kalıpta hazırlanmış bir gömlek olmadığı gibi düşünme yeteneği, geçmiş bilgi ve öğrenme yüzdesi gibi detayların yardımı ile hazırlanmış bir yapı da olamaz.”
Koedinger, Julie Booth ve David Klahr’ın birlikte yürüttükleri araştırmanın sonucunda hazırladıkları yazıya göre, birine bir şey öğretmenin trilyonlarca farklı yöntemi var.
Yar. Doç. Booth ise “yaptığımız çalışmaların eğitim sisteminde hiçbir etki yaratmadığını, sistemi bir adım ileriye taşımadığını gördüğümüzde emeklerimizin boşuna olduğunu düşündük. Zaten öğrenme prensipleri üzerine yapılan çalışmaların çoğu laboratuvar ortamında yürütülür, bizim çalışmamızda bunun değişmesi gerekiyordu. Tekniklerin gerçekte sınıf ortamında ne zaman, ne kadar işe yaradığını görmeliydik.” şeklinde konuştu.
Araştırmacıların eğitsel karmaşıklığı yok etmek ve eğitsel uygulama ve öğrenme odaklı gelişmiş araştırma potansiyelini arttırmak için beş önerisi var:
- 205 trilyondan fazla olan eğitim yöntemleri içerisinden en iyi olanı bulabilmek için, araştırmacılar hangi farklı eğitim yönteminin hangi bilginin öğretilmesinde faydalı olabileceğine yoğunlaşmalı.
- Hangi eğitsel tekniğin hangi bilginin kazandırılmasında yararlı olabileceği üzerine daha fazla deney yapılmalı. Örneğin; genel-geçer bilgileri ezberlemek en iyi yöntem iken, aynı yöntem genel yetenekleri tetikleme göz önünde bulundurulduğunda çok kötü bir yöntem olabilir.
- Çalışmalar yürütülürken aynı anda birçok kişinin katılabileceği farklı testler ile insanların en iyi hangi yöntemle öğrenebileceklerini ölçmek için teknolojinin avantajlarından yararlanılmalı.
- Etkiyi anlamak ve verilerin (matematik öğrenen bir öğrencinin yıl içinde günlük gelişimi gibi) depolanacağı ulusal veri altyapısı oluşturmak için bir sonraki yılın da verileri gerekebilir.
- Eğitim, yönetim ve araştırmacılar arasındaki etkileşimin kolaylaştırılması için okulların ve araştırmacıların sürekli olarak işbirliği içinde olması gereklidir. Örneğin; Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation) finanse edilen PSLC, öğretmenlere sürekli geri bildirimde bulunuyor ve araştırmacıların yalnızca ilgili teorileri araştırmasına imkan tanıyor.
Carnegie Mellon Üniversitesi Psikoloji Bilim Dalı Profesörü Klahr bu beş tavsiyeyi “aslında bunlar, eğitimin geliştirilmesi, öğrencilerin en iyi hangi yöntemle öğreneceğine dair bilgimizin artması için gerekli adımlardan yalnızca birkaçı” şeklinde değerlendiriyor.
Bu araştırma, Ulusal Bilim Vakfı ve ABD Eğitim Bakanlığı tarafından finanse edilmiş.
**
Editörün Notu:
Öğretmenin trilyonlarca yöntemi olduğunun makalelerini okuduğumuz, araştırılmalarını duyduğumuz şu günlerde, geriye dönüp okul yıllarıma gittiğimde sınavlarda sorulan soruları ancak ezberleyerek cevaplayabildiğimizi hatırlıyorum yine. Ezberci bir sistemle eğitildik yıllarca. Anlamaya ve öğrenmeye yönelik bir sistem ve pratik yapmaktan uzak bir eğitim düzeninde okuduk ne yazık ki. Şu anda da çok farklı olduğuna dair de bir duyumum yok.
Oysa sorarak, araştırmacı yönümüzü ortaya çıkarak ve deneyimleyerek öğrenme yoluyla bilgiyi pekiştirmek, kalıcı olmaz mıydı?
Gözlemlerime dayanarak sevindiğim bir notu da eklemeden geçemeyeceğim. Genç öğretmenler, öğretmen adayları ve diğer pek çok meslek grubundan kişi, kişisel gelişimleri ile mesleklerine katkı sağlayacak her türlü gelişim kursları, seminerlerine fırsat yaratıp rağbet ediyorlar. Ayrıca ilgilendikleri konularda kitaplar okuyup araştırmalar yaparak donanımlarıyla yaşamlarını ve dokundukları herkesi zenginleştiriyorlar. Diliyorum eğitim sistemimiz de revize edilerek yeni baştan bu bilgiler ışığında düzenlensin.