Çocuğu şekillendirmeye çalışıyoruz, doğduğu andan itibaren ona öğrendiğimiz her şeyi uyguluyoruz. Nasıl beslenmesi gerektiğini, o günün bilgilerine göre şekillendiriyoruz…

Hangi saatlerde meme vermek gerektiği, kaç saat arayla tekrarlanacağını. Ne giydirileceği, nasıl bakılacağı, ne zaman uyuyup, ne zaman uyanacağı… Saatlerle eğitmeye çalışıyoruz bedenini. Mama saati, uyku saati, oyun saati. Sanki bir robot yaratıyoruz.
Sevgimizden de veriyoruz. Ancak şımarmasın diye ayarlı olarak çoğu zaman. Araya hep bir mesafe koyarak. Sonra çocuk büyüyor oyun çağına geliyor. Bu arada anne- babasından gerekli ilk terbiyeyi almış oluyor. Yavaş yavaş topluma hazırlanıyor. Toplumda yaşayacak bu çok doğal. Bazı kurallar var. Okulda kurallar var. Disipline edici kurallar var. Ahlak kuralları var. Saygı kuralları vs.
T
Kurallar, toplum hayatımızda olacak. Çünkü yalnız yaşamıyoruz. Birbirimizle yaşarken birbirimizi destekleyici, yaşamı bir şölen gibi sevgi dolu bir paylaşımla yaşamayı çocuklarımıza öğretmemiz gerekiyor. Güzel toplumlar; kendini bulmuş çocuklar ve farkında yaşayan insan topluluklarıyla mümkün olur. Çocuklarımızı başkalarının ne diyeceği üzerinde bir baskıyla değil, yaşamı nasıl yaşarsa doyuma varır, benliğini destekler, yaratıcı olur düşünceleriyle yetiştirmemiz en güzeli… Başkalarını dinleyen, kendi iç sesini duymayı unutur zamanla. Ve herkes bir konuda farklı farklı şeyler söyleyebilir, farklı görüşler ileri sürebilir. Onlara daha ufacık bir çocukken kendi iç seslerini, sezgilerini dinlemelerini, anlamaya çalışmalarını, bir konuda kendi fikirlerinin olması gerektiğini göstermeliyiz. Bunun için de onlara örnek davranış modelleri sunmalıyız. İç dünyasına önem veren insanların dıştaki zenginlikleri yaşamaması, yaratamamasına imkân yoktur. Her şey içten gelir. Bazen bir düşünce, bazen bir ilham!

Kendini yetiştirmesi için destekleyici olalım çocuklarımıza ve onlardan öğrenmenin mutluluğunu yaşayabilelim, onlara da yaşatalım. Kendine güvenli çocuk, güvenli toplumu oluşturur bunu bilelim. Onların macera duygularına destek olup, yönlendirelim. Aşkı, sevgiyi yaşayarak, onlara da öğretelim. Yaşamlarını kendilerinin yazmasına ve oynamasına izin verelim. Bizim yazdığımız senaryoya uymadı diye yargılamadan, sevgiyle kabul edelim onları… İyi yetişmiş bir insan kendi içinde o kadar güçlüdür ki, onu hiç kimse yerinden edemez. O kendi varlığını bulmuştur, merkezindedir. Bu merkezden kimse ona hiçbir şekilde etki edemez. Kendi merkezindedir, kendisi için neyin iyi olduğunu, neyin mutluluk kaynağı olduğunu bilir. Artık dingin alanındadır. Dıştaki kaos onun içine giremez. O mutlu, doğal ve özgürdür.


