Yazıma naçizane bir benzetme, Mona Lisa ile başlamak isterim. Evet evet, Da Vinci’nin tam 102 yıl önce 1911’de Paris’teki Louvre Müzesi’n den çalınan tablosunun kahramanı Mona Lisa’dan bahsediyorum. Onunla, meslektaşlarım yani “Organ ve Doku Nakil Koordinatörü” görevindeki arkadaşlarım arasında bir benzerlik görüyorum.
Olayları dışarıdan seyredince ne kadar farklı gelir hepimize. Oysa içine girince, kendimiz yaşadığımızda, birden bire olaya bakış öyle bir anlam kazanır, boyut öyle bir değişir ki, şimdiye kadar aslında hiç bakmadığımızı, anlayamadığımızı keşfederiz. Uzun zamandır işlediğim, hem bilgilendiğim, hem bilgilendirmek için çabaladığım Organ Bağışı ve Nakli konusunda pek çok şey öğrendim. Bunlardan biri; bir konunun pek çok yönü olabileceğidir. Organ Bağışı konusunda genelde bizler için; hasta, hasta yakını / donör, donör yakını düşünceleri ve yaşadıkları önemlidir. Bu kez bir Koordinatörün; hem koordinatör penceresinden, hem donör ve donör ailesi penceresinden bakışını okuyacağız. Bunu bizim için kaleme alan, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanes Organ ve Doku Nakil Koordinatörü Fatma Başyiğit Uçar’a yürekten sevgilerimizi ve teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Bakalım bu penceredeki manzara nasıl bir şey? Haydi, burada kalın ve farklı bir pencereden hayatı yakalayın.
Merhabalar, ben Fatma Başyiğit Uçar.
Meslektaşlarım yani “Organ ve Doku Nakil Koordinatörü” görevindeki arkadaşlarım ile Mona Lisa arasında bir benzerlik görüyorum. Dünyanın belki de en ünlü tablosudur Mona Lisa. Dahi ressam Leonardo Da Vinci’nin bu unutulmaz tablosu bugün Paris’teki Louvre müzesinin en önemli eserlerinden birisidir. Tabloya ilk baktığınızda Mona Lisa o kadar da güzel görünmez. Fakat yüzündeki ifade insanı çarpar. Dudaklarının ucundan gözlerine kadar yüzünün her noktası insana cana yakın ve aynı zamanda bir şeyler vaat ediyormuş gibi gelir ve esrarengiz ve zarif bir gülümseme vardır dudaklarında. Tablonun bütün büyüsü bu gülümsemedir. Ölümsüz tablonun kahramanı Mona Lisa’nın gülüşü aynı hayat gibi yani siz nasıl bakarsanız öyle görünür. İşte biz organ nakil koordinatörlerine de, siz nasıl bakarsanız öyle görürsünüz diye düşünüyorum. Bu bağlamda, yaşadığımız duygusallıktan azıcık bahsedersek hata etmeyiz. Çünkü bizim birileri ile tanışmamız, bazıları için karanlığa yuvarlanmak demek, bazıları içinse sonsuz ümit…
[quote]Bazen birilerine acı haberi verip, onlardan başka insanlara hayat vermek adına organ bağışı görüşmesi yaparken, diğer taraftan ölümün kıyısında dolaşan hastalara ümit vermek de var. Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz![/quote]
Organ bağışı için çalışmak zordur. Biz hastaları iyileştirmek için çalışırız, ümit olmaktır amacımız. Hayatın kalmakla gitmenin arasındaki ince bağ olduğunu biliriz. Hastaların gözlerinde ışık görmek ister, bunun için kötü haber vermenin ıstırap dolu dakikalarında da var olmak zorunda kalırız. Her gün ölümü hatırlar, hatta eşimizi çocuğumuzu ikinci plana atarak bunu onlara da hatırlatırız. Öyle bir özveri vardır ki içimizde; yaşadığımız gerçek hayat hikâyelerini anlatsak taştan kalpler bile erir. Gün ışığına hasret yaşarız bazen, bazense saatlerce telefonda organizasyon yaparken, radyasyonun dibine vurmuşluğumuz da vardır.Fiziksel yorgunluk da vardır elbette ki. Ama ölümden hayata uzanan çizgiyi hatırlatmaksa amacımız “yorulmamalıyız” deriz. Ama en zoru da duygusal yorgunluktur. Çünkü yakınını kaybetmiş acılı birinin yanına odaya girerken, elimizden bir şey gelmediğini en iyi biz biliriz. O an zaman durur. O an kelimelerin bittiği andır. Üstüne bir de bunu sevdiklerine söylemek gibi çok zor bir görevi yerine getirmemiz gerekiyordur.
Onların, hayatın bittiği o noktada başka hayatlara can vermek için bilgilendirmeleri, bizim görevimizdir. Giden zaten gitmiştir, ellerinde yapacakları hiçbir şey kalmamıştır. Ama kalan ve hayat bekleyenler için bir umut vardır. İşte bu meslek öylesine zor bir iştir ki; şimdi de onlar için çalışmak zorundayızdır, o yükü paylaşmak çok zordur ve o yükü bizlerle paylaşmak gerekir.
Bu benzetmeyi yapınca uzun uzadıya mesleğimi anlatmak isteyeceğimi düşündünüz biliyorum, ama yanıldınız. Belki başka bir yazıda daha uzun uzun duygularımızı kaleme alırız, neden olmasın? Ama şimdi asıl yapılması gerekeni, ilk akla gelmesi gereken kahramanları düşünmenizi istiyorum. Aslında bu yazının çıkma nedenini… Onlar organlarıyla başka canlara hayat olmuş merhum veya merhumeler ve onlar onların yüce gönüllü aileleri. Biz onlara: Donör ve donör aileleri diyoruz. Şimdi o donörleri ve ailelerini anma günü!
[quote]Onlar ölümlerinden sonra başka hayatlara can olmuş kahramanlar. Umutla yaşam bekleyen hastalara umut oldular, yeni bir yaşam bağışladılar. Onlar, birer kahraman! Onlar, hayata anlamlı bir hatıra bıraktılar! [/quote]
Donörler
H.S: 42 yaşında bir öğretmendi. En büyük hayali mutlu yaşamaktı.
5 kişiye hayat verdi.
N.E: 53 yaşında bir ev hanımıydı. En büyük hayali insanlığa faydalı olmaktı.
6 kişiye hayat verdi.
F.D: 30 yaşında, annesi ve kardeşlerinin bir tanesiydi.
5 kişiye hayat verdi.
Ç.K: 37 yaşında bir evlat, bir anne, bir eşti.
4 kişiye hayat verdi.
N.K: 10 yaşında, daha anne kokusuna doymamış küçük bir kızdı.
4 kişiye hayat verdi.
F.Ş: 24 yaşında, gerçekleştiremediği hayalleri vardı ve
4 kişiye hayat verdi.
[quote]Ölüm, ebedi bir uyku değildir. Ölüm, ölümsüzlüğün başlangıcıdır.[/quote]
Organlarıyla hayat bekleyenlere yeni bir hayat bağışlayan o kahramanlara, Allah’tan rahmet diliyoruz. Onları minnet ve şükranla anıyoruz.
Donör Aileleri
Onlar, en acı günlerinde duyarlı davranışları ve kararları sayesinde yaşamın kıyısındaki birçok hastanın hayatını değiştirdiler.
Onların sayesinde birçok kişi yaşama yeniden tutundu.
Onlar, bize fedakârlık, erdem, duyarlılık, insanlık örneği kelimelerinin anlamını gösterdiler.
Onlar, yanan yüreklere su serptiler.
Maddi ve manevi değeri biçilmez bu özverili ve ulvi davranışlarından dolayı, hayata yeniden dönmelerine vesile oldukları insanlar adına donör ailelerine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Organ nakli bekleyen hastalar ve aileleri için yaşananlar yapmak zorunda oldukları bir yolculuktur. Bu yolculukta bilinmeyen şeylerle karşılaşacak ve çoğu kez kendilerini umutsuz ve çaresiz hissedeceklerdir. Siz umut olun. Çaresiz insanlara çare olun.
Söylenecek çok söz var ama kelimelerin kifayetsiz kaldığı dakikalar vardır ya işte ORGAN BAĞIŞI çatısının altında kelimeler çoğu zaman kifayetsizdir.
[quote]Geriye anlamı en büyük olan cümle kalır o ise “Gelin Organ Bağışlayalım, Bir Hayat Biterken Başka Birine Hayat Bağışlayalım.”[/quote]
Biyoğrafi: Fatma Başyiğit Uçar
1977 yılında Konya’da dünyaya gelen Fatma BAŞYİĞİT UÇAR, 1998 Yılında İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulundan mezun oldu. Meslek hayatına Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde başladı. Dokuz yıllık Yoğun Bakım Hemşireliği deneyimi sırasında Marmara Üniversitesi Cerrahi Hemşireliği Yükseklisans Programını , tez konusu ‘Yoğun Bakımda Yatan ve Mekanik Ventilasyona Bağlı Hasta Ailelerinin Anksiyete Durumu’ olarak tamamladı ve Uzman Hemşire ünvanını almaya hak kazandı. Ayrıca bu teziyle EFCCNA sempozyumuna Hollanda’ya davet edilip, tezini burada sözlü olarak sundu. Sonrasında ise yine aynı kurumun Tüp Bebek Ünitesinde günümüzün branş hemşireliği alanlarından biri olan Tüp Bebek Hemşireliğinde 3,5 yıl çalıştı. 2011 yılı itibariyle ise, gerek kendisinin bu konuya olan hassasiyeti ve insanlara faydalı olabilme isteği, gerekse günümüzün büyük sağlık sorunlarından olan organ nakline katabileceği bilgi ve deneyimi nedeniyle T.C. Sağlık Bakanlığı- Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ ve Doku Nakli Koordinatörlüğü görevine getirildi. Mesleki örgütlenme içerisinde İnfertilite Hemşireliği Derneği, Onkod Derneği ve Hayata Bağış Derneği üyesi olup, bu konudaki etkinlikleri de yakinen takip etmekte ve aktif olarak çalışmaktadır. Evli ve bir çocuk annesi olan Fatma BAŞYİĞİT UÇAR, Halen Hastanesinde Sağlık Çalışanları ile olarak “Organ Nakli ve Bağışına Karşı Tutumlarının Belirlenmesi” başlıklı çalışmasını yürütüyor. “Böbrek nakli donör (canlı verici) adaylarının reddedilme nedenlerinin ve oranlarının retrospektif gözlemsel olarak araştırılması; tek merkez deneyimi.” adlı yeni bir bilimsel çalışma yapıyor.
Sağlık Bakanlığı- Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ ve Doku Nakil Koordinatörü Fatma Başyiğit Uçar