Orta Afrika’daki an be an devam eden soykırıma, bu vahşi katliama ‘DUR!’ demek için dünya neyi bekliyor?
‘Dünya’ diye seslenince; acaba insanlık kendisini devredışı sanıp, dünyayı yöneten devlet büyüklerine mi seslenildiğini sanıyor; Ses birliği, gönül birliği yaparak oradaki insanlık ayıbı durdurulabilir; oysa hala her an devam ediyor, bu nasıl bir acımasızlık?
3 milyon Müslüman’a Soykırım
Böyle bir başlıkla sesleniyor haber kanalları. Ah vah deyip nasıl geçiştireceğiz? Vicdanı olan insanın bu vahşete sessiz kalabileceğini, gece rahatça uyuyabileceğini düşünmek bile insanlığımızın ya öldüğünü ya da insanlığa uyku ilacı verilip hepimizin uyutulduğumuzu düşündürüyor bana.
İnançları için bir soykırım yapmak hangi dine mensup olunursa olsun kabul edilemez bir sapıklık. TV’de izlediğimde gözlerime inanamazken bir korku film sahnesi olarak bile iğrenç olduğunu düşündüğüm yaşanmışlıkları, bütün o insanların gözlerindeki korku, acı, bezginlik, çaresizlikle baş başa kalmış, kolu bacağı organları parçalanmış insanların dramlarıyla kalakaldım.
Dini Ayrımcılık
Orta Afrika’da son iki yıldır bir iç savaş yaşanıyor. Bu iç savaş boyunca iki darbe ve üç farklı hükümet iktidarda bulunmasına rağmen, çatışma ve katliamlar aralıksız devam ediyor. Görsel ve yazılı basından her gün yeni şiddet haberlerini duyuluyor.
Sorunun temelinde siyasi bir kriz olduğu konusunda herkes hemfikir. Yalnız şu anda bir siyasal krizden ziyade sosyal, ekonomik bir çatışma yaşandığı gözüküyor. Bu çatışmada tarafların da çok belirgin olduğunu söylemek mümkün değil. 4 ay öncesine kadar düşman Saleka milisleri iken 3 aydır ülkede yüzyıllardır Hristiyanlarla bir arada yaşayan Müslümanlar görülüyor. Başkent ve diğer şehirlerde Müslümanlara karşı bir cadı avı başlatılmış durumda. Bu avı başlatanlar, çoğunlukta aralarında eski Devlet Başkanı Bozize’ye bağlı asker ve savaş baronlarının desteklediği ve yönlendirdiği anti-Balaka milisleri.
Müslüman oldukları için maruz kaldıkları işkenceler ve zihinlerde Ortaçağ’daki din savaşlarını hatırlatan korku sahneleri kimsenin gözlerinin önünden gitmemeli. Bir an önce, en acil şekilde bu acının durdurulması için her birimiz çalışmalıyız.
Hem de uygar olduklarını sanan pek çok ülke, binlerce Müslümanın soykırıma uğratılması karşısında harekete geçmeyip, insan hakları karnesi son derece zayıf, din özgürlüğü değerleriyle ve insan hakları savunucusu ülkelerin başında olan emperyalist ve sömürgeci Fransa Devleti’nin ülkede bulunan işgal güçleri kontrolünde yapılıyor olması, koruma sorumluluğu ile övünen ülkeler için bir utanç değil midir?
Ve Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) 12 Şubat 2014 tarihinde yayınlanan son raporunda; ” ‘OAC’deki Müslümanlara yönelik saldırıların zorunlu tehcir gibi açık bir amaçla yapıldığı açıkladı. İslam karşıtı Hristiyan milislerin, Müslümanları ülkeyi terk etmek veya öldürülmek arasında tercih yapmaları gereken yabancılar olarak gördükleri’ vurgulandı.” (raporun orijinal İngilizce metni)
Orta Afrika Cumhuriyet’inde (OAC) Müslümanlara karşı işlenen katliamı kelimelerle anlatmak olanaksız. Hristiyan anti-Balaka milisleri ellerinde silah ve palalarla Müslüman avına çıkıyor ve Bu katil canavarlara dur diyecek kimse olamıyor. Çok ilginç değil mi?
Aylardır ülkede Müslümanlar canavarca katlediliyor. Nüfusunun yaklaşık yüzde 20’lik kesimine sahip olan1 milyon Müslümanın evleri yağmalanıyor. Evde bulunan her şey çalındıktan sonra evin duvarları ve çatısı sökülüyor. Sonra alınan tuğla veya inşaat malzemeleri satılmak veya kendi evinde kullanılmak üzere sökülüp götürülüyor.
Sokakta, evde veya iş yerinde yakalanan Müslüman birisi hemen oracıkta gözü donmuş Hristiyan katiller tarafından vahşice, organları teker teker kesilerek katlediliyor. Bazıları kameralar karşısında yamyamlığını gizlemeden Müslümanlardan kestikleri organları pişirip yediklerini görünce o yaratıkların insan olduğunu söylemek delilik olur. Bu yamyamlık, bu vahşet karşısında söylenecek söz bulmak mümkün değil.
Bu duruma ancak; ‘ bir etnik temizlik ve soykırım daha yaşanıyor! denilebilir. Hıristiyan militanlar arkalarına Afrika Barış Gücünü ve Fransız birliklerini alarak kendilerine bir nevi dokunulmazlık sağlayarak Müslümanları katletmesi kabul edilemez. Bu vahşet uluslararası anlaşmalara, insan haklarına ve evrensel hukuka aykırıdır.
Fransa’nın hemen Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanması için diğer ülkelerin seferberlik ilan etmesi gerekmez mi?
Bunu yapmak BM‘e düşer ama BM birkaç emperyalist kuklanın oyuncağı haline gelen bir ortaklıktan yardım beklemek de akılsızlık olur.
Müslüman ülkelerin mutlaka ve acil olarak Barış gücü kurmaları üzerinde çalışmaları gerekiyor.
Türkiye bu vahşete seyirci mi kalıyor?
Ahmet Davutoğlu’nun bu konudaki açıklaması; “Türki’yenin çok çaba harcadığı biliniyor, ancak Türkiye’nin tek başına bir şey yapamayacağını herkes tahmin eder. Çünkü bu ülke üzerinde Türkiye’nin bir yaptırım gücü yok. Ancak Fransa’ya baskı yaparak buradaki vahşet durabilir. Zaten vahşeti bizzat yapan Fransa’nın kendisidir. Onun için ülkemiz gerçekten güçlü olmak durumundadır… Yoksa şimdi olduğu gibi olaylara karşıdan bakmak zorunda kalır.”
Bu insanlar kendi ülkelerinde birden potansiyel suçlu oldular. Bu masum insanlar neden katledildiklerini, suçlarının ne olduğunu bile bilmiyorlar.
Görülen o ki; suçları Müslüman olmak!
Gelen haberlere göre; Başkent Bangui’de sıkışıp kalan bir avuç Müslüman çaresiz bir şekilde ayakta kalan tek “Ali Baburu” Camisi’ne sığındı. Bu caminin etrafını saran gözü donmuş Anti-Balaka katilleri her gün tamtam dansları yaparak Müslümanların bu camiyi terk etmelerini istiyor. Katledilen Müslümanların naaşları caminin yanında bulunan bir okul inşaatına gizlice gömülüyor. Cenazeler İslami usullere göre defnedilemiyor. İnsanlar kendi ülkelerinde birden potansiyel suçlu oldular. Bu masum insanlar neden katledildiklerini,suçlarının ne olduğunu bilmiyor. Onların yerine bu sorunun cevabını biz verelim. Sadece Müslüman oldukları için katlediliyorlar. Buna akıl sır ermez!
Peki dünya ne zaman kim ile harekete geçecek? Böylesine bir vahşetin yaşandığı Dünyanın düzenini kim koruyacak? Böyle zulüm ve vahşete insanlık seyirci mi kalacak?
Müslüman ülkelerden yardım talep etmek de herhalde çok komik olur. Hangi Müslüman ülkeden yardım istenecek? Mısır, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, İran mı? Hayır, hak ve adalet adına bu ülkelerin yöneticileri kıllarını dahi kıpırdatmazken, bu ülkeleri düşünmek fazla iyimserlik ve hayal kurmak olur! Bu ülkeler ancak kendi halkına zulüm eder.
Bu soykırımı zaman zaman radyolardan anons geçilerek ve telefonlardan gelen talimatlarla saldırılarını gerçekleştiriyorlar. Saldırılar hem sokak ortasında linç edilerek hem pala saldırıları ile hem de arabalardan indirilip kurşuna dizilerek gerçekleştiriliyor. Bazen de suikast, bombalı veya silahlı saldırı gibi milislerin yapamayacağı profesyonel saldırıları yapabiliyorlar. Anti Balaka saldırılarının ülkede tek bir Müslüman kalmayıncaya kadar devam edeceği görülüyor.
Belki Orta Afrika’daki katliamlar için sistematik yapılmadığından soykırım tabirini kullanmak yanlış olur ancak etnik, dini bir temizlik yapıldığı da aşikar. Bu katliamların ne zaman durdurulacağını kimse bilmiyor ve uluslararası güçler daha fazla asker gönderme seçeneğini kullanarak katliamların önlenebileceğini düşünüyorlar. Geçici devlet Başkanı Samba Panza’da Orta Afrika’nın parçalanmasına razı olmayacaklarını ortak bir orta Afrika kimliği oluşturacaklarını söylüyor; sanıyorum ki batılıların desteklediği devlet başkanının sözüne ettiği orta Orta Afrika kimliğinde Müslümanlara yer yok…