Bir tek kendini göremez insan. Bir tek kendine bakmayı unutur. Hep dışarıdadır gözü. Oysa kendinden başka eksiğin yok! İnsan, belki de aşkı kendine ulaştığı için sever bu denli…
Kendinden başka eksiğin yok!
Bir tek kendini göremez insan. Bir tek kendine bakmayı unutur. Hep dışarıdadır gözü. Dışarıda olup biteni izler. Dışarıdaki olaylardır ilgisini yönelttiği, saatlerini harcadığı hiç düşünmeden… Bir tek kendisine bakmayı unutur.
Bir kez kendinize baktınız mı gerçek manada?
En son ne zaman konuştunuz kendinizle? Ya da ne zaman şımarttınız kendinizi? Ne zaman gözlerinizin içine derin derin bakarak ‘sen çok değerlisin’ veya ‘seni çok seviyorum’ dediniz kendinize, sevgiliye söylediğiniz gibi? Sevilmeyi dışarıdan beklerseniz, bekler durursunuz. Siz sevemezseniz sizi, başkasının sevmesini nasıl beklersiniz?
Yaşamınızda herkes sizden bir şey ister. Sadece kendisinin istediğini sanarak bir de hak iddia eder üzerinizde. Oysa sizin ne istediğinizdir aslolan. Hayır veya evet demenin samimiyetini sunun kendinize ve diğerlerine. Hayır dediğinizde kabalık ettiğinizi düşünmeyin. Size bu yüzden soruluyor; ‘vaktiniz var mı’, ‘yapabilir misin’ veya ‘yapmak ister misin’ diye. Hayır diyerek kimseyi reddetmiyorsunuz aslında. Sadece size sorulanı, sunulanı kabul etmiyorsunuz istemediğiniz için ki bu da sizin en doğal hakkınız.
İnsan sürekli bakar, izler yaşamı, dünyayı, kendi gözlerinden… İlgi duyulan hep dışarıdadır nedense. Kendisi dışında her şeye bakar ve farkına varamazsa kendini göremez, unutur, ertelenmiş olur…
İnsan kendine, farkında olmadan tuzak kuruyor aslında. Ha saatlerce TV seyretmişsiniz, ha dışarıyı. Fark eden bir şey yok. Dışarıyı bunca seyrettiğinizde, kendinizi ne kadar uzağa atıyorsunuz farkında mısınız peki? Çok uzaklara düşüyor; kendinizi unutuyorsunuz.
Farz edin çok sevdiğiniz birisi ya da sevdiğiniz ile uzağa düştünüz. Epey süre onu göremediniz ne olur? Özlersiniz değil mi? Özlem ayrılıkla pekişir. Günden güne artar…
Niçin özleriz hiç düşündünüz mü?
Çünkü onunla olduğumuz anlarda mutluyuzdur. O ve ben ‘birlikte’ mutludur. Yani kişi kendisinden başkasıyla olmadıkça kendinde olanı göremiyor, fark edemiyor. Kendini bilebilmek, anlayabilmek, tanıyabilmek, görebilmek için ‘seni’ istiyor. Ve özlem bu yüzden…
İnsan ‘kendi dışına’ çıkarak, ‘sende’ var olarak kendi dışından özüne bakabiliyor, görebiliyor ancak.
İnsan kendi dışına nasıl çıkabilir?
Kişinin kendini özleyebilmesi, özünü fark edebilmesi gerekli özüyle bir olabilmesi için. Özünü görebilmek için bazen aynaya ihtiyaç var. ‘Aynada gördüğünüz de sizsiniz!’
Kişi kendinden başka yerde var olamaz
Aşkın devreye girdiği yer, tam da burasıdır. Kişinin kendini görebilmesi, özüyle özlem giderebilmesi, bakışını kendisine çevirmesiyle oluyor ancak. Çünkü işte bu sen, Gerçek Ben’dir.
Aşk içindeki gönül Sen’inle bütünleştiğinde birlik hali başlıyor. Özüyle bir olan kişi kendisi olana bakıyor, izliyor artık. Hakiki olanı, kendini, özünü… Ve sen ona yakın oldukça perde aralanıyor nazlı bir aşık gibi görünüyor perdenin ardındaki sevgili. Aşk başlıyor bir kez daha. Sen ve O; O ve sen Bir oluyorsunuz. Aşk her an alevleniyor içten dışa, dıştan içe…
Yazıyı okurken veya okuduktan sonra uzanın bir yere ve dinleyin dilerseniz müziği ve bırakın kendinizi, özünüze dönün, sevinçle dolun ne olduğunu bilemeseniz de. İzleyin kendinizi…