Anayasanın en kısa ve etkili tanımı, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yazarları tarafından yapılmış, bildiriyi meşhur 16. maddesi özetlemiş: “Hakların güvence altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının tanımlanmadığı bir toplumda, anayasa da yoktur”
Yeni bir Anayasa istiyor muyuz?
Yıllardır gündemden düşmeyen buna rağmen üzerinde bir türlü mutabakatın varılamadığı yeni anayasa konusu günümüzde de önemini sürdürmeye devam ediyor. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunundan ve mevcut anayasanın yapılış yöntemi bakımından demokratik olmadığından, 1980 askeri darbesinin bir ürünü olduğundan bahseden toplumun büyük bir kısmı 1982 Anayasasının incelendiğinde resmi bir ideoloji içerdiği, devlet odaklı olduğu, farklılıkları ve çeşitliliği tanımadığı, özgürlükleri otoriteye feda ettiği, hukukun üstünlüğünü tam anlamıyla tesis edemediği konusunda hemfikirdir. Bu sebeple anayasamız çağdaş demokrasi standartlarından çok uzak bir görüntü sergilemektedir.
Lakin Anayasa süreci oldu bittiyle çözüme kavuşacak bir sorun da değildir. Bilinmeli ki Anayasa devletin toplumu değil, toplumun devleti düzenlediği, onun görev ve yetki sınırlarını gerek maddi gerekse usulü olarak belirlediği bir kurallar sistemidir. Ve Anayasa halkın devlet için tayin ettiği bir çerçeve ve ona verdiği sınırlı bir yetki belgesi olmakla beraber temel işlevi, hak ve özgürlükleri güvence altına almak ve devlet iktidarını sınırlandırmaktır.
Sizce Anayasa hangi yöntemle yapılmalı?
En önemli soru da hangi yöntemle ANAYASA yapılacağını ilişkindir. Çünkü Anayasalar, birey ile devlet arasında temel bir sözleşme niteliği taşıması sebebiyle halkın bir bütün olarak katılımı ve onayı ile ancak meşrutiyet kazanır. Devletin işleyişini düzenlemesi , temel hak ve özgürlükleri güvence altına alması, demokratik ve çoğulcu bir yapıya ulaşması ancak ve ancak bu şekil mümkündür. Bu nedenle anayasanın herkesin ve her kesimin katıldığı ve katkı sağladığı bir müzakere ve tartışma süreci içinde hazırlanmalı ve kabul edilmelidir. Bu süreçte TBMM’ye büyük iş düşmektedir. Meclisin içine kapanmaması, sivil toplum kuruluşları, baskı grupları ve akademisyenlerle işbirliğinde bulunması büyük bir önem arz etmektedir. Meclis, anayasa yapımı aşamasında halkı temsil eden örgütlü gruplardan öneri almalı, bu grupların talep ve katkılarına açık olmalıdır.
Yeni Anayasa nasıl olmalı?
Herkesin ortak arzusu; toplumun tüm bireylerinin kendini bir bütün olarak hissettiği, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, bireylerin kendini güvende ve mutlu hissettiği, devletine aidiyet duygusuna mazhar olduğu, hukukun üstünlüğünü kabul eden, kuvvetler ayrılığı ilkesinin keskin bir çizgiyle çizildiği yeni bir anayasanın bir an önce yapılmasıdır. Böylece iktidarların, erkler ayrılığı ilkesindeki dengeleri bozan, yargı-yürütme-yasamaya olan güven duygusunu sarsan müdahaleleri son bulacak, hukuk bütün kurallarıyla işleyecektir.
Yukarıda arzulanan şartların sağlanması da Anayasa çalışmalarının tamamlandıktan sonra meclis kabul çoğunluğu ne olursa olsun, mutlaka referandum ile halkoyuna sunulmasıyla mümkündür. Bu durum Anayasanın meşruluğu ve önemi açısından gerekli ve vazgeçilmezdir.