Hapishanelerde eğitim: Çağdaş insan oluşturmak

Bir ülke hayal ediyorum, hapishanelerin kapılarına kilit vurulan… Hapishanelerin kütüphaneye, yaşam merkezlerine, parklara veya ağaçlık alanlara dönüştürüldüğü bir ülke!

Hapishanelerde eğitim: Çağdaş insan oluşturmak

‘Suç alsın başını yürüsün mü yani’ dediğinizi duyar gibiyim, ‘ütopya’ dediğiniz gibi… İnsanın, insanlığın fıtratında vardır suçlar işlemek, kuralları devirmek. Nefislerimizden gelen bir özellik olsa gerek, tüm toplumda olmasa da nefsini kontrol edemeyen, elbet çıkacaktır nefsine hakim olamayanlar. Onlar için değil mi zaten hapishaneler? Peki suçlular cezasını çektikten sonra ne oluyor? Her akşam bülteninde duymuyor muyuz hapishaneden çıktığı gibi eski eşinin kapısına dayananları? Koşup kanlısına saldıranları ya da…

Oysa ki cezasını da çekmişti… Hay Allah! Ne yapalım, tekrar girsin, yatsın, çıkıp etrafa yine korku saçsın. Peki ama o zaman niye girdi bu adam içeri? Değişen bir şey var mı, ilk girdiği günden beri? Kendini örseleyemeyen insan, on yıl kalsa ne olur içerde müebbet yese ne olur mahkemede? Diyeceğim şudur ki, hapishanelerimiz suçların caydırılması yönünden olduğu kadar, içeriye girip çıkanların mantığının değişmesinde de pek etkili değildir. Hayat görüşü değişmeli içeriye girenin, kendini geliştirmeli tutuklu kesim!


Hapishanelerde eğitim: Çağdaş insan oluşturmak

Peki ama insan kendini nasıl aşar, nasıl geliştirir ya da kendini nasıl bulur? Kitapları ‘kürek’ olarak görmüşümdür hep. İnsanın okudukça kendini kazdığını, içine doğru gidip kendini bulduğu kanısındayım. Kitaplar, zihin yapısını geliştirdiği kadar, kişinin benliğiyle tanışmasını da sağlar. Yapabileceklerine ulaşır insan, kendini tanıdıkça.

Huzur ve mutluluk böylece imkansızlıktan kurtulur. Dört duvar arasına sıkıştırdığımız mahkumlara, üç öğün aş verdiğimiz gibi üç de kitap versek… Okuyup, çağdaşlaşmanın ve uygarlığın dağlarını eritsek… Daha okuyan, sağlıklı düşünceli bireyler haline getirsek, hiç de fena olmazdı sanırım.

Ve birey kendini bir müzik enstrümanı çalarak bulabilir! Duygularını, düşüncelerini ona aktararak, zihinsel olduğu kadar ruhsal olarak da gelişecektir. Müzik ruhun gıdasıdır deyip durmadık mı senelerce? Öyleyse, mahkumlarımızın ruhlarını geliştirsek, daha mutlu bireyler haline getirsek ülke halinde kazanmış olmaz mıyız onları? Gitar, saz, klarnet hatta flüt…


Eğitim verilmesi ve mahkumların bunlar üzerinde çalışması üzerlerindeki dışlanmışlığı kaldırıp kendini halktan biri olarak görmesi yönünde de etkili olacaktır.

Çalgı aletine hitap eden bireyler kendilerine nasıl hitap edemez ki?

El becerileri olsun, hayat hakkındaki görüşleri olsun… Tarih anlatmalı, resimler yaptırmalı. Ne varsa hayata ve eğitime dair, uygulanmalı! Kişiliklerini oluşturmalı, kendilerini geliştirmeli mahkumlar.

Öyle olmadıktan sonra içeriye girse ne olur, çıksa ne? Hapishaneler sadece dört duvar arasında insanları mahkum bıraktığı sürece, içlerindeki kin ve nefret silinemeyecek. Evet, cezalarımızın caydırıcılığı yok…


Bari suçluları geliştirme yolunda ilerleyelim. Bazı şeyler eğitimle gayet kolay aşılır. Gaflet de bunlardan biridir. On binlerce öğretmenimiz boşta durup dururken hapishanelerimizde hala mahkumları eğitemiyor muyuz? Okuyan ve çağdaşlaşan bireyler olarak çıkartmalıyız, içeriye girenleri. Sadece bir ceza kurumu olarak değil, eğitim yuvası olarak da çalışmalı hapishaneler… Ancak o zaman haber bültenlerinde duymayacağız, hapisten sonraki dehşetleri!

Öleceğini bile bile sınırlı bir ömrü yaşamak düşüncesi